Al-Monitor: Türk hükümeti, 23 Ekim’de Ankara’da devlet kontrolündeki askeri komplekse saldıran PKK militanlarının kuzeydoğu Suriye’de kontrolünüz altındaki bölgelerden Türkiye’ye geldiğini ve bu gerekçeyle size karşı son saldırı dalgasını başlattığını söylüyor.
Kobani: Suçlamaları duyduğumuzda derhal bir soruşturma başlattık. Bu iddiaların tamamen asılsız olduğunu kesin bir şekilde söyleyebilirim. Saldırganlar Rojava’dan Türkiye’ye girmedi ve bu saldırı ya da saldırıyı gerçekleştiren kişilerle hiçbir bağlantımız yok. Saldırganları tanımıyoruz.
Al-Monitor: O halde Türkiye neden size tekrar saldırıyor? Sahadaki son durum nedir?
Kobani: Türkiye’nin saldırılarının beşinci gününe girdik. Şu ana kadar en az 17 kişi hayatını kaybetti. Bunların ikisi savaşçılarımız arasınaydı. Geri kalanı ise sivillerden oluşuyor. 50’den fazla kişi yaralandı. Yaralananlar arasında dokuzu savaşçılarımızdan. Bugün de insanlar şehit düştü. Türkiye, hiçbir bağlantımızın olmadığı, PKK tarafından üstlenilen bir eyleme misilleme yaptığını iddia ediyor. PKK, saldırıyı gerçekleştirenlerin kimliklerini açıkladı ve amacını netleştirdi; bu durumun Rojava ile hiçbir ilgisi yok.
Türkiye’nin bugün bizi hedef almasının asıl nedeni, geçmişte olduğu gibi apaçıktır. Bizi yok etmek, statümüzü ortadan kaldırmak, burada inşa ettiğimiz özerk yönetimi ve yönetim sistemini yok etmek istiyorlar. Bu yüzden bir kez daha halkımızın günlük ihtiyaçları ve ekonomik açıdan ayakta kalmamız için hayati olan kritik altyapılara saldırıyorlar. Klinikleri, fırınları, elektrik santrallerini, hidrolik tesisleri, petrol üretim tesislerimizi hedef alıyorlar. F-16 savaş uçakları, insansız hava araçları ve topçu birlikleriyle onları yerle bir ediyorlar. Halkımız öldürülüyor, yaralanıyor, zorla yerinden ediliyor. Korkutuluyorlar.
Biz bu çatışmanın tarafı değiliz. Ancak bir kez daha Türkiye, topraklarımızdaki masum insanları bedel ödetiyor. Bu kabul edilemez. Derhal durdurulmalıdır.
Al-Monitor: Türkiye, Abdullah Öcalan’ın tecridinin sona erdiği ve Kürt sorununu çözmek için onunla görüşmeler yapıldığı bir dönemde size neden saldırıyor? Hatta Türk hükümetinin bu yeni tur görüşmeler kapsamında sizinle temas halinde olduğuna dair raporlar bile vardı. Türk yetkililer tarafından size ulaşan oldu mu? Neçirvan Barzani’nin geçmişte sizinle Ankara arasında arabuluculuk yapmaya çalıştığını biliyoruz. 2013’teki son barış görüşmelerinde olduğu gibi, Rojava’nın da bu görüşmelerin bir parçası olup olmadığı konusunda bir gelişme var mı? O dönemde Türkiye, size Suriye muhalefetiyle işbirliği yapmanızı ve özerklik gibi hedefleri unutmanızı söylemişti.
Kobani: Hayır, şu ana kadar bu konuda Türk yetkililer tarafından bize ulaşan olmadı. Türk hükümetiyle temaslarımız üçüncü taraflar, yani koalisyon aracılığıyla yapılıyor. Bu temasların içeriği bölgedeki güvenlik durumuyla sınırlı. Koalisyon aracılığıyla Türkiye’ye saldırıların derhal durdurulması yönündeki talebimizi ilettik. Aynı zamanda Türkiye’nin kendi güvenlik kaygılarıyla ilgili meseleleri de ele alarak bölgemizden komşularımıza yönelik yapılacak saldırılara izin vermeyeceğimizi ve onlar için tehdit oluşturmadığımızı açıkça belirttik.
Türkiye’nin Rojava’ya yönelik pozisyonu ve bu yönetimin tamamen çökertilmesine yönelik arzusu kamuoyunun malumudur. Geçmişte olduğu gibi, bugün de pozisyonları değişmedi. Bunu hem üçüncü taraflar aracılığıyla hem de kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda ilettiler.
Al-Monitor: Sizden talep ettikleri herhangi somut bir adım var mı, örneğin güçlerinizin Suriye Arap ordusuna katılması gibi?
Kobani: Hayır. Ancak geçmişte, yönetimimizle Türk devleti arasında diyalog olduğunda, bizi muhalefet içinde yer almaya davet etmişlerdi. Ancak o dönemde, bu muhalefetin kendisi Suriye Kürtlerine herhangi bir hak vermeyi reddediyordu ve Ankara ile birlikte Cenevre’deki BM sponsorluğundaki görüşmelere katılımımızı engelliyorlardı. Çok geçmeden, Türk destekli Sünni muhalefet içindeki silahlı gruplar, Türk ordusuyla birlikte bize saldırmaya başladılar ve bugün hala bunu sürdürüyorlar.
