Ana SayfaHaberler“Artık terör örgütü çıkmaz yola girdiğini anlamalı ve kendilerine yapılan çağrının gereğini...

“Artık terör örgütü çıkmaz yola girdiğini anlamalı ve kendilerine yapılan çağrının gereğini yerine getirmelidir”

Erdoğan, İtalya dönüşü uçakta gazetecilere konuştu: “Artık terör örgütü de çıkmaz yola girdiğini anlamalı ve kendilerine yapılan çağrının gereğini yerine getirmelidir. Terörsüz Türkiye, bir al-ver süreci değil, bir kardeşlik iklimidir. (Jammer tartışması) Çalışma ofisimde hangi aletler var, bunun hesabını herhalde Özgür Özel'e verecek değilim. Orada valizlerle ne taşınmış? Bu benim işim mi? O valizlerle kim ne getirdi, ne götürdü onun hesabını onlar versin.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İtalya ziyareti sonrası uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Erdoğan, “süreç”le ilgili soruya şöyle cevap verdi:

“Bu konuda istihbarat teşkilatımız çalışmalarını devam ettiriyor. Bildiğiniz gibi Sırrı Süreyya Önder DEM heyetinin içerisindeydi. Allah şifalar versin. Bu işi, biliyorsunuz, Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığımız yürütüyor ve İbrahim Kalın Bey bu konuda çalışmalara öncülük yapıyor. Hedefimiz Türkiye’nin birliğini, bütünlüğünü, kardeşliğini dinamitlemeye çalışan terör belasından artık tamamen kurtulmak ve geleceğe yürümektir. Biz, terörle mücadelede önemli başarılar elde ettik. Demokratikleşme konusunda, en ileri adımları attık.

Terörün artık tamamen ortadan kaldırılması ve yeni bir dönemin kapılarının açılması için de Cumhur İttifakı olarak güçlü, kararlı bir irade ortaya koyduk. Artık terör örgütü de çıkmaz yola girdiğini anlamalı ve kendilerine yapılan çağrının gereğini yerine getirmelidir.

Bu süreçteki en büyük motivasyonumuz evlatlarımıza terörsüz bir Türkiye, terörsüz bir ülke bırakmak. Biz motivasyonumuzu koruyoruz. Sivil siyasetin güçlendiği, huzurun kökleştiği, kaynaklarımızın geleceğe, teknolojiye, kalkınmaya ayrılacağı bir Türkiye için çalışıyoruz. Türkiye’de tefrikaya artık yer olmadığını dost-düşman görecek, milletimizin toplu vuran sinesini hiçbir topun sindiremeyeceğini anlayacaklardır. Daha önce de söyledim: Terörsüz Türkiye, bir al-ver süreci değil, bir kardeşlik iklimidir. Milletimizin onlarca yıllık özlemidir.”

“Federatif yapı konusu ise ham hayalden öteye gitmeyen bir husustur. Suriye gerçekliğinde de yeri yoktur. Suriye’de federal yönetim hayalleri kurarak, bölgeyi tehdit edecek kararlar değil, bölgenin istikrarına hizmet edecek kararlar almalarını tavsiye ederim. Bölgemizde oldubittilere müsaade etmeyecek, Suriye ve bölgenin kalıcı istikrarını tehdit edecek, tehlikeye sokacak hiçbir girişime izin vermeyeceğiz. Suriye’de Şam yönetimi dışında bir otoritenin de Suriye Ordusu dışında silahlı yapılanmanın da kabul edilmeyeceği, Suriyeli yetkililerce ilan edildi. Çalışmalarını da bu yönde sürdürüyorlar. Bizim de sınır güvenliği konusunda yaklaşımımız benzer.”

“‘Valizlerde ne taşınmış?’ Bu benim işim mi?”

Yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklanarak İBB Başkanlığı’ndan uzaklaştırılan Ekrem İmamoğlu’nun Le Meridien Hotel’deki bir görüşmesi öncesi kameraların bantlanması ve İmamoğlu’nun korumasının otelden iki valizle ayrıldığı görüntüler hakkında sorulan soru ve Erdoğan’ın cevabı da şöyle:

“İmamoğlu davasında bir görüntü var. 3-5 gündür Türkiye’nin tartıştığı bir görüntü bu. Bir otel girişinde iki bavul taşınıyor ve kameralar bantlanıyor. Bavulların içinde de sinyal kesici jammer olduğu söyleniyor. Bu tabii tuhaf karşılandı. İnsanlar bunun ne olduğunu sorduğunda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel de bunun çok doğal bir şey olduğunu, kendisinin gittiği her toplantıda güvenlik kameralarının otellerde falan bantlandığını, bakanların, hatta sizin gittiğiniz toplantılarda, salonlarda bantla güvenlik kameralarının kapatıldığını söylediler. Bütün devlet yetkililerinin toplantılarında jammer kullanıldığını, sinyal kesici kullanıldığını dolayısıyla İstanbul’un belediye başkanının da hem bantlama yapmasının, hem de jammer kullanmasının çok doğal olduğunu söyledi. Sizin bazen gidiyorsunuz salon toplantılarına bantlama yaptırıyor musunuz? Bavullarla jammer taşıyor musunuz, taşıtıyor musunuz? Bakanlarımız bantlama yapıyor mu, yaptırıyor mu? Jammer taşıyorlar mı?”

“Bunun cevabını İçişleri Bakanımız zaten en güzel şekilde verdi ve bu tür bir uygulamanın olmadığını, olamayacağını bildirdi. Fakat ana muhalefetin başındaki zat, inanın sorsanız ‘jammer nerede, ne işe yarar?’ bunu bile bilmez. Benim kendi çalışma ofisimde, kendi odamda hangi aletler var, bunun hesabını herhalde Özgür Özel’e verecek değilim. Kalkıp da kameraları bantlamak, onlarla uğraşmak, bu tür davranışlar bizim kitabımızda yazmaz. Öyle bir uygulama bizde yok, buna gerek de yok. Çünkü bu tür yolsuzluğa biz tevessül etmeyiz.

Orada valizlerle ne taşınmış? Bu benim işim mi? O valizlerle kim ne getirdi, ne götürdü onun hesabını onlar versin. Ama bunu yapmıyorlar, yapamıyorlar. Paniklemiş vaziyetteler. Bu süreçte tüm iddialar yargıya intikal etmiş durumdadır. Hatırlarsınız, eskiden gazeteler, ayıplı iş yapanların fotoğraflarını yayımlar, gözlerine de bant çekerlerdi. Ayıplı siyasetin odağı CHP, millete bantların arkasına yine neyi sakladıklarını, hangi şaibeli işlere giriştiklerini izah etmek zorundadır. Ayrıca konunun güvenlik kaygısı olmadığı, güvenlik güçlerimizin açıklamalarıyla açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB’deki yolsuzluk iddialarını perdelemek ve manipüle etmek için ne yazık ki, illegal örgütlerle bile iş birliği yapmaktan, ticaret kanununu ihlal başta olmak üzere yasal anlamda suç sayılabilecek fiillere teşebbüsten imtina etmiyor. İç güvenliği, hatta milli güvenliği tehdit eden bu tehlikeli gidişi, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bizim bu noktada herhangi bir sıkıntımız olmadığı için rahatız, ama ana muhalefetin başındaki zatın bu konuda derdi çok. Mevcut CHP yönetimi, siyaseti enfekte etmektedir. Sokakları karıştırarak, insanları birbirlerine düşürerek, gündem değiştirme telaşları açıkça görülmektedir. Bunlar, kendilerini kurtarmak için ülkeyi ateşe vermekten çekinmeyecek kadar izanı kaybetmişler. Düşünün, bir siyasi parti, -ki ana muhalefet partisinden söz ediyoruz- yolsuzluk iddialarını örtbas etmek için illegal örgütlerle iş birliği yapıyor, Ticaret Kanunu’nu ihlal ediyor ve dahası millî güvenliği tehdit edecek bir noktaya geliyor! Batı’ya ve Batılı medya kuruluşlarına yalvarıyor. Türkiye’nin ekonomisini, şirketlerini, yargı mensuplarını tehdit edecek kadar ileri gidiyor. Bunları, milletimizin ferasetine havale ediyorum.

