Herkese teşekkürler!
Sizinle birlikte burada, Teksas’ta (Lonestar State) olmak gerçekten harika! Yanılmıyorsam, Teksas Amerika’nın bu bölgesinde bağımsızlık, özgürlük ve egemenlik değerlerinin en önde tutulduğu bir eyalet. Eğer bu gerçekten doğruysa, Macaristan Dallas’tan 5000 mil uzakta olmasına rağmen ortak bir noktamız var demektir. Ülkem Macaristan, Avrupa’nın Teksasıdır. Aralarındaki temel fark, Ewing Petrol Şirketi’nin Budapeşte’de ne yazık ki kurumlar vergisi ödememesidir. Biz Macarların da son 500 yılda uğruna savaştığı şey bağımsızlık, özgürlük ve egemenliktir. Orta ve Modern çağda Hıristiyanlık uğruna savaştık, yirminci yüzyılda Hıristiyan Demokrasisi için mücadele verdik ve bugüne kadar da savaşmaya devam ettik. Bizler, Avrupa’nın kalbinde eşsiz bir dile sahip 15 milyonluk bir milletiz. Papa Francis bir keresinde bana Macarcanın Cennet’teki resmi dil olduğunu zira Macarcayı öğrenmenin sonsuz zaman aldığını söylemişti. Elbette bu sadece basit bir mübalağa fakat Macaristan hakkında bize birçok şey söylüyor.
Kendimden bahsetmek gerekirse, ben eski usul bir özgürlük savaşçısıyım. Aynı zamanda Avrupa’da en uzun süre görev yapan başbakan, kıtamızda bulunan göç karşıtı tek siyasi lider, 5 çocuk babası ve 5 torun dedesiyim. Dahası, liberallerin kuşatması altındaki bir ülkenin lideriyim. Komünist yönetim altında yetişen Orta Avrupalı, anti-Komünist, eski moda bir özgürlük savaşçısının hayal etmeye cesaret edemediği pek çok şey vardır. İşte onlardan biri şu an burada, özgürlük ruhunun dünyadaki herhangi bir yerden daha fazla ışıldadığı özgürlükler ülkesi Amerika’da, CPAC bünyesinde, size konuşma yapıyor. Bugün bu rüya gerçek oldu ve ne kadar teşekkür etsem azdır! Bu nedenle, beni buraya davet ettikleri için organizatörlere, özellikle Matt Schlapp’a minnettarım ve hepinize beni ağırladığınız için teşekkür etmek isterim.
Amerika Birleşik Devletleri’nin en seçkin muhafazakârları olarak konferanslarınızda konuşma yapmamı istiyorsunuz. Doğrusunu söylemem gerekirse son 2-3 haftadır benden ne duymak istediğinizi merak ediyordum. Zengin bir tarihe sahip bin yıllık kadim bir ülkeden geliyor olsam da dürüst olmakta fayda var: Macaristan Küresel Süper Güç (Global Superpower) olmaktan çok uzak. Küresel Süper Güç, ABD’dir. Liderleriniz Macaristan’daki konferanslarımızda açılış konuşması yapmalılar. Öte yandan sanırım beni davet ederek birçok insanı dumura uğratmayı başardınız. Örneğin sol yayın organlarında yarın çıkacak olan manşetleri şimdiden görebiliyorum: “Putin’in Truva atı, Avrupa’nın aşırı sağcı, ırkçı ve Yahudi karşıtı diktatörü muhafazakârlarca tertip edilen bir konferansta konuşma yapıyor…” Fikirlerimin muhatabı onlar değil zira sahte haber yazmakta zaten üzerlerine yok. Bunları bir kenara bırakırsak, size işin aslını söyleyeyim: Macaristan’da ırkçılık ve anti-Semitizme sıfır tolerans politikasını yürürlüğe koyduk. Bu bağlamda bizi suçlamak bütünüyle yalandır ve bu türden iddiaları dolaşıma sokanlar sadece ahmak Sahte Haber Şirketleridir (Fake News Corporations).
