ÇEVİRİ | Palmira saldırısı, SDG’nin Şam’la entegrasyonu için baskıyı artırabilir

Amberin Zaman: Bir bölge diplomatına göre saldırı, SDG, Suriye Savunma Bakanlığı ve ABD öncülüğündeki koalisyon arasında IŞİD’e karşı ortak bir operasyon merkezinin kurulması yönündeki baskıyı artırdı. Diplomat, “Koalisyonun SDG’nin Şam’la birlikte çalışması yönündeki baskısı artacak” dedi.

Amberin Zaman’ın Al Monitor’deki haberini aktarıyoruz

13 Aralık’ta Suriye’nin orta kesimlerindeki Palmira bölgesinde, Washington’un tek başına hareket eden bir IŞİD militanı tarafından gerçekleştirildiğini söylediği silahlı saldırıda iki ABD askeri ve sivil bir tercüman hayatını kaybetti. Analistler ve bölgesel yetkililere göre bu olay, yeni Suriye hükümetinin yönelimine dair soru işaretleri doğururken, Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) üzerindeki Şam’la bütünleşme baskısını da artıracak.

ABD Başkanı Donald Trump “çok ciddi misilleme” sözü verdi ve saldırıyı “Suriye’nin çok tehlikeli bir bölgesinde ABD’ye ve Suriye’ye karşı yapılmış bir IŞİD saldırısı” olarak niteledi.

İçişleri Bakanı Nureddine el-Baba, saldırganın Suriye güvenlik güçlerinin bir üyesi olduğunu açıkladı ve “aşırıcı İslamcı fikirler” taşıdığı gerekçesiyle pazar günü görevden alınmasının planlandığını söyledi.

Saldırıda yaralanan üç ABD askerinin durumunun iyiye gittiği bildirildi.

İçişleri Bakanlığı, pazar günü “uluslararası koalisyon güçleriyle” birlikte yürütülen ortak bir operasyonda beş şüphelinin gözaltına alındığını duyurdu. Ancak saldırının nasıl gerçekleştiğine dair farklı anlatımlar bulunuyor.

Hesaplı bir yakınlaşma

Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara’nın eleştirmenleri, olayın bir kez daha Şara’nın güçlerinin gerçek doğasını ve eski radikal İslamcı militan olan, 2016’da küresel cihattan vazgeçtiğini ilan eden Şara’ya Batı’nın koşulsuz destek vermesinin yanlışlığını ortaya koyduğunu savunuyor.

Lyon 2 Üniversitesi’nden Fransız akademisyen ve Suriye üzerine birçok kitabın yazarı Fabrice Balanche, “Amerikan askerlerine, Şara’nın kendi güvenlik güçlerinin bir üyesi tarafından yapılan bu saldırı, bu güçlerin ABD ile işbirliğini kabul etmeyen El Kaide ve IŞİD kökenli cihatçılardan oluşturulduğunu gösteriyor” dedi.
Balanche, Al-Monitor’a yaptığı açıklamada, “2017’de Rakka’nın düşüşünden sonra İdlib’e kaçan yüzlerce IŞİD savaşçısının HTŞ’ye katıldığını ve Şara’ya biat ettiğini unutmayalım” ifadelerini kullandı. HTŞ, Şara’nın kurduğu ve liderliğini yaptığı Sünni aşırıcı silahlı örgüt Heyet Tahrir el-Şam’ın kısaltması.

Ancak Trump yönetiminden gelen açıklamalar, Washington’un Şara’ya desteğini azaltmak bir yana, artırdığını gösteriyor. Şam da bu doğrultuda, IŞİD’i açıkça kınama konusundaki son çekincelerini geride bırakıyor.

Pazar günü ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Suriyeli mevkidaşı Esad el-Şeybani ile saldırıyı görüşmek üzere telefonda konuştu. ABD Dışişleri Bakanlığı açıklamasına göre Şeybani, “başsağlığı diledi ve Suriye hükümetinin ortak tehdit olan IŞİD’i zayıflatma ve yok etme konusundaki kararlılığını” yineledi. Şara da Trump’a ayrı bir taziye mesajı gönderdi.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, X’te yaptığı bir dizi paylaşımda saldırıyı kınarken, “Bu saldırının faillerini tespit etme, takip etme ve hesap sorma konusunda bizimle aynı sarsılmaz kararlılığı paylaşan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara’nın güçlü taahhüdünü memnuniyetle karşılıyoruz. Suriye’de terörü birlikte ortadan kaldıracağız” dedi.