Efendim geçtiğimiz hafta meydana gelen 6.2’lik deprem… Beraberinde kentsel dönüşüm tartışmalarını yeniden masaya getirdi. Kentsel dönüşüm İstanbul’un, olmazsa olmazı, kurtuluşun en önemli kapısı. İstanbul’da AFAD’a bizzat gelerek depremle ilgili kriz sürecini yönettiniz İstanbul’a olan sevdanızı biliyoruz. Efendim 2019’dan bu zamana bakıldığında İstanbul’da kentsel dönüşüm için yapılanları ve yapılmayanları nasıl değerlendiriyorsunuz?

İstanbul’da meydana gelen deprem, hepimizi derinden üzdü ve kentsel dönüşümün ne kadar hayati önemi haiz olduğunu gözler önüne serdi. Sayın Kurum İstanbul’a oradaki CHP’li birçok yerel yöneticiden daha fazla gidiyor zaten. CHP Genel Başkanı İstanbul’a depremden ancak 5 gün sonra gitti. Onda da İstanbul halkıyla dayanışmak için değil, birilerine tekmil vermek için gitti. Biz İstanbul’un dertlerini bazı koltuk sahiplerinin fersah fersah ötesinde dert edinip, çözmek için gecesini gündüzüne katan bir hareketiz ve hükümetiz. Çünkü İstanbul, ülkemizin kıymetlisidir. Türkiye’nin bütün şehirleri gibi İstanbul’a da hizmet etmek şereftir. Bugüne kadar koparttıkları gürültülerle İstanbul’da kentsel dönüşümün önüne engeller çıkarttılar. Biz o engelleri aşmak için gayret gösteriyoruz, ancak engellemeler İstanbul’a zaman kaybettiriyor. En son depremde bir kez daha görüldü ki, bu gürültücülerin dertleri İstanbul değil. Bunların dertleri başka. Biz, İstanbul’da bir tek riskli yapı bırakmayıncaya kadar çalışacağız. Deprem gerçeğini akıllardan çıkartmayacak ve kentsel dönüşüm bilincini artıracağız. Yoksa bugün kentsel dönüşüme karşı propaganda yapanlar, her felakette olduğu gibi Allah korusun İstanbul’da yaşanacak büyük bir felakette milletimizi bir başına bırakacak. Biz İstanbul’u onların eline ve insafına terk edemeyiz.

Bantçı olup çıktılar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti’nin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Yek vücut olmazsak mum gibi eriyip gideriz”

“AK Parti, milletin desteği ile girdiği her mücadeleden galip çıkmış bir partidir. Yaşadığımız sıkıntıları, kayıpları, aramızdaki mesafeyi bu açıdan okumak zorundayız. Kabahati asla millette aramayacağız, kendimize soracağız. Neyi yarım yamalak yaptığımıza odaklanacağız. Yeniden milletimize yönelip milletimiz ile daha güçlü kucaklaşıp yek vücut olacağız. Aksi takdirde mum gibi eriyip giden partilerden birine dönüşürüz.

