Ruth Bader Ginsburg, 1933 yılında, 1929 Büyük Bunalımı sırasında Odessa’dan New York’a göç etmiş muhafazakâr bir Yahudi ailenin ferdi olarak dünyaya geldi.
Kürkçü olan babasını genç yaşta kaybetti. 22 yaşında anne oldu. Bir yıl sonra, 1956’da 500 erkek öğrencisi olan Harvard Hukuk Fakültesi’ne dokuz kadın öğrenciyle birlikte kabul edildi. Bu o yıllarda bir ilkti. Fakültenin dekanı “neden buraya gelip erkeklerin yerini aldınız” diye onları azarlamıştı.
Ama o, hukuk alanındaki ilk kadın unvanına kısa zamanda “prestijli hukuk dergilerinde makaleleri çıkan ilk kadın,” “Columbia Üniversitesi’nin ilk kadın Hukuk Fakültesi hocalarından biri” gibi yeni unvanlar eklemeyi başardı.
Ne var ki akademideki üstün başarıları ve iyi referansları bile 1960’ların başında bir kadın hukukçu olarak Yüksek Mahkeme’de staja kabul edilmesine, hukuk firmalarında avukat olarak işe alınmasına yetmedi. Ginsburg’un veciz izahı şöyleydi: “Çünkü hem Yahudi, hem kadın, hem de anneydim.”
İsveç’te cinsiyet eşitliğini öğrendi
Ginsburg’un hayata bakışını İsveç deneyimi değiştirdi.
60’ların başında İsveççe öğrendi, kitabı için İsveç’e gitti, Lund Üniversitesi’nde araştırmalar yaptı. İsveç’teki cinsiyet eşitliğinden, kadınların hayatın her alanında aktif olmasından etkilendi.
1970 yılında kadın hakları üzerine ilk hukuk dergisinin kurucuları arasında yer aldı. 1972’de Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği’nde (ACLU) Kadın Hakları Projesi’ni başlattı.
Hem akademisyen hem de aktivist bir avukat olarak cinsiyet ayrımcılığıyla ilgili yüzlerce davaya müdahil oldu, içtihatlar yazdı, Yüksek Mahkeme’de savunmalar yaptı.
Yüksek Mahkeme’deki dişli avukat
Bunlardan en meşhurlarından biri Reed vs Reed olarak bilinen davaydı.
Davanın tarafları, oğulları gözaltında intihar etmiş, yıllar önce boşanmış Sally ve Cecil Reed çiftiydi. Ölen oğullarından kalan mülkü Idaho eyaleti babaya vermişti. Karar Yüksek Mahkeme’nin önüne geldi ve Ginsburg’un yazdığı savunmayla mahkeme oy birliğiyle eyalet yasasını ABD Anayasası’na aykırı bulup iptal etti.
1973’te Frontiero vs Richardson davasında Ginsburg tekrar sahneye çıktı. Sharron Frontiero Hava Kuvvetleri’nde bir teğmendi. Kocasının, erkek subayların eşleriyle aynı sosyal haklardan faydalanma talebi reddedilmişti. Dava Yüksek Mahkeme’nin önüne geldi. Ginsburg, savunmasında cinsiyete dayalı sınıflandırmanın ırk ayrımcılığı muamelesi görmesi gerektiğini yazdı. Mahkeme 8’e karşı 1’le alt mahkemenin kararını anayasaya aykırı buldu.
70’lerde Yüksek Mahkeme önünde benzer altı cinsiyet ayrımcılığı davasını kazandı.
1980’de Başkan Jimmy Carter tarafından ABD Yargıtay üyeliğine aday gösterildi ve Kongre’den onay olarak Yargıtay üyesi oldu. 1993 yılına kadar bu koltukta oturdu.
Clinton’ın tercihiydi
1993’te Başkan Bill Clinton tarafından Yüksek Mahkeme üyeliğine aday gösterildi. Zorlu bir Kongre onay sürecinin ardından, Sandra Day O’Connor’dan sonraki ikinci kadın Yüksek Mahkeme üyesi oldu.