Çok net ifade edeyim, kuzeydoğu Suriye’deki statümüzün ortadan kaldırılması, herhangi bir barış görüşmesinin amacı olursa, bu görüşmeler başarısız olacaktır. Ancak Türkiye’nin Kürt politikasında bir değişiklik olursa ve Türkiye içinde bir çözüm gelişirse, Suriye Kürtleri de bu çözüm sürecini destekleyecektir. Bu, Suriye’deki siyasi çözümü olumlu yönde etkileyecektir. Türkiye’nin Kürt sorunu öncelikle Türkiye sınırları içinde çözülmelidir. Türkiye’de Kürt sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesini yürekten destekliyoruz. Başarılı bir sonucun, Suriye Kürtleri ve diğer Kürtler için de olumlu yansımaları olacaktır. Ankara ile ilişkilerimiz kesinlikle iyileşir ve bu da Şam ile adil bir anlaşmaya ulaşma çabalarımızı etkiler. Her zaman komşularımızla barışçıl ilişkiler istediğimizi ve onlara karşı herhangi bir düşmanca niyet taşımadığımızı söyledik. Ancak tekrar ediyorum, kuzeydoğu Suriye’deki yönetimimizin feshedilmesi ne gerçekçidir ne de kabul edilebilir ve böyle bir hamleye karşı direneceğiz. Biz Suriye Kürtleriyiz ve Suriye’deki Kürt sorununun çözüm adresi Şam’dır, Ankara değil.
Al-Monitor: Abdullah Öcalan sizden Ankara’nın taleplerini yerine getirmenizi ve yönetiminizi dağıtmanızı istese ne yapardınız?
Kobani: Öcalan bizden asla böyle bir talepte bulunmaz.
Al-Monitor: ABD ve diğer Batılı ortaklarınız şu anda ne yapıyorlar? Size bu süreçte nasıl yardımcı oluyorlar?
Kobani: Koalisyon ortaklarımıza, Türkiye’ye saldırılarını derhal durdurması için baskı yapmalarını söylüyoruz. Bu saldırılar, IŞİD’e karşı yürüttüğümüz savaşı da tehlikeye atıyor. Geçen yıl ve bu yılın başlarında Türkiye’nin altyapımıza yönelik saldırıları sonucunda önemli gelir kayıpları yaşadık ve zaten tüm Suriye’ye uygulanan yaptırımlardan ve Türkiye’nin bize uyguladığı ekonomik ambargodan dolayı zor durumda olan halkımızın ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekiyoruz. Ekonomik kriz, on binlerce gencin işsiz kalmasına ve IŞİD saflarına katılma riskiyle karşı karşıya kalmasına yol açıyor. Yine de koalisyon ortaklarımız bizi hayal kırıklığına uğratıyor. Türkiye’nin eylemlerini sınırlamak için gereken baskıyı uygulamıyorlar. Bu tırmanışın durmasını istiyoruz.
Al-Monitor: Ruslar ve rejim bu konuda ne yapıyor?
Kobani: Ruslar da yeterince çaba göstermiyor. Rejim ise hiç bir şey yapmıyor. Saldırılar Suriye’nin egemen topraklarında gerçekleştirildiği halde tamamen kayıtsızlar.
Al-Monitor: Türkiye’nin Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulunmasının, rejimle bir anlaşmaya varmanızı nasıl kolaylaştırabileceğini söylediniz. Bu nasıl gerçekleşebilir?
Kobani: Türkiye’nin Şam’la uzlaşmaya yönelik yaklaşımı Kürtlere karşı işbirliği yapmak üzerine kurulu olduğu sürece bu mümkün değil. Maalesef şu anki zihniyet bu. Ancak Şam’ın da kendi talepleri var. Türkiye’nin, en büyük güvenlik tehdidi olan HTŞ’yi ve diğer silahlı grupları İdlib’de bertaraf etmesini istiyorlar. Orada bir milyondan fazla silahlı insan ve aileleri bulunuyor. Bunlar asla rejime güvenmezler, Türkiye de onlara sığınma sağlamaz. Türkiye’nin Şam’ın istediğini sağlayabileceğini hayal etmek zor.
Al-Monitor: Daha olumlu bir not olarak, PYD’nin özerk yönetimle bağlantılı ve Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile yeniden birlik görüşmelerine başlayacağını ve bu görüşmelerin ENKS’nin Afrin’de devam eden ihlaller nedeniyle Türk destekli Suriye muhalefetinden çekilmesinden sonra yeniden başladığını duyduk.
Kobani: Bu doğru. Buradaki ABD Dışişleri Bakanlığı temsilcileri görüşmelerin yeniden başlamasına aracılık ediyor ve birkaç gün içinde bıraktığımız yerden görüşmelere başlamayı hedefliyoruz.
Al-Monitor: Son bir soruya zamanınız varsa, Deyrizor’daki Arap aşiretlerle durum nasıl?
Kobani: Çok daha iyi. Orada yeni bir askeri konsey ve yeni bir sivil yönetim atadık. Rejimin aşiretleri kendi safına çekme çabalarına rağmen aşiretler bizimle çalışmaya kararlılar.