15 yıl önce 2023 vizyonu dedik ve bu hedefe ulaştık. Şimdi de 2053 diyoruz. Uzak bir tarih gibi göründüğüne bakmayın, iktidara geldiğimizde de 2023 uzak tarih gibiydi. Nefesimizin kesileceğini söyleyenler çıkmıştı, onları hayal kırıklığına uğrattık. Pekleşe pekleşe yolumuza devam ettik. Kuvvetle, cesaretle geleceğe güvenle, umutla heyecanla bakıyoruz. Unutmayın sel gider kum kalır, asıl olan milletimiz ile aramızdaki bağdır. 86 milyona kazandırdığımız hizmetlerdir. Asıl olan necip milletimizin hayır duasıdır.

“CHP’nin başındaki zat ucuz yollardan gündeme gelmeye çalışıyor”

Siyasi beleşçilik ülkemizdeki muhalefetin tarzıdır, işidir. Bunlar, ülkeleri, milletleri, şehirleri için hiçbir hayalleri, vizyonları, programları, projeleri olmadığı halde her seçimde iktidara gelme hevesine kapılırlar. Son örneğini 2023 seçimlerinin ardından gördüğümüz üzre, sandıktan, seçmenden tokadı yiyince de başlarlar millete hakaret etmeye, milleti aşağılamaya, milleti suçlamaya. Kendilerinin, içinde hiçbir şey olmayan boş çuval gibi ayakta durmalarının mümkün olmadığını görmek, kabullenmek istemezler.

Türk demokrasisisin kalitesini düşüren temel sorunlardan biri, daha önce de söylediğim gibi toksik muhalefet anlayışıdır. CHP Meclis’teki sandalye sayısına göre, ülkenin en büyük muhalefet partisidir. Toplumun siyaset kurumuna güveninin artırılmasından en az iktidar partisi, en az bizim kadar onlar da sorumlu. Ama CHP’nin başındaki zata bakıyorsunuz; FETÖ’cülerin üfürükleri ve üçüncü sınıf sokak dedikodularıyla siyaset yaptığını sanıyor. Liseli gençlerimizi kullandırtmadığı için Milli Eğiti Bakanımıza, ekonomimize yönelik oyunlarını bozduğu için Hazine ve Maliye Bakanımıza, yalanlarını yüzlerine vurduğu için İçişleri Bakanımıza, yolsuzluk iddialarının üzerine korkusuzca gittikleri için yargı mensuplarımıza, sokak terörüne izin vermedikleri için emniyet güçlerimize saldırarak ucuz yollardan gündeme gelmeye çalışıyor.

“Rüşvetçileri demokrasi kahramanı ilan ediyor”

Batıdaki hırsızlık, yolsuzluk, usulsüzlük operasyonlarına alkış tutarken, kendi partisini ahtapot gibi saran rüşvetçileri, arsızları, sahtekârları demokrasi kahramanı ilan ediyor. Sadece kendisini değil, partisini ve ülkesini de utandırıyor. Ettiği lafların içi tamamen boş. Nezaket deseniz hak getire, üslup deseniz neye benzetsek ona haksızlık edeceğimiz derecede berbat. Buradan şahsımız, kabine üyelerimiz ve çalışma arkadaşlarımıza yaptığı hakaretleri, kullandığı çirkin ve seviyesiz ifadeleri CHP Genel Başkanı ve şürekasına misliyle iade ediyorum. Kusura bakmasın, biz ne kimseye edepsizlik ederiz, ne de yol ve dava arkadaşlarımıza edepsizlik yapılmasına sessiz kalırız.

Sayın Özel, aklınca bize meydan okuyor. Ya insan önce bir aynaya bakar, insan önce kendini bir ölçer, tartar, sigaya çeker. Senin siyaset seviyen, bırakınız bizi, herhangi bir şehrimizin herhangi bir mahallesindeki parti temsilcilerimizin bile fersah fersah gerisinde. 