27 yıl boyunca Yüksek Mahkeme’de, başta kadınlara yönelik cinsiyet ayrımcılığı davaları olmak üzere siyahlar, göçmenler, eşcinseller lehinde kararlara imza attı. 2006-2009 arasında mahkemenin tek kadın üyesi olarak kaldı. ABD’deki en ateşli tartışma olan kürtaj konusunda Yüksek Mahkeme’nin 1973 tarihli Roe vs Wade kararının ardından yeni kararlar almasına katkı yaptı.
Hayatı filme çekildi, tişörtleri yapıldı
Verdiği mücadeleler ve etkileyici karakteri nedeniyle bir pop figür haline geldi, RBG olarak anılmaya başladı, hakkında yazılan “The Notorious RBG” adlı biyografi çok satanlar arasında girdi. “Bednâm” veya “kötü şöhretli” anlamına gelen lakabı, uğruna mücadele ettiği haklara karşı çıkanların nezdinde nasıl belalı bir hukukçu olduğuna işaret ediyordu.
RBG adında bir belgeseli çekildi, tişörtleri basıldı, 2018 yılında hayatı “On the Basis of Sex (Eşitlik Savaşçısı) adlı filmde canlandırıldı.
Yüksek Mahkeme üyeliği sırasında erkek egemen kültür ve yasalarla mücadele ederken karşısına sürekli bir engel çıktı: Kanser.
1999’da yakalandığı kolon kanserini yendi. 19 yıl sonra 2009’da bu kez pankreas kanserine yakalandı. Ameliyat oldu, kemoterapi gördü. Mucizevi bir şekilde onu da atlattı. 2014’te bu kez kalp krizi geçirdi, damarlarına stentler takıldı. Ama bütün bunlara rağmen Yüksek Mahkeme’deki görevini hiç aksatmadı.
Geçen yıl üç kaburga kemiği kırılınca, pankreas kanserinin yeniden nüksettiği ortaya çıktı. Ama kırık kaburga kemiklerine rağmen yargıç Ginsburg evinden, hatta hasta yatağından bile Yüksek Mahkeme’nin bütün oturumlarına katıldı. Sağlıklı olduğunu göstermek için egzersiz yaptığı televizyon programlarına çıktı.
Son hedefi Kasım 2020’den önce ölmemekti
Hayatındaki son mücadeleyi kendine karşı verdi. 90’larına yaklaşmıştı ama kendine 2020 yılı Kasım ayındaki seçimlerden önce ölmemek gibi bir hedef koymuştu.
Çünkü eğer ondan önce ölürse, “Aklına gelen her şeyi söyleyen bir sahtekâr” dediği Trump mahkemeye kendisine yakın muhafazakârlıkta yeni bir üye daha atayacaktı.
Trump gitmeden ölmemek için 87 yaşında verdiği bu mücadele, efsanesini büyüttü.
Ama onun bu kaygısının çok haklı sebepleri var. Özellikle de Trump’ın başkan seçilmesinden sonra atadığı iki üyeyle Yüksek Mahkeme’de dengenin 5’e 4 Cumhuriyetçiler lehine değişmesinden sonra.
Mahkemede şu anda Cumhuriyetçiler zaten çoğunlukta olsa da 2003 yılında oğul Bush tarafından atanmış olan başkan John Roberts kritik davalarda liberal tavırlar alıyor.
Örneğin son olarak Yüksek Mahkeme’nin Trump’ın göçmenlere uyguladığı giriş yasağını iptal ettiği kararda Demokrat üyelerle birlikte hareket etmişti.
Ama Trump bir üye daha atarsa bu denge de ortadan kalkacak, Muhafazakâr görüşlü yargıçlar mahkemede üstünlük kuracak.
ABD’de Yüksek Mahkeme üyeleri isterlerse ölene kadar görev yapabiliyor. Ya da kendi tercihleriyle emekliye ayrılabiliyor.
Genç üyeler atayan Trump, bu sayede ABD’de Cumhuriyetçilerin uzun yıllar boyunca pek çok liberal adımı geri alabileceği bir Yüksek Mahkeme profili ortaya çıkarmış olacak.