İlerici STK’ların da kafası oldukça karışık olsa gerek. Amerikan halkını bilgilendirmek için Macar demokrasisini nasıl yok ettiğimi konu edinen sözde “araştırma makaleleri” yazmakla meşguller. Araştırmalarına göre 2011’de Macaristan Demokrasisini mahvetmeyi başarmışım. Sonra 2012’de tekrar mahvettiğimi dile getiriyorlar. Aynı şekilde 2013’te ve 2014, 2015’te de… Bu bağlamda sormam gerekiyor: zaten mahvolmuş bir şeyi yok etmeyi nasıl başarmış olabilirim? Bu soruyu cevaplamak için kudurmuş bir liberal olmalısınız.
Son olarak, beni davet etmekle Demokrat Parti’nin seçkinlerini de şaşırttınız. Açık olmak istiyorum: Birleşik Devletler hükümetine saygı duymaktayız. Biz burada misafiriz ve mevcut yönetime de nazik bir tavırla yaklaşmamız gerekiyor. Ancak madalyonun görmezden gelemeyeceğim başka bir yüzü daha var. Yönetiminiz Avrupa’yı ve özellikle Brüksel’i ideolojik bir tahakküm altına aldı. Bu bizim için iyi olmak şöyle dursun, oldukça kötü.
Örneğin Obama Yönetimi bizi Macaristan’ın Temel Yasasını (Fundamental Law Of Hungary) değiştirmeye ve oradan tevaruz eden gerek Hıristiyan gerek de ulusal değerleri silmek için zorlamaya çalıştı. Meramımı anladınız mı? Özgür dünyanın en önde gelen devleti, anayasamızı küreselci bir liberal anlayışa göre değiştirmeye zorlamak istedi. Ne tuhaf! Bu durum şaşırtıcı olduğu gibi aynı zamanda bize çok acı çektirdi. Öte yandan bu girişime direnmeyi başardık. İşte o zamandan beri Amerikan Demokratlarının gözdesi değiliz. Sonuç olarak demokratlar burada olmamı istemediler ve aramızı bozmak için her türlü çabayı gösterdiler. Benden nefret ettikleri gibi sizden de nefret ediyorlar. Bana ve ülkeme iftira atmaktan geri kalmıyorlar. Aynı zamanda size ve temsil ettiğiniz Amerika’ya da iftira atıyorlar. Bu sürecin nasıl işlediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. İlerici liberaller (progressive liberals) bugün burada olmamı istemediler zira size neler söyleyeceğimi biliyorlardı. Güçlerimizi birleştirmemiz gerektiğini söylemek için buradayım zira biz Macarlar, siyasi savaş arenasında özgürlük karşıtlarını nasıl yeneceğimizi çok iyi biliyoruz.
Değerli dostlar,
Biz Macarlar, Sovyet birlikleri tarafınca bize dayatılan komünizmi bozguna uğrattık. Bu tabii biraz zaman aldı. Mücadelemize 1956’da başladık ve 1990’da kazandık. En nihayetinde ne kadar zaman alsa da bu mücadeleyi kazandık. İlk kurşunu babalarımız attı ve bizler de onların oğulları olarak savaşı kazandık. Ronald Reagan’a neden teşekkür etmemiz gerektiğini biliyoruz. Ancak komünistleri yenmek gerçekten zordur zira küllerinden doğdular. Dahası, liberallerle bir araya geldiler ve her zamankinden çok daha güçlü bir şekilde tüm dünyaya geri döndüler. Eğer ilerici liberaller ve komünistlerin aynı olup olmadığı konusunda şüpheleriniz varsa, tek yapmanız gereken bunu biz Macarlara sormak. Bizler bu iki grupla da savaştık ve size bu hususta şunu söyleyebilirim: ikisi de birbirinden farksız. Bu yüzden onları tekrar yenmek zorunda kaldık ve 2010’dan beri de sürekli kazanmaya devam ediyoruz. Son galibiyetimizi de minnettar olduğumuz Donald Trump’ın desteğiyle kazandık. Bu bağlamda bildiğiniz üzere kazanmak bizim gündelik yaşam pratiğimiz oldu. Ancak eski bir deyişin de dediği gibi: dünkü oyunun koşulları bugünün oyunlarını kazanamaz. 16 yılını muhalefette, 16 yılını da iktidarda başbakan olarak geçirmiş 32 yıllık bir milletvekiliyim. Bu süreçte vazgeçenin asla kazanamayacağını, kazananın ise asla pes etmeyeceğini öğrendim. İşte bizim zaferlerimizdeki sır budur. İyi günde de kötü günde de ülkenizin yanında olmalısınız.
