Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun 11’inci toplantısında Kadim Aşiretler Federasyonu, Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu, Medrese Alimleri Vakfı, Doğu Güneydoğu Anadolu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu ile İş Kadınları Dernekleri gibi önemli kuruluşların temsilcileri görüşlerini paylaştı.
“Yeni, sivil anayasa istiyoruz”
Güneydoğu Sanayici ve iş insanları Derneği’nden (GÜNSİAD) Şahismail Bedirhanoğlu şöyle konuştu:
“Sayın Bahçeli’ye, komisyon üyelerine, büyük risk aldığı için PKK lideri Öcalan’a da teşekkür ediyorum. Böylesi bir süreç daha önce de denendi ama bugünkü süreç daha güçlü destek görmektedir. Türkiye’nin geleceğini ipotek altına alan bu meseleyi çözmek zorundayız. Bu mesele yüzünden komşularımızla rasyonel ilişkiler geliştiremedik, Batı’yla ilişkilerimiz yüzünden patinaj yaptık, demokratik standartlarımızı yükseltemedik, 2 trilyon dolara mal olan yani 2 Türkiye kadar bir miktarı heba ettik, sayıları on binleri aşan canlarımızı yitirdik. Çatışma ve şiddetin olduğu yerde sermaye ve yatırım olmaz. Habur sürecinde, 2013 çözüm sürecinde katkı yapmış, arabuluculuk yapmış biri olarak bu sürece olan inancımı daha yüksek görüyorum. Silahları bırakanlar tekrar geldikleri yere gittiler. Onlar ülkeye dönüp, normal hayata katılmalıdır. Yasal altyapının hazırlanması gerekiyordu. Ümit ederiz önümüzdeki dönemde bu yasal hazırlığı görürüz. Kürtler özellikle herkesi kapsayan yeni bir anayasa istiyor, anayasal vatandaşlık istiyor. Kürtler kendi dilinde eğitim öğrenim hakkı istiyor.”
“Barış ortamıyla beraber kadınların da gücü, sözü kuvvetlenecektir”
Doğu ve Güneydoğu İş Kadınları Derneği’nden (DOGÜNKAD) Özlem Külahçı Tanaman:
“Bizi çok heyecanlandıran bir sürecin içindeyiz. Bizim için asıl mesele bu sürecin yalnızca çatışmasızlıkla sınırlı kalmaması, barışa ve demokrasiye evrilmesidir. Barışın en büyük güvencesi anayasal zemindir. Toplumun her kesimi kendisini anayasal güvence altında hissetmelidir. Çatışmaların en ağır faturası bugüne kadar ekonomiye çıkmıştır. Barış ortamıyla beraber erkek egemen alanlarda kadınların da gücü, sözü kuvvetlenecektir. Onurlu barış sadece bölge halkının değil, tüm Türkiye’nin kalkınmasının yolunu açacaktır.”
Doğu-Güneydoğu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu’ndan (DOGÜNSİFED) Devrim Türk:
“40 yıllık acı dolu bir sayfayı kapatacak olan bu süreci başlattığı için herkesten önce Sayın Bahçeli’ye teşekkür ediyoruz. Sürece elimizden gelen tüm desteği vereceğiz. Ekonomik kalkınma ile toplumsal barış birbirini besler. Kürt meselesinin şiddet ve çatışmadan arındırılarak demokrasi zemininde konuşulması tarihi önemdedir. Süreç sonunda yapılacak düzenlemelerle sınır ticareti geliştirilmeli ve bölge ekonomisine katkısı yükseltilmelidir. Yatırımı geliştirecek, vergi avantajı da sağlayacak kalkınma programları uygulamaya konulmalı.”
“Kardeşliğin gelişmesine katkı sunacak herkes Allah’ın rızasını kazanacaktır.”