Barrack, Suriye’de IŞİD’le mücadele için konuşlu yaklaşık 1.000 ABD askerinin desteklediği “yerel ortaklardan” söz etti, ancak bunları isimlendirmedi.

SDG, 2014’ten bu yana IŞİD’le mücadelede ABD öncülüğündeki koalisyonun en önemli müttefiki oldu ve 2019’da cihatçıların Suriye’nin kuzeyi ve doğusundaki geniş alanlar üzerindeki toprak hakimiyetinin çökertilmesinde başrol oynadı.

Esad’ın düşüşünden önce ABD — özellikle de ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) — SDG’yi IŞİD’e karşı vazgeçilmez ortak olarak övmekten geri durmuyordu. Bugün ise bu rol giderek Şara’ya atfediliyor.

Yine de Pentagon’un SDG ile ittifakı yakın zamanda sonlandıracağına dair bir işaret yok. Pentagon, 2026 bütçesinden SDG için 130 milyon dolar ayırdı.

Ancak Washington, geçen ay Beyaz Saray’da ağırlanan ilk Suriye Cumhurbaşkanı olan Şara ile ilişkilerini derinleştirirken, SDG ABD–Suriye ilişkilerinde birincil muhatap olmaktan çıkıp daha geniş bir çerçevenin yalnızca bir unsuru haline geldi. Bunu, Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı ve Sünni radikalizm uzmanı Aaron Zelin dile getirdi.

Zelin, Al-Monitor’a “SDG, ülkenin yönetiminde söz sahibi olan tarafın kendileri olmadığını kabul etmek zorunda; özellikle de Suriye küresel koalisyona katılmışken” dedi.

Yaptırımlar meselesi

Şara’nın Washington ziyareti sırasında Suriye, küresel IŞİD karşıtı koalisyonun 90. üyesi oldu. Bu adım, 2019’da eski rejimin savaş suçları nedeniyle yürürlüğe konan Sezar Yasası yaptırımlarının tamamen kaldırılması için Kongre desteği kazanmayı amaçlıyor.

11 Aralık’ta ABD Temsilciler Meclisi, Sezar yaptırımlarının koşulsuz kaldırılmasını içeren düzenlemeyi savunma politikası paketinin parçası olarak kabul etti. Trump’ın yasayı Noel’den önce imzalaması bekleniyor.

Şara’nın eleştirmenleri, Palmira saldırısının, yaptırımların kaldırılmasının azınlık hakları ve siyasi reformlara bağlanması gerektiği yönündeki SDG argümanlarını güçlendireceğini düşünüyor.

SDG Genel Komutanı Mazlum Kobani, ekimde yapılan ve 7 Aralık’ta yayımlanan Jerusalem Post röportajında, ABD’nin Şam’a desteğinin “koşulsuz olmaması gerektiğini” söylemişti.

Bir bölge diplomatına göre saldırı, SDG, Suriye Savunma Bakanlığı ve ABD öncülüğündeki koalisyon arasında IŞİD’e karşı ortak bir operasyon merkezinin kurulması yönündeki baskıyı artırdı. Diplomat, “Koalisyonun SDG’nin Şam’la birlikte çalışması yönündeki baskısı artacak” dedi.

Dar bir teklif

Merkezi hükümetin Kürtlere son teklifi, Savunma Bakanlığı’na doğrudan bağlı olacak iki taburun kurulması. Taburlar SDG unsurlarından oluşturulacak ancak konuşlanacakları bölgeler net değil. SDG bu teklifi yetersiz buluyor.

Türkiye’nin, Şara’ya Kürtlerin siyasi taleplerini ertelemesi yönünde baskı yaptığı belirtiliyor. Ankara, SDG ile bağlantılı gördüğü YPG’nin varlığını ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendiriyor.

Balanche ise SDG’nin zayıflatılmasının IŞİD’in yeniden canlanmasını hızlandıracağı görüşünde:
“SDG, 2014’ten bu yana sahadaki uluslararası koalisyonun belkemiği oldu. CENTCOM, ideolojik olarak IŞİD’e yakınlığı olan güçler lehine SDG’yi gözden çıkarmadan önce çok dikkatli düşünmeli.”

Önceki İçerikErdoğan’dan SDG demeden 10 Mart uyarısı: “Ayak direnmesi halinde krize dönüşme riski barındıran…”