Değerli dostlar,
Bugün sizlere karşılıklı deneyimlerimizi paylaşmamız gerektiğini söylemek için buradayım. Sizlere değerlerimizin, ulusun, Hıristiyan köklerimizin ve ailenin siyasi savaş alanında galip gelebileceğini söylemek için buradayım. Siyasi hayatın liberal hegemonya tarafından yönetildiği günümüzde bile bu böyle. İşte bugün buradayım: bu değerleri Macaristan’da nasıl başarılı ve yaygın hale getirdiğimizi anlatmak için buradayım! Hikayemiz Amerika’ya yardımcı olabilir.
İşte bizim hikayemiz bu. Başarı hikayemizdeki kilit unsur, savaştığımızda tüm gücümüzle savaşmamızdır. Doğrusunu söylemek gerekirse dünyanın yarısı bize bunun için saldırsa bile bizler doğruyu söylemeye ve temsil etmeye devam edeceğiz. Üstünkörü bir tavırla kazanamazsınız. Ya sahip olduğunuz her şeyi verirsiniz ve kazanırsınız ya da güvenli oynayıp kaybedersiniz.
Bu nedenle, her şeyden önce Yahudi-Hıristiyan öğretilerimize güvenmemiz gerekmekte. Bu öğretiler hangi eylemlerin doğru ve hangi eylemlerin yanlış olduğuna karar vermemize yardımcı olurlar. Eğer Tanrı’ya inanıyorsanız, biz insanların da Tanrı’nın suretinde yaratıldığımıza inanırsınız. Bu nedenle göç, cinsiyet ve medeniyetler çatışması gibi en hassas soruları bile ele alacak kadar cesur olmalıyız. Müsterih olun: Hıristiyan bir politikacı ırkçı olamaz. Dolayısıyla bu konularda rakiplerimize en ağır şekilde meydan okumaktan asla çekinmemeliyiz. Emin olun: Hıristiyanlık, değerleri aşırılaştırmaktan korur. Ayrıca, hayatımızın sonunda tüm eylemlerimizin yargılanacağı anın geleceğinin bilincindeyiz. Anlatmak istediğim şu: her şeyi yapamazsınız. Sınırlarınız var. Clint Eastwood’un dediği gibi: ‘Kişiler sınarlarını bilmelidir.’ Öte yandan ne yazık ki Sol, herhangi bir sınır tanımıyor.
Dostlarım, bugünün ilericileri, Batı Medeniyetini bir kez daha Hıristiyan kökenlerimizden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Bu bağlamda asla geçilmemesi gereken bir sınırı geçiyorlar. Batı Medeniyetini Yahudi-Hıristiyan mirasından ayrıştırırsanız, çok korkunç şeyler meydana gelecektir.
Dürüst olalım: Modern tarihte vuku bulan en kötü şeyler Hıristiyanlıktan nefret eden insanlar tarafından gerçekleştirildi. Düşmanlarınıza isimleriyle hitap etmekten korkmayın. Sizler güvenli oynayabilirsiniz, ama şunu bilin ki onlar asla merhamet göstermeyeceklerdir. Örneğin George Soros’u burada adlandırdığınız şekliyle düşünün. Macaristan’da ona Gyuri bácsi, yani Georgie Amca (Uncle Gerogie) deriz. Kendisi dünyanın en zengin ve en yetenekli Macarlarından biri! Size bir ipucu vereyim: Yetenekli Macarlara dikkat edin! George Soros’u çok iyi tanırım zira kendisi benim rakibim. Yaptığımız hiçbir şeye kıymet vermiyor ve hizmetinde koca bir ordu var: para, STK’lar, üniversiteler, araştırma kurumları ve Brüksel’deki bürokrasinin yarısı. Bu orduyu, biz Macarlar gibi rakiplerine kendi iradesini dayatmak için kullanıyor. Kendisi hepimiz için kıymetli olan değerlerin yirminci yüzyılın vahşetlerine yol açtığını düşünüyor. Doğrusunu söylemek gerekirse durum bunun tam tersi. Değerlerimiz bizi tarihte meydana gelen hataları tekrar etmekten kurtarır. Nazizm ve Komünizmin saçtığı dehşet, Kıta Avrupası’ndaki bazı Batılı Devletlerin Hıristiyan değerlerini terk etmelerinden kaynaklandı. İşte bugünün ilericileri de aynı şeyi yapmayı planlıyorlar. Batılı değerlerden vazgeçip yeni bir dünya ve bir Post-Batı dünyası yaratmak istiyorlar. Eğer biz değilsek kim onları durduracak?
