Ödüllü yazar Mustafa Bayoumi Guardian’a yazdı: İsrail ve/veya Filistinle herhangi bir ilgisi olmayan çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık iddiasındaki şirin bir kasabadaki bir okulun paneline davet edilmiştim. . 1 Kasım’a geldiğimizde web sitelerinde etkinliğin reklamını yapmaya başlanmıştı bile. Altı gün sonra ise her şey iptal edilmişti. İptal gerekçesi olarak “Orta Doğu’daki çatışmalar” gösterildi. Akabinde bazı veliler beni ‘nefret söylemi’ ile suçladı. Bu büyüleyici ve kapsayıcı kasabadaki okul iptal kültüründen nasibimi almamı sağladı.Bir insanı insanlıktan çıkarmanın, canavarlaştırmanın en kestirme yollarından biri de onun kendi adına konuşmasına izin vermemektir.
Pennsylvania’nın en büyük altıncı okul bölgesi olan Downingtown, “küçük bir kasabanın idealist sıcaklığı ve cazibesine sahip çağdaş bir merkez” olduğunu iddia etmekte. Bölgenin çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık programında, “her bireyin kendini dâhil hissedebileceği ve gelişebileceği bir kültür yaratmak için çalıştığını” gibi ayrıntılar yer almakta.
Fakat bu büyüleyici ve kapsayıcı okul bölgesi ifade özgürlüğü haklarımı da çiğnedi ve iptal kültüründen nasibimi almamı sağladı.
Hikaye şöyle:
Geçtiğimiz Mart ayında bölge, çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık programlarını destekleyen online bir etkinlik sunmam için bana ulaştı. Başlangıçta Arap Amerikalılar üzerine bir program sunmam istediler. Ancak Mayıs ayına geldiğimizde odağı mülteci öğrencileri ve ailelerini desteklemek olarak değiştirmeyi teklifi geldi. Bu, daha önce de sunum yaptığım ve ailem uzun süredir mültecilerin yeniden yerleştirilmesi konusunda çalıştığı için benim için oldukça önemli bir konu. Detaylar üzerinde anlaştık, onlara bir vesikalık fotoğraf ve biyografi gönderdim. 1 Kasım’a geldiğimizde web sitelerinde etkinliğin reklamını yapmaya başlanmıştı bile.
Altı gün sonra ise her şey iptal edilmişti.
İptal gerekçesi olarak “Orta Doğu’daki çatışmalar” gösterildi. Oysa okul bölgesi farklı bir konu üzere konuşmak için sözleşme yaptığımı zaten kabul etmişti. Bana gerekçe olarak gönderdikleri e-postada okul belgesinin, programın Orta Doğu’daki çatışmalarla ilgili olmadığının farkında olmakla birlikte, etkinliği iptal etme kararı öncelikle denizaşırı ülkelerde devam eden çatışmalardan, sonra da zamanlamayla ilgili endişelerini dile getiren çok sayıda “e-posta” almalarından etkilendiği ifadeleri yer alıyordu.
Bu e-postalardan bazılarını bizzat gördüm. Hemen hepsi de İsrail’in Gazze’ye yönelik son derece acımasız saldırıları karşısında Filistinlilere verdiğim destekten dolayı karakterime yönelik çirkin ve asılsız saldırılardı. Bu saldırılar Filistin kaynaklarının tahminlerine göre 11,000’den fazla insanın ölümüne neden olmuştu… Hatta bir veli benim “çok sayıda aşırı antisemit paylaşım yaptığım, antisemit videolar çektiğim ve yakın zamanda kamuoyu karşısında nefret söyleminde” bulduğumu iddia ediyordu.
Affedersiniz!? Bu mektubun yazarı alçakça iddiaları için hiçbir kanıt sunmamıştı; çünkü ortada hiçbir kanıt yoktu. Twitter’da bu ay en çok görüntülenen paylaşımlarımdan biri, Bronx’ta Yahudi karşıtı alçakça bir duvar yazısına cevaben yazılmıştı. Gönderimde şunlar yazıyordu: “Filistin’i ve kendimizi özgürleştirmenin tek yolu antisemitizm de dâhil olmak üzere ‘tüm’ bağnazlık biçimleriyle mücadele etmektir.”
Gerçekten de nefret söylemi dediğin böyle olmalı!
Elbette İsrail devletini eleştirdim. Planlanan etkinliğin İsrail ile ilgili olmadığını bir kez daha hatırlatabilirim öyle değil mi? Pek çok insan İsrail devletini eleştiriyor. İsrail uluslararasında bir devlet olduğu için, diğer tüm uluslar gibi o da eylemlerine yönelik eleştirilere katlanmak zorunda. Sıklıkla yapıldığı gibi, İsrail’e yönelik tüm eleştirileri antisemitik olarak yaftalamak, İsrail’in dünyadaki sorumluluğunu göz ardı etmek, İsrail devletini haklı çıkarmak, eleştiriyi yapan kişinin karakterini zan altında bırakmak ve dikkatleri, Yahudi halkını daha fazla risk altına sokan gerçek antisemitizm eylemlerinden başka yöne çekmek için yapılan yanlış bir hamledir.
