HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından oluşturulan “Konya/Meram Katliamını Araştırma Komisyonunun”, 30 Temmuz 2021’de Dedeoğlu ailesinin 7 ferdinin katledilmesi olayı ile ilgili yaptığı gözlem, tespit ve değerlendirmeler rapor haline getirilerek kamuoyu ile paylaşıldı.
İstanbul İl Başkanlığında düzenlenen basın toplantısında konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Araştırma Komisyonu Başkanı Mahmut Şahin, yaptıkları inceleme sonucunda yaşanan olayın Kürt-Türk kavgası olmadığı, 2 aile arasında yaşanan husumet sonucunda yaşanan adli bir vaka olduğunu vurguladı.
Husumetin sonlanması için gerekli girişimler yapılmadı
Dedeoğlu ve Keleş ailesi arasında katliamdan önce yaşanan kavgalarda mahallede oturan Türk ve Kürt aileler, imam, muhtar, siyasi parti temsilcileri, STK yöneticileri vb. kanaat önderlerinin tarafsız kaldığını belirten Şahin, ancak bunların husumetin barış ile sonuçlanması için yeterince çaba ve girişimde bulunmadığının altını çizdi.
Şahin, “Bu durum alışılagelmiş toplumsal değerlerimizin aşındığını, toplumsal dayanışmanın zayıfladığını, manevi dinamiklere sahip sivil toplum anlayışının gerilediği ve bireyselleşmenin arttığı gibi bir kötü gidişata da işaret etmektedir.” dedi.
“Olayı bütün yönleri ile ortaya çıkaracak etkili bir soruşturma yürütülmeli”
Katliamda devlet yetkililerinin, gerekli ve doğru bilgileri kamuoyu ile paylaşmada yetersiz kaldığını söyleyen Şahin, “Bu durum karanlık ve kirli ellerin mezkûr olay üzerinden provokatif haber yapmalarına ve olumsuz algı oluşturmalarına kapı aralamıştır. Bu ve benzeri hadiselerde karanlık güçlerin yalan-yanlış haber yapmalarına fırsat vermeyecek şekilde yetkililer tarafından zamanında doğru/doyurucu bilgilendirmeler yapılmalı, olayı bütün yönleri ile ortaya çıkaracak etkili bir soruşturma yürütülmeli ve tüm iddialar titizlikle araştırılarak olayın karanlıkta kalan yönlerinin olmaması sağlanmalıdır. Dedeoğlu ailesi katliamı, kamuoyunun yakından takip ettiği bir olay olup devletin her türlü manipülasyon ve bilgi kirliliğine yönelik halkı aydınlatması, toplumun huzur ve barışı için büyük önem arz etmektedir.” dedi.
Şahin, ardından hazırladıkları raporun tamamını basınla paylaştı.
Katliam sonrasında toplum içerisinde yayılan spekülatif söylemlerin, olayın perde arkasında yatan sebeplerin açığa çıkması için kurulan komisyon sonucunda hazırlanan raporda, yaşanan olayın nasıl geliştiği, çevredekilerin beyanları, ailenin yakınları ve komşularının beyanları, TV kanallarına verilen demeçler, emniyetin olayla ilgili açıklaması, olay öncesinde 2 aile arasında yaşananlar gibi birçok konu ele alındı.
Şu ana kadar katliama ve katliam öncesinde iki aile arasında yaşanan hadiselere ilişkin adlî ve idarî merciler tarafından kamuoyunu tatmin edecek yeterlilikte bir bilgilendirme yapılmadığına dikkat çekilen raporda, bu durumun katliam hakkında spekülatif söylemlerin oluşmasına, katliamın sebepleri hakkında gerçeği tam olarak yansıtmayan, olayın bütününden kopuk parçacı anlayışlarla değerlendirmelerde bulunulmasına sebep olduğu ifade edildi.
Raporda, bu durumu fırsat bilen bazı çevrelerin birtakım iddia ve emarelerden de yola çıkarak katliamın tamamen etnik çatışmadan kaynaklandığını farklı platformlar üzerinden dile getirerek süreci provoke etmeye çalıştığı belirtