Ana SayfaDış HaberÇEVİRİ | Mariam Abu Daqqa: İsrail’in katlettiği, güçlü, güzel arkadaşım

ÇEVİRİ | Mariam Abu Daqqa: İsrail’in katlettiği, güçlü, güzel arkadaşım

Gazze’deki Nasır Hastanesi’ne yönelik İsrail’in çifte saldırısında öldürülen Filistinli gazetecilerden Mariam Abu Daqqa’yı meslektaşı Youmna ElSayed yazdı: “Onu, oğlu Ghaith’e sevgi dolu bir anne, babasına böbreğini bağışlayan kız olarak hatırlamak istiyorum. O incecik bedeninde, sahada, cephe hatlarına tek böbrekle gidişini, olayları korkusuzca kaydetmesini unutmayacağım.”

Mariam’ı hatırlamak istiyorum.

Onun yüzünü aydınlatan güzel gülümsemesini hatırlamak istiyorum. Cesur bir gazeteci olarak, güçlü bir kadın olarak, herkesin dostu olan o insanı hatırlamak istiyorum.

Gazze’deki anları yakalamak için verdiği çabayı hatırlamak istiyorum – acı, keder, hüzün, kahkaha ve sevgi dolu anları.

Onu, oğlu Ghaith’e sevgi dolu bir anne, evine mutluluk getiren bir kız kardeş, ailesine çok yakın bir evlat olarak hatırlamak istiyorum.

Babasını hayatta tutmak için böbreğini bağışlayan kız olarak.

O incecik bedeninde, sahada, cephe hatlarına tek böbrekle gidişini, olayları korkusuzca kaydetmesini unutmayacağım.

Kendi yorgunluğu dayanılmaz boyuta geldiğinde bile, önce başkalarını teselli etmeyi seçmesini… “Geçecek” deyişini.

“Geçecek…” Onun sözlerini hatırlıyorum.

Oğlunun, Ghaith’in yüzünde Mariam’ı hatırlayacağım. Ve umarım bir gün, büyüyüp evlendiğinde, Mariam’ın ondan istediği gibi kızına annesinin adını verir.

İsrail’in savaşı beni ailemle birlikte 2023 sonunda Gazze’den ayrılmaya zorladı. Geri dönüp Mariam’ı görememeyi, yanımda oturmasını bekleyememeyi, onu kontrol edememeyi hayal edemiyorum.

Bir Çocuğun Gözlerinde Dünya

Arkadaş olmamız uzun sürmedi. Sahada sık sık karşılaşıyorduk.

O önce gelmişse ben yanına giderdim, ben önce gelmişsem o yanıma gelirdi. Çok kötü ya da tehlikeli bir şey izliyorsak, gözlerimizle birbirimizi kontrol ederdik, iyi miyiz diye.

Sahada Mariam ile çok anımız var.

O mücadele, gaz bombası, kurşun ve patlamalar arasında, birkaç dakikalığına oturup çocuklarımız hakkında konuştuğumuz anlar olurdu.

Serbest gazeteci Mariam Dagga, 33 yaşındaydı. Gazze savaşı sırasında Associated Press ve başka kurumlarla çalıştı. 25 Ağustos 2025’te İsrail’in Han Yunus’taki Nasser Hastanesi’ne düzenlediği saldırıda diğer sivillerle birlikte öldürüldü.

Ghaith onun dünyasıydı. Savaş başlayınca oğlunu güvenliği için Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki babasına göndermek zorunda kalması yüreğini parçalamıştı.

Ona bunun doğru karar olduğunu söyledim. Çünkü sürekli endişeyle oğlunu düşünürken çalışamayacaktı. Ben de bir anneyim, benzer şeyler yaşadım ama en azından çocuklarım babalarıyla evdeydi.

“Mari bunu onun için yapıyorsun. Onu korumak için” dedim. Çünkü anneler olarak en çok bunu isteriz.

Onun güvende olduğunu, aç olmadığını, susuz kalmadığını bilmek istiyordu.

Oğlunu gönderdiğinde çok özledi ama en azından güvende olduğunu, bombaları duymadığını bilmek onu rahatlattı.

Ghaith arayıp özlediği için ağladığında, ona savaşın yakında biteceğini, yanına geleceğini söylerdi. Oğlunun buna odaklanmasını, kavuşacakları günü düşünmesini isterdi.

Son umuduna Ghaith sayesinde tutunuyordu.

Mariam’ın ölüm haberini gördüğümde inanamadım. Defalarca Gazze’deki meslektaşlarımı arayıp tek bir şey sordum: Mariam yaşıyor mu?

“Hayır” dediklerinde kapatıp başka birini arıyordum.

Eşim onun gittiğini söylüyordu ama ben hâlâ fotoğrafının yanlışlıkla öldürülen gazeteciler arasında gösterildiğini düşünüyordum.

Bugün bile sanki bana mesaj atacak, paylaştığım bir hikâyeye cevap verecek gibi geliyor.

Gazze’ye geri dönüp Mariam’ı sahada görememek, nice dost ve meslektaşın artık olmaması… Hayal edemiyorum.

Oğluna Vasiyeti

Bence Mariam yakında öleceğini hissetmişti.

Herkes, öldürülmeden önceki gece morgda söylediklerini konuşuyor. Morg görevlisine, öldüğünde kendisini plastik torbaya koymamalarını, sadece kefen istediğini söylemiş.

Ve oğlu Ghaith için bir veda notu yazmış.

“Ghaith, annenin kalbi ve ruhu. Benim için dua etmeni istiyorum, ölümüm için ağlama,” diye yazmıştı.

Gazze’deyken ben de benzer bir not yazmıştım; öldürülürsem telefonumda bulunsun diye. Gazze’de anneler buna mecbur bırakılıyor.

Bu aslında vasiyet değil; güvensizliğimizin, her gün hedef alındığımızı bilmenin göstergesi.

O his… Her gün ve her gece onunla yaşamak, ruhunu paramparça ediyor.

Mariam’ın son paylaşımına bakın: ölümünden iki saat önce asansörde çektiği videoda çok kilo verdiği, yüzündeki acı, hüzün ve yalnızlık açıkça görülüyordu.

Ghaith’ten uzak kalmak acısını artırmıştı. Ama hep onun hayallerini gerçekleştirecek bir hayat sürmesini isterdi: dünyayı gezmek, yurtdışında okumak, iş insanı olmak. Gazze’de kendisi gibi sıkışıp kalmaması.

Ama sonunda eve, annesinin yanına dönmesini de isterdi.

Ona hep söylerdim: “Ghaith seni bırakmaz. Sen onun dünyasısın.” Gerçekten de öyleydi. Oğlunun annesiyle gurur duyduğunu, onun güçlü, çalışkan, cesur bir kadın olduğunu gördüğünü bilmesini isterdim.

Mariam oğlunun büyüdüğünü göremedi. Ama onu korudu, güvende bıraktı.

Arkasında ise fotoğraflarını, videolarını ve onlara yüklediği anlamı bıraktı. Onun tek isteği bu görüntülerin konuşması, mesaj taşımasıydı. İnsanların acılarını, seslerini duyurmaktı.

O görüntülere her baktığımda Mariam’a bir şeyler söylemek isterdim ama ne diyeceğimi bilemezdim. Çok uzaktaydım.

Bu yüzden ona yazabildiğimde sadece kısa sözler gönderirdim: Buradayım. Senin için dua ediyorum. Bunun biteceği günü bekliyorum.

- Advertisment -