Değerli dostlar,
Bunların yanı sıra, galip gelmek için ne uğruna savaştığınızı bilmenin yeterli olmadığını da öğrendim. Sadece bunu değil, nasıl savaşmanız gerektiğini de bilmelisiniz. Benim cevabım şu: Kendi kurallarına göre oyna! Peki ama bu nasıl yapılır? Aslında kulağa geldiği kadar basit. Sadece kazanmak için oynamalısınız. ‘Zafer beklerken bir yandan da yenilgiyi planlayamazsınız.’ Sol-liberal rakiplerinizden daha iyi olduğunuza inanmalısınız. Aynı zamanda liberallerin ne dediğini umursamayın zira onlar her zaman kaybedeceğinizi söyleyeceklerdir.
Yapmanız gereken onlara yanılıyor olduklarını kanıtlamanız. Fakat öğrendiğim bir şey var: Liberal araçlar kullanarak başarılı bir şekilde mücadele gerçekleştiremeyiz zira muhaliflerimiz Marksist ve hegemonyacı tasarılarını gizlemek için liberal kurumları, kavramları ve dili kullanmaktalar.
Dostlarım, sadece politika yeterli değil zira bu savaş bir kültür savaşıdır. Kiliselerimizi, ailelerimizi, üniversitelerimizi ve toplumsal kurumlarımızı canlandırmamız gerekmekte. Macaristan, Küreselci Woke Goliath’a karşı tek başına duran yaşlı ama Davut heybetinde bir ulus. Amerikan muhafazakârlarını dayanışmaya davet ediyoruz zira tam taarruz halindeler. Bu yüzden bütüncül bir savunmaya ihtiyacımız var. Cesur olmalısınız. Eğer korku hissine kapılıyorsanız yapmanız gereken şeyler var. Biz Macarların size gösterebileceği tek şey, kendi kurallarımıza göre nasıl karşı saldırıda bulunabileceğimizdir. Sizlere bir iki örnek vereyim.
Bayanlar ve Baylar, Macaristan, Avrupa’da meydana gelen yasadışı göçe açıktan karşı durmuş ve yasadışı göçmenlerin işgaline set çekmiş öncü ülkedir. Bizler ulusumuzu korumak için yasadışı göçü durdurmanın gerekli olduğuna inanmaktayız. Halkımıza yasadışı göçü isteyip istemediklerini sorma kararı aldık. Bu bağlamda Bir referandum gerçekleştirdik. Macar halkı kararını verdi: göç istenmiyor. Yani halkımız ilericilerin kurallarına göre oynamak istemiyor. Macaristan halkı göçün durdurulamayacağı şeklindeki asılsız iddiaları reddettiler ve liderleri olan bizleri harekete geçmeye zorladılar. En nihayetinde yasadışı göçü durdurabildik. Evet, o duvarı gerçekten biz inşa ettik! İşte o duvar yasadışı göçü durdurabildi. Tucker Carlson bizi ziyaret ettiğinde, “Bu yüksek teknolojiyle korunan bir duvar değil. Görünen o ki bu duvar, sadece ülkesini seven insanlar tarafından korunuyor” dedi.
2015 yılında yaşanan büyük göç krizi sırasında sınırlarımıza 400 bin kaçak göçmen geldi.