Kadim Aşiretler Federasyonu’ndan Rasim Aslan:
“Yıllardır bölgenin sorunlarına ya duyarsız kalındı ya da tamamen hiçe sayıldı. Daha önce çözüm süreci gündeme geldiyse de, farklı kesimler o süreci sekteye uğrattı. Yılların ihmali ve yanlış politikaların son bulması için sayın Bahçeli tarafından teklif edilen, sayın cumhurbaşkanımız tarafından makul karşılanan ‘terörsüz Türkiye’ süreci toplumumuzda büyük destek görmektedir. Buradan Abdullah Öcalan’a da yaptığı silah bırakma çağrısından ötürü de teşekkür ederiz. Sayın Bahçeli, her türlü riski alarak tarihe geçmiştir. Anadolu’nun yüzlerce yıllık kültürünün, birikiminin yaşatılması, gelecek nesillere bırakılması hepimiz için büyük onur olacaktır. Bizler kardeşliğe, kucaklaşmaya vesile olacak ‘terörsüz Türkiye’ girişimine büyük destek olacağız. Kimse yaraları yeniden deşmesin. Toplumun tüm kesimleri olarak üzerimize üzen tarihi sorumluluk gereği kardeşlik ve barış için elimizi taşın altına koymalıyız. Anadolu’da yıllarca beraber yaşanan tüm etnik, dini gruplar üzerindeki ayrışmalar giderilmelidir. Ülkemizdeki Kürtler ile diğer ülkelerdeki Kürt sorunu arasında çok fark vardır. Ülkemizdeki Kürtler belli yerlerde yoğunlaşmış olsa da Anadolu’da tüm etnik ve inanç gruplarıyla birlikte yaşamaktadırlar. Tarihte birlikte savaştık, bize bir bayrak ve ortak vatan miras bırakılmıştır. Her türlü nefret söyleminden ve ayrıştırma dilinden uzak durmalıyız. Köye dönüşler başlamalıdır.
Rengi, ırkı, dili ve dini ne olursa olsun herkesin eşit düzeyde ülkenin birinci sınıf düzeyinde eşit vatandaşı olduğu kabul edilmeli, – Yerel yönetimler yasası yeniden düzenlenmeli, – Üst düzey görevlendirmelerde liyakat sistemine geçilmeli – Farklı toplumlara sahip alim ve kanaat önderlerinin bazı durumlara karşı çıktıkları için dışlanmaları önüne geçilmeli, ders kitaplarında bu yönde düzenleme yapılmalı, – Dil, kültür, anadilde yayın, anadilde eğitim ve isim verilme gibi yapılan düzenleme ve iyileşmeler yasal güvence altına alınmalı, – Ekonomik olarak Dğu ve Güneydoğu’nun Batı illerine oranla farkı giderilmeli, – Ecdadımıza miras olan ve her zaman toplumumuzu birarada tutan dini, milli değerlerimizi esas alan bir düzenleme yapılmalı – Terörle Mücadele Yasası’nın süresi uzatılmalı, – Aşiret liderlerinin, kanaat önderlerinin itibarları korunmalı, – Gençlerimize istihdam oluşturacak alanlar yaratılmalı, sınır ticareti geliştirilmeli, – Kardeşliğin gelişmesine katkı sunacak herkes Allah’ın rızasını kazanacaktır.”
“Kürtçe ve Türkçenin eşitliği sağlanmalıdır”
Mezopotamya İslami Araştırmalar Federasyonu Temsilcisi Abdullah Sağır:
“Dillerimizin ve inanışlarımızın farklı oluşu Allah’ın varlığını ortaya koyar. Kardeşlik de Kuran’ın özünde vardır. Hepimiz Adem’in kardeşleriyiz. Kuran, tüm inançların varlığını teslim etmiş, farklı inanç sahiplerine eşit şekilde yaklaşmıştır. Kuran ibadetlerin icrasında ve mekanların idaresinde rol oynayanları da övmüştür. Kardeşler her türlü hakka eşit şekilde sahiptir. Bir kardeş diğer kardeşe tahakküm ederek, hak gaspına yol açamaz. Biz kardeş halklarız. En belirgin özelliğimiz iletişim kurmak, konuşmaktır. İnsan, konuşan bir canlıdır. Konuşmanın en etkin şekli dildir. Bir dili ortadan kaldırmaya çalışmak, hayvanların seviyesine düşmek, hakaret, insafsızlık, zulümdür, insanlık suçudur. Cumhurbaşkanımız da bir sözünde – asimilasyon bir insanlık suçudur- demiştir. Kuran dünyadaki her bir topluluğu bir halk olarak görmüştür. Kuran, halkın bireyleri arasında iletişimi sağlayan bir dilin yasaklanmasını kötü sayar. Ana dilde eğitim, öğrenim kardeşliğin pekişmesidir. Kuran ana dili kullanma hakkını da garanti altına almıştır.