“Cumhurbaşkanı olacaktı, şaibeli bir şekilde tarih oldu”

Bir de kalkmış, bu perişan haliyle Cumhurbaşkanlığı adaylığı peşinde koşmaya başlamış. Ondan önceki de aynı hevesle kurmadık masa, çalmadık kapı, basmadık düğme, önünde eğilip bükülmedik terör örgütü bırakmamıştı. Ama sonuç ortada. Cumhurbaşkanı olacaktı, şaibeli bir şekilde tarih oldu. Şimdi ne kapısını çalan ne de halini, hatırını soran var. Bunun nefesi 2028’e kadar yetecek mi? Hep birlikte izleyip göreceğiz. Eskiler, ‘Keçiyi yardan uçuran bir tutam otmuş’ derler. Bakalım Cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda daha kaç CHP’li siyaset girdabında telef olup gidecek.

Bizim milletimize kazandırdığımız binlerce hizmetten herhangi birinin zekatı, bu kişinin ömrü boyunca yaptığı siyasetle elde ettiği neticeleri 10’a, 100’e, 1000’e katlar. CHP Genel Başkanı, önce bir mahalle temsilcimizin siyaset kalibresine çıksın, ondan sonra ne diyor diye kulak kabartırız. Girdiği bu yanlış yolda ısrar ederse, kendisini muhatap almayız. Hatalarından dönene, kendisine biraz çeki düzen verene kadar bu şahsı, kendi partisindeki ayak oyunlarıyla oyalanmaya, edep ve adap yoksunu üslubunun içinde debelenmeye mahkûm ediyoruz.

“Güya şeffaf olacaklardı; bantçı olup çıkmışlar”

Unutmayın, izahı olmayanın mizahı olur diye meşhur bir söz vardır. CHP’de olup bitenleri başka türlü anlamlandırmak mümkün değil. Güya her işlerinde şeffaf olacaklardı. Ama gördük ki; bantçı olup çıkmışlar. Biz, siyasi rakibimiz olarak giderek dibe batan CHP’den şikayetçi değiliz. Bugün dediğini yarın tevil eden, sürekli tekzip yiyen, yalanlanan bir CHP Genel Başkanı bizim işimize gelir. Biz, sadece CHP’ye umut bağlamış insanlarımız adına üzülüyoruz. Karşımızda demokratik bir ülkeye yakışır bir üsluba ve ahlaka sahip muhalefet olmadığı için sözümüzü doğrudan milletimize söylüyoruz. 

“Anı değil geleceği gözeterek plan yapıyoruz”

Dünya gömlek değiştireceği zaman hadiseler sakınılmaz olurmuş. Bugün küresel siyasette karşı karşıya olduğumuz tablo tam da budur. Kuzeyimizde ve güneyimizde tırmanan gerilimleri, oynanan sinsi oyunları takip ediyoruz. Gazze başta olmak üzere, son dönemde dünyanın farklı bölgelerinde vuku bulan her olay ve katliam, bir hakikati tekrar hatırlatmıştır. Bu hakikat de batının, bilhassa 2. Dünya Savaşı sonrası tüm dünyaya dayattığı sözde değerlerin aslında bir illüzyondan, aldatmacadan ibaret olduğudur. Kendi güvenlik ve refahları için tüm insanlığı bu illüzyona inandıranlar, bugün ‘şapka düştü, kel göründü’ misali, asıl yüzlerinini deşifre olmasının şaşkınlığı içindedir. Esasen, bizim, milli iradenin üstünlüğü, adalet, hukuk, özgürlük gibi batının istismar ettiği kavramlarla ilgili hiçbir sorunumuz, bunlara hiçbir itirazımız bulunmuyor. Tam aksine bu kavramlara sahip çıkıyoruz. İtirazımız, batının da başta Türkiye olmak üzere kendinden görmediği herkese karşı sergilediği çifte standarda, riyakârlığa, sahte gülücüğedir.