Bu sayı, Cengiz Han’ın Avrupa’yı işgal ettiği zamankinin neredeyse üç katı. Duvarı ördükten sonra kaçak göçü sıfıra indirmeyi başardık. Bu yıl 160 bin yasadışı sınır geçiş girişimine maruz kaldık. 160 bin yasadışı sınır geçiş girişimi! Bu yüzden, bizler Macaristan sınırlarında yasadışı göçmenleri yakalayıp sınırın diğer tarafına götürüyoruz. Kural basit: Büyükelçiliklerimize sığınma başvurusunda bulunabilirsiniz, ancak Macaristan’a yasadışı yollardan gelmeye çalışırsanız asla başaramazsınız! Sadece Güney’den değil, aynı zamanda Avrupa Birliği’nin çokbilmişleri tarafından baskı altında olsak da durum bu dostlar! Sıfır göç politikamızdan vazgeçmemizi istiyorlar zira bunun geleceğin belirleyici ve nihai savaşı olduğunu biliyorlar. Ancak gelecek, çocuklarımıza ve torunlarımıza verebileceğimiz en önemli şeydir. Yani demem o ki Macaristan’da asla teslim olmaya niyetimiz yok!
Değerli dostlar,
Gelelim siyasetimizin kalbi olan aile politikamıza. İlericiler tüm dünyada ailenin korunmaması gerektiğini iddia ediyor. Avrupa’da aile diye bir şey olmadığını söyleyip duruyorlar zira onlar için aşk aşktır ve aile ailedir. Eğer aileyi tanımlayamazsanız, hiçbir şey aile değildir demektir. Bu ilericiler, aile kurumunun sözde ataerkilliğin baskısının başladığı yer olduğunu söylüyorlar. Ancak aile politikası söz konusu olduğunda da Macaristan’da yine kendi kurallarımıza göre oynadık. Hepinizin de bildiği üzere aile, anne ve babanın değerlerini gelecek nesillere aktaracağı yerdir. Geleneksel aileler yok olursa, Batı’yı batmaktan kurtaracak hiçbir şey kalmayacaktır demektir. Bu nedenle, geçen yıl Macaristan’da GSYİH’mizin yüzde 6’sından fazlasını aile politikasına harcadık. Bizim ülkemizde aileler otomatik olarak vergi indirimleri almaktalar ve devlet üçüncü çocuğunuzdan sonra öğrencilik döneminizden kalan borçlarınızı devralmaktadır. Kadınlar, dördüncü çocuklarının doğumundan sonra hayatları boyunca gelir vergisinden muaf tutulurlar. Aynı sıfır vergi politikasını üç çocuklu annelere de genişletmek için mücadele vermekteyiz. Demem o ki henüz evli değilseniz hemen bir Macar eş bulmalısınız! Bayanlar ve Baylar, işte bu şekilde son 10 yılda Macaristan’da evlilik sayısı ikiye katlandı ve kürtaj sayısı yarıya indi. Bu hiç de fena değil.
Değerli dostlar,
Macaristan’da sadece sınırlarımıza fiziki bir duvar ve ailelerimize yönelik de maddi bir duvar inşa etmekle kalmadık. Çocuklarımızı, onları hedef alan cinsiyet ideolojisinden (gender ideology) korumak için hukuki bir duvar inşa etmemiz gerekiyordu. Açık konuşmakta fayda var. Ebeveynlerin kendi tasavvurlarındaki “ilerici” ebeveynlik modelini benimsemesi gerektiğini düşünüyorlar. Eğer aileler bunu reddederse, devlet tarafından zorlanmaları gerekir. Biz Macarlar bu eski komünist dalaverenin farkındayız ve bunu çok açık bir şekilde reddediyoruz! Macar halkı yine bir referandumda veli onayı olmadan okullarda cinsel yönelim programları verilmesi tasarısını reddetti. Macaristan’ın uzun tarihi göz önüne alındığında, daha önce hiç bu kadar büyük bir çoğunluğun herhangi bir şeye hayır dediği bir referandum yaşanmamıştı!