Dolayısıyla Tevhid-i Tedrisat Kanunu başta tüm yasaklayıcı kanunlar kaldırılarak Kürtçe ve Türkçe’nin eşitliği sağlanmalıdır. Vaazler Kürtçe de verilebilmeli, Diyanet İşleri Başkanlığı da Kürtçe hutbe sunabilmelidir. Kuran’ın emri böyledir. Türkiye’de yaşayan, sayıları 40 milyonu bulan Kürtleri görmezden gelmek kabul edilemez. Nasıl İtalyanca, İspanyolca hazırlanıyorsa, Kürtçe de haktır. Diyanet’in yeteri personeli vardır. Kreş ve okul öncesi kurslarda Kürtçe öğrenim yapılabilmelidir. Bunların yapılması hem Kuran’ın emri hem de kardeşliğin emridir.
“Koruculuk sistemi çatışmayı derinleştirdi”
Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği Başkanı Murat Sarı:
“90’lı yıllarda güvenlik odaklı olarak binlerce köy boşaltıldı. Uzun yıllarca kendi topraklarına erişemediler. Bu durum ciddi ekonomik, sosyal ve kültürel sorunları da beraberinde getirdi. Zorla yerinden edinenler hem iç göç hem de dış göçün temel unsuru oldu. İç ve dış göçe zorlananlar derin depresyona sürüklenmiştir. Kültürel ve sosyal uyumda zorluk en çok kadınları ve çocukları zorlamıştır. İşsizlik bu sürecin devamında yaşanan en büyük problemlerin başındadır. Köye dönüşlerin sağlanması toplumsal barışın tesisi için şarttır. Gerekli yasal düzenleme, yaşanan mağduriyetleri de giderecek şekilde yapılmalıdır. Korucuların geçmişteki ihlalleri nedeniyle toplumsal barışın sağlanması zordur. Koruculuk sistemi yarattığı militarist ortam nedeniyle güvensizlik ve ayrıştırma, kutuplaştırmayı derinleştirmiştir. Bazı korucuların uyguladığı şiddet, devlet ve halk arasındaki ilişkiyi de bozmuştur. Keyfi gözaltılar, işkence ve zorla kayıplar silahlı güce sahip korucular yüzünden artmıştır. Devlet otoritesine bağlılığı önleyen de koruculuk sistemi olmuştur. Devlet maaşıyla desteklenen koruculuk, bölgede geleneksel yöntemlerle üretimin önüne geçmiş, tarıma da darbe vurmuştur. Koruculuk sistemi çatışmayı derinleştirdi. Koruculuk sistemi hukuk devleti ilkesine uygun değildir.”
“Devletin yaptığı katliamı anlatıyorum”
İslami Tebliğ Tedris İlim Hareketi Adamları Derneği (İTTİHAD) Başkan Yardımcısı Mehmet Bekir Şimşek:
“Devletin yaptığı katliamı anlatıyorum. İki militan köye gidiyor diye Muş’ta köyü kuşatıyor o köydeki bir evdeki bir çocuk zafer işareti yapmış diye sabahın ücüne kadar bekliyorlar ve o evin reisiyle birlikte 8 insanı ateşe veriyor, bunu asker yapıyor. Kürtlerin yok sayılması, dillerinin inkar edilmesi, bölgenin dağlarına taşlarına ‘ya sev ya terk et‘ yazılması, her sabah okullarda çocuklara ‘varlığım Türk varlığına armağan olsun dedirtilmesi.
“PKK, Kürt halkının inancına savaş açmıştır. Onlarca imam bölgede katledilmiştir. Hepsi katledilirken halka ajan, hain hatta asker olduklarını söylediler. Her ne hikmetse bölgede PKK eliyle katledilen bir gayrimüslim çıkmadı. Ben demiyorum onlar öldürülsün. Ama niye özellikle camiler basılıyor, mukadderatlara savaş açılıyor?”