Bakın biz, bu tezgahın farkında olduğumuz için üretim ve hizmet altyapımızı 23 yıl boyunca güçlendirmekten, askeri ve siyasi konumumuzu sağlamlaştırmaya kadar her alanda kendi rotamızda ilerledik. Bilhassa salgınla başlayan son süreçteki gelişmeler, bir dönem bize en sert eleştirileri yöneltildiği bu stratejinin ne kadar isabetli olduğunu tekrar tekrar ortaya koymuştur. Türkiye, dünyanın en istikrarsız bölgesinin tam ortasında, her şeye rağmen bir güven, huzur, umut adası olarak yükselmektedir. Günlük sıkıntıların kargaşası içinde bu büyük kazanımı kimse gözden kaçırmamalıdır. Bugün de doğrudan veya dolaylı, ülkemizi ilgilendiren hiçbir meseleye bigane kalmıyor, hassas dokunuşlarla gelişmelere yön veriyoruz. Bunu yaparken, ilk sıraya Türkiye’nin güvenliğini, milletimizin huzurunu, vatandaşlarımızın ihtiyaç ve beklentilerinin karşılanmasını koyuyoruz. Attığımız her adımı, verdiğimiz her kararı, anı değil geleceği gözeterek planlıyor ve hayata geçiriyoruz. 

Cumhur ittifakı olarak günü kurtarmanın değil, Türkiye’nin istikbalini inşa etmenin derdindeyiz. Büyük bir sabırla yürüttüğümüz ‘Terörsüz Türkiye’ projesini de dikkatle takip ettiğimiz Suriye’deki gelişmeleri de Akdeniz’de giderek kızışan çekişmeleri de ekonomideki hassasiyetleri de işte böyle bir projeksiyonla yönetiyoruz. Yine deprem meselesi başta olmak üzere, insanımızı ilgilendiren her hususta aynı şekilde hareket ediyoruz.

“Ortada bir deli dumrul düzeni varsa yargı göz yummaz”

Kendilerine emanet edilen ve üzerinde yetim hakkı olan kaynakları yağmalayanların adalete hesap vermesi de ülkemizde hukuk devletinin işlediğinin en somut işaretidir. Hırsızlığın, yolsuzluğun, rüşvetin, sahtekarlığın, ahlaksızlığın partisi, pırtısı, kimliği olmaz. İster İstanbul’da ister başka yerde olsun; ortada bir deli dumrul düzeni varsa, yargıdan buna göz yummasını kimse bekleyemez. Bu miletin hakkını, hukukunu, çıkarlarını savunmak hepimizin görevidir. Her kim haramilik yapıyorsa, her kim beytül mala el uzatıyorsa, her kim ondan bundan haraç kesiyorsa, kimliğine bakmadan hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde hesap sorulmasını sağlamak boynumuzun borcudur.

“İstanbul’un gerçek gündeminden kopuklar”

Devletin ve milletin bekası için üstlendiğimiz sorumluluklar ve aldığımız riskler, kendi kısır siyasetlerini karıştıranlara laf yetiştirerek kaybedecek vaktimiz yok. Tam tersine, onların yapamadıkları görevleri de gerektiğinde biz omuzlayıp icraata dönüştürüyoruz. Şimdi son İstanbul depremiyle önemi bir kez daha idrak edilen kentsel dönüşüm konusunda da benzer bir hazırlık içindeyiz. Milletimizin hiçbir ferdinin, bilhassa İstanbullu vatandaşlarımızın canlarını, mallarını, akıbetlerini kifayetsiz muhterislerin kaprislerine bir İstanbullu olarak bırakamayız. 23 Nisan’dan bu yana verdiğimiz mücadele ile bunu bir kere daha ortaya koyduk. Burada ilginç olan şudur; İstanbul’u ağzından düşürmeyen CHP Genel Başkanı, depremden ancak 5 gün sonra şehrin yolunu hatırlamıştır. Onda da milletle dertleşmeye değil, koltuğunu borçlu olduğu patronundan talimat almaya gitmiştir. İstanbul’un gerçek gündeminden işte bu derece kopuklar.

- Advertisment -