Artık Macar Anayasası ailelerimizi ve çocuklarımızı koruyor. Bu hususta sizlere Temel Kanunumuzda yer alan birkaç maddeyi aktarayım. Anayasamız şöyle belirtiyor: “Aile ve millet, bir arada yaşamamızın ana çerçevesini oluşturur.” Macar devlet kurumları, Macaristan’ın Hıristiyan kültürünü korumakla yükümlüdür.” “Macaristan, bir erkek ve bir kadının birleşmesi olarak evlilik kurumunu korumakla mükelleftir.” “Aile bağları evliliğe yahut ana-baba ile çocuklar arasındaki ilişkiye dayanır.” Özetle: Anne kadındır, baba erkektir ve çekin ellerinizi çocuklarımızın üzerinden. İşte bu kadar, tartışma bitmiştir.
Değerli dostlar,
Başarımızın bir diğer faktörü de hükümetimin tavizsiz bir biçimde Kanun ve Düzene (Law and Order) tâbi olmasıdır. Daha fazla cinsiyete değil, daha fazla korucuya ihtiyacımız olduğunda mutabık kaldık. Yani daha az Drag Queen, daha fazla Chuck Norris’e ihtiyacımız var. Bizler düzen olmaksızın bir özgürlükten bahsedemeyeceğimize inanıyoruz. Düzenin olmadığı yerde elde edeceğiniz tek şey kaostur. Macaristan’daki Emniyet Teşkilatları halkın düşmanı değildir. Aksine, teşkilatlarımız özgürlüğü korumaktadırlar. Bu nedenle hukuk, suçluları değil, mağdurları korumalıdır. Polise saygı duymak gerekiyor. İşte bundan dolayı Macaristan Avrupa’nın en güvenli ülkesi. Örneğin Budapeşte, geceleri bile güvenle dolaşabileceğiniz ender Avrupa başkentlerinden birisidir. Macaristan’a giderseniz şu sloganı işitebilirsiniz: “Polise daha fazla ödenek!”
Ve son olarak, vergi politikası üzerine birkaç söz etmek isterim değerli dostlar…
İlericiler her zaman cebinizdeki parayı isterler, bununla da yetinmeyip yüksek vergileri severler. Bizler, kişilerin servetlerinin kendi kontrollerinde olması gerektiğine inanıyoruz. Bu amaçla, şu anda yüzde 15 olan kişisel gelir üzerine sabit bir vergi politikası yürürlüğe soktuk. Sadece 10 yıl içinde vergi takozunu (tax wedge) yüzde 10 oranında düşürdük ki bu Avrupa’da toprakları içinde yapılmış en büyük vergi indirimidir. Benzer şekilde yüzde 9 ile Avrupa’daki en düşük kurumlar vergisine sahibiz. Geçen yıl, yürürlüğe soktuğumuz bu düşük kurumlar vergisi ile Avrupa’nın en iyileri arasında yer alan yüzde 27’lik bir yatırım oranını elde ettik. Kısa süre önce Küresel Asgari Vergi girişimine (Global Minimum Tax İnitiative) karşı çıktığımızda, bizlere yeniden taaruz girişiminde bulunuldu. Değerli dostlar, bütün Avrupa ülkeleri gelinen noktada bu kuşatmaya teslim olmuşken, Macaristan ayakta kalan son kaledir. Ancak imparatorluk her zaman karşı taaruzda bulunacaktır. Mevcut ABD yönetimi, Macaristan ile ABD arasındaki vergi anlaşmasını feshetme kararı aldı. Bu muhtemelen şimdiye kadar müzakere edilen en iyi vergi anlaşmasıydı. Anlaşma, ABD’li yatırımcılar için de oldukça faydalıydı zira Macaristan’da faaliyet gösteren 1.700 ABD şirketi var. Bu fesih kararının solun intikamı olduğu ortada zira ABD Rusya ile çok benzer bir anlaşmaya sahip ama artık Macaristan ile değil. Oldukça absürt bir durum, değil mi?