MHP’li Feti Yıldız’dan sert tepki: “Askere, polise hakaret edesiniz diye davet etmedik“
Şimşek’e MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız tepki gösterdi.
Yıldız, “Bakın sizi buraya davet ettik de askere polise devlete hakaret edin diye çağırmadık” dedi.
DEM Partililer toplantıyı terk etti
Komisyon’un DEM Partili üyeleri de bu ifadelere tepki gösterdi ve toplantı salonunu terk etti. DEM Parti Milletvekili Saruhan Oluç, “Bu dille barış yapılabilir mi? şimdiye kadar tahammül ettik, siz kandan besleniyorsunuz utanın, kan dökücüler. Allah belanızı versin” diye seslendi
DEM Partili Cengiz Çiçek de “Domuz bağlarıyla insanları katlettiniz. kürtlerin başına bela olan sizsiniz” dedi.
DEM Partilileri CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu sakinleştirmeye çalıştı.
Numan Kurtulmuş: “Acılar üzerine konuşmak çözüme fayda sağlamaz“
Tansiyonun yükselmesinin ardından Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş söz aldı ve “Herkes kendi görüşünü savunmakta serbesttir ama geçmişi karıştırarak olmaz. Büyük mesafe alındı, herkesin kullandığı dile dikkat etmesi şarttır” dedi. Kurtulmuş, acılar üzerine konuşmanın çözüme fayda sağlamayacağını ifade etti.
DEM Partililer komisyona geri döndü
Tartışmanın ardından Medrese Alimleri Vakfı (MEDAV) Başkanı Tayyip Elçi’nin konuşmasına geçildi. Bu konuşmaya geçildiğinde DEM Parti milletvekilleri komisyon salonuna geri döndü.
Kurtulmuş: Acıları konuşursak yıllar yetmez
Tüm konuşmalar tamamlandıktan sonra Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş söz aldı. Kurtulmuş, Türk ve Kürt halkının en temel ortak özelliğinin Müslümanlık olduğunu söyledi. ”Bu kardeşliği bozacak her türlü söz ve eylemi kategorik olarak reddediyoruz” dedi. Tarihte Kürtler ve Türkler arasına bir takım fitneler konulduğunu belirten Kurtulmuş, “Her acının arkasında kim var niye var o günün şartlarında konuşursak değil toplantılar yıllar yetmez” ifadelerini kullandı.
Bu açıklamanın ardından toplantıyı sonlandıran Kurtulmuş, komisyonun önümüzdeki hafta çarşamba günü çatışmasızlık ve çözüm konusunda çalışan düşünce kuruluşlarını dinleyeceğini duyurdu.
DEM: “Şiddet dolu, eril, cinsiyetçi nefret içeren dil”
Komisyon’un DEM Partili üyeleri, toplantıyı terk etmeleriyle ilgili yazılı açıklama yayınladı.
Açıklamada Şimşek’in konuşmasıyla ilgili şu ifadelere yer verildi:
“Kürt halkının özgürlük ve barış mücadelesine karşı tüm nefretiyle konuşan bu davetli, geçmişi provokatif şekilde eşeleyerek komisyonu çözümün değil, çözümsüzlüğün yeri haline getirme gayreti içerisinde olmuştur.
Davetlinin kullandığı şiddet dolu, eril, cinsiyetçi ve nefret içeren dil sadece DEM Partili komisyon üyelerini değil, diğer partilerden birçok milletvekilini de ciddi şekilde rahatsız etmiştir.”
“Komisyon’dan çekilmedik, konuşması bitene kadar oturumdan ayrıldık”
Açıklamada, DEM Partili üyelerin toplantıdan ayrılmalarının “DEM Parti Komisyon’u terk etti” şeklinde sunulmasıyla ilgili de şu ifadeler yer aldı:
“Basında çıkan ‘DEM Parti komisyonu terk etti’ haberlerinin gerçeği yansıtmadığını ifade etmek istiyoruz. Komisyon’dan çekilmedik; söz konusu davetlinin zehirli dilde ısrar etmesi üzerine, barışın diline dikkat çekmek üzere bu kişinin konuşması bitene kadar oturumdan ayrıldık.”