ABD yasta, binlerce insan gece Yüksek Mahkeme önünde toplandı
O yüzden seçimlere bir ay kala Ruth Bader Ginsburg’un ölüm haberi ABD’yi sarsttı. Hem yaşlı hâkimin verdiği büyük mücadeleyi bir ay kala kaybetmesi yüzünden hem de seçimleri kaybetmeye yakın olan Trump’ın atamayı deneyeceği yeni yargıçla değişecek dengeler yüzünden.
Bu yüzden dünden beri ABD 87 yaşındaki yargıç için yasta.
New York Times, bugün ilk sayfasının tamamını Ginsburg’ün ölüm haberine ayırdı.
Binlerce Amerikalı ölüm haberinin ardından gece Yüksek Mahkeme binası önünde toplandı, Ginsburg’u alkışlarla ve John Lennon’un Imagine şarkısıyla andı:
Trump Cuma akşamı yaptığı açıklamada Ginsburg için “parlak bir zekâsı vardı” cümlesini kullandı ve geçmişte verdiği kararların tüm Amerikalılara ilham kaynağı olduğunu söyledi:
“Öldü mü? Vay be. Bilmiyordum, ilk defa sizden duyuyorum. Mükemmel bir hayat yaşadı. Başka ne diyebiliriz. Anlaşalım ya da anlaşmayalım, inanılmaz bir hayat geçirmiş inanılmaz bir kadındı. Açıkçası bunu duyduğuma üzüldüm.”
Donald Trump şimdi 9 kişilik Yüksek Mahkeme heyetine bir kişi daha atayabilme şansına sahip ve bunu yapması için 46 günü var.
Başkanlar tarafından aday gösterilen yargıçların bu göreve gelebilmeleri için Senato’dan onay almaları gerekiyor. ABD Senatosu’nda çoğunluk, şu anda Başkan Trump’ın partisi Cumhuriyetçi Parti’nin elinde bulunuyor.
NPR’a konuşan torunu, Ginsburg’ün ölümünden günler önce sarfettiği bir cümleyi aktardı:
“En büyük dileğim, yeni bir başkan gelene dek yerimin doldurulmaması.”
Ginsburg’dan boşalacak koltuğa Trump’ın atayacağı Yüksek Mahkeme üye adaylarının sağa yakın olduğu biliniyor. Örneğin halihazırda Temyiz Mahkemesi hâkimi olan Amy Coney Barrett bunlardan biri. CNN’in haberine göre ise Trump zaten Ginsburg’ün ölümünden önce onun yerine bir atama yapmayı planlıyordu.
Biden’dan Trump’a uyarı
Biden da Ginsburg’un ölümü ardından yaptığı taziye niteliğindeki konuşmasında Trump’a üstü örtülü bir çağrıda bulundu: “Bu gece ve ileriki günlerde, Adaletin bu kaybına ve onun ebedi mirasına odaklanmalıyız. Ama şunu net söylüyorum, kesinlikle önce seçmenler başkanı, (sonra) başkan da yargıcı seçerek Senato’nun değerlendirmesine sunmalı. 2016’da, seçimlere daha 10 ay varken Cumhuriyetçilerin önerdiği ve takındığı tavır buydu.”
Ruth Bader Ginsburg’dan boşalan koltuğa bu sene içinde bir atama yapılması durumunda, Demokratların şiddetle itiraz etmesi bekleniyor. Çünkü 2016 yılında Yüksek Mahkeme heyetinde bir boşluk meydana gelmiş ve Senato’daki çoğunluk lideri Mitch McConnell başta olmak üzere Cumhuriyetçiler, Obama’nın son sene yargıç atamasına engel olmuşlardı.
Fakat aynı McConnell bugün yaptığı açıklamada Trump’ın seçeceği bir yargıca Senato’daki oylamada onay vereceklerini taahhüt etti. Bu çıkışın önümüzdeki günlerde tansiyonu artırması bekleniyor.
Anayasa Mahkemesi’nden yapılan açıklamada Ginsburg’un Virginia eyaletindeki Arlington Devlet Mezarlığı’na defnedileceği açıklandı ama cenazeyle ilgili ayrıntılar henüz bilinmiyor.