Bayanlar ve Baylar,
Son olarak, mevcut savaş hakkında birkaç kelam etmemiz gerekiyor. Ukrayna bizim komşumuzdur ve Ukrayna halkıyla tam bir dayanışma içerisindeyiz. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı şimdiye kadar 1 milyona yakın mülteciyi Macaristan’a sürükledi. Mevcut durumda her gün 10 binden fazla mülteciden bahsediyoruz, bu az değil. Bu mültecilerin çoğu Avrupa’ya doğru ilerliyor fakat 14 milyonluk bir ülkeye bir milyon insanın girmesi çok fazla. Benim görüşüme göre, küreselci liderlerin stratejisi savaşı tırmandırmak ve süreci uzatmak; ki bu durum barış ihtimalini azaltıyor. Amerika ve Rusya arasında ikili görüşmeler olmadan Ukrayna’da asla barış tesis edilemeyecek. Bunun sonucunda her geçen gün daha fazla insan ölecek ve acı çekecek ki bununla bağlantılı olarak ekonomilerimiz de çöküşün eşiğine gelecek. Size ne yapmanız gerektiğini söyleyemem; bu sizin egemenliğiniz çerçevesinde vereceğiniz bir karardır. Ancak size şunu söyleyebilirim: sadece güçlü liderler barışı tesis edebilirler. Ukrayna’da bir barış anlaşmasını müzakere edebilecek güçlü liderlere hayati derecede ihtiyacımız bulunmakta. İmdat! İmdat! Lütfen bize yardım edin! Güçlü bir lidere sahip güçlü bir Amerika’ya çok ihtiyacımız var.
Kıymetli dostlar,
Sanırım sizi yeterince gaza getirebildim. Matt Schlapp mikrofonumu elimden almadan önce bir sonuca varsak iyi ederiz. Dünya içerisinde birkaç büyük ulus bulunmaktadır ancak hiçbiri ABD’nin gücüne ve etki alanına sahip değil. Öyle ya da böyle, dünyanın gözleri sizin üzerinizde. Ayrıca Batı’nın geleceği ciddi bir şaibe altında zira bizler Batı’da uzun zamandır böyle bir krizle karşılaşmamıştık. Nazi Almanyası ve Sovyetler Birliği’nin totaliter güçlerine karşı yürütülen yirminci yüzyılın ideolojik savaşları gerçekten çok korkunçtu ancak demokratik Batı bir araya geldi, birleşti ve her ikisini de yendi. Bugün geldiğimiz noktada Batı kendi kendisiyle savaşıyor. Sevgili dostlar, küreselci egemen sınıfın nasıl bir gelecek vaat ettiğini gördük. Bizim kafamızda farklı bir gelecek tasavvuru var. Evet, küreselcilerin hepsi cehenneme gidebilir; ben ise Teksas’a geldim!
O halde mücadeleyi göğüslemeliyiz. Zafer, direnişi gevşeterek asla elde edilemez. Washington ve Brüksel’deki kurumları geri almalıyız. Birbirimizde müttefiklik ilişkisi bulmalıyız ve de birliklerimizin eylem alanını belirlemeliyiz zira benzer bir zorlukla karşı karşıyayız. Bu yıl ara seçimler var. Ardından da 2024’te cumhurbaşkanlığı ve kongre seçimleri. Aynı yıl Avrupa Parlamentosu’nda da seçimler olacak. Bu ikisi, Batı medeniyeti uğruna verilen savaştaki iki ana cepheyi tanımlayacaktır. Bugün bizler ikisine de sahip değiliz. Yine de her ikisine de ihtiyacımız var. Hazırlanmak için iki yılımız var ancak bunun kolay olmayacağını söylemeliyim. Sakın korkmayın; Aziz John Paul’a inanın: ‘Mesih’in henüz mağlup etmediği hiçbir düşman yoktur. O halde bunu gerçekleştirelim!
Tanrı Teksas’ı korusun! Tanrı dostluğumuzu korusun! İyi şanslar dilerim, hoşçakalın!
Konuşma: Viktor Orban
Çeviri: Hasan Ayer
4 Ağustos 2022, Dallas
Kaynak: https://miniszterelnok.hu/speech-by-prime-minister-viktor-orban-at-the-opening-of-cpac-texas/