Etkinliğimin aniden iptal edilmesinden bu yana, okul bölgesinden çok sayıda veli ve yeni mezun bana özel mesaj göndererek öfkelerini dile getirdiler. Mesajlardan birinde bir veli “bölgenin biz Müslümanları temsil etme konusunda başarısız olmaya devam etmesi beni son derece hayal kırıklığına uğrattı” diye yazıyordu. Bir başka veli ise “Etkinliğinizin iptal edilmesini desteklemiyoruz ve bunun Arap ve Müslüman seslerin susturulmasının başka bir göstergesi olduğunu gayet iyi biliyoruz” diyordu.
İşte mesele de tam olarak buydu.
Bugün ABD’de Filistinli, Arap veya Müslümansanız ya da bu gruplara üye olan biriyseniz, konuşmalarınız tamamen denetlenir ve ifade hakkınız, tamamen yasaklanmasa bile, haksız bir şekilde sınırlandırılır.
Yakın zamanda İftira ve İnkârla Mücadele Birliği ve Louis D. Brandeis İnsan Hakları Merkezi’nin Amerika’daki üniversite rektörlerini Filistin yanlısı öğrenci gruplarını soruşturmaya çağıran açık bir mektup yayınlamasının ardından Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği de kendi mektubuyla karşılık verdi. Bu mektupta “üniversiteleri, ifade özgürlüğü haklarını kullandıkları için Filistin yanlısı öğrenci gruplarını soruşturma, dağıtma ya da cezalandırma çağrılarını kesin bir dille reddetmeye” çağırıyordu.
Bu ay içinde Barnard College okulu Filistinli yazar Mohammed El-Kurd’un katılacağı bir etkinliği son anda iptal etti. Brandeis Üniversitesi, ifade özgürlüğü örgütü Fire’ın “küstah bir bakış açısı ve ayrımcılık eylemi” olarak nitelendirdiği Filistin İçin Adelet adlı öğrenci grubunu yasaklayan ilk özel üniversite oldu. Columbia Üniversitesi barışı yanlısı olan bir Yahudi öğrenci örgütü ile Filistin için Adalet örgütlenmesinin tüm faaliyetlerini “kampüs etkinlikleri düzenlemeye ilişkin Üniversite politikalarını defalarca ihlal ettikleri” gerekçesiyle dönem sonuna kadar askıya aldı.
ABD Temsilciler Meclisi de kısa bir süre önce, Meclis’in tek Filistinli üyesini sindirmek ve susturmak amacıyla Michigan Kongre üyesi olan Rashida Tlaib’e kınama cezası verilmesi yönünde oy kullandı.
İnsanlar, çarpıtmalar ve yarı gerçeklerle dolu olan ve örneğin Tlaib’in 8 Ekim tarihli açıklamasında Hamas’ın İsrail’e yönelik 7 Ekim saldırısını “haklı olarak savunduğunu” iddia eden meclis kararını okumalıdır. Bu kesinlikle ve tamamen yanlış bir karardır.
Ohio temsilcisi Max Miller Fox News’e Filistin’in “muhtemelen kısa süre içinde içi boşaltılacak ve yok olacak bir bölge olduğunu, çünkü orayı bir otoparka dönüştüreceğimizi” söylediği için özel bir sonuçla karşılaşmazken; Tlaib’in neden “İsrail devletinin yok edilmesi çağrısında bulunduğu” için (ki aslında böyle bir bayanda bulunmadı) tek başına bırakıldığını sormaya gerek bile yok!
Gazze’deki acil durum bu kadar ciddiyken ve İsrail bombaları Filistinli sivilleri öldürmeye devam ederken ifade özgürlüğüne odaklanmak yersiz görünebilir. Fakat bunlar birbiriyle bağlantılı olgulardır. Her ikisi de iktidar uğruna diğer özneleri insanlıktan çıkarmaya, canavar gibi göstermeye dayanmakta. Ve bir insanı insanlıktan çıkarmanın, canavarlaştırmanın en kestirme yollarından biri de onun kendi adına konuşmasına izin vermemektir.
Elbette ve her zaman dolaşımda birilerine göre sakıncalı konuşmalar olacaktır. Ancak hoşunuza gitmeyen konuşmalara verilecek cevap her zaman daha fazla konuşma yapmak olmalıdır, başkalarının konuşmasını engellemek için yalanlara, yarı gerçeklere, iftiralara ve kasıtlı çarpıtmalara başvurmak değil.
Filistinliler, Araplar ve Müslümanlar bugün ister Kongre’de ister kampüste ya da Zoom etkinliklerinde olalım, hızla susturuluyor ve kolayca canavar gibi gösteriliyorlar. Fakat bizi susturmaya çalışan insanlar, neyin kabul edilebilir bir konuşma olduğunun hakemi olamazlar! Daha da önemlisi, beni insanlığımdan mahrum etmek isteyenlere insanlığımı kanıtlamak zorunda da değilim. Küçük ve şirin bir kasabada bile bunu yapmaya tenezzül etmeyeceğim.
Çeviri: Hasan Ayer
Kaynakça: https://www.theguardian.com/commentisfree/2023/nov/14/israel-palestine-free-speech-dei?CMP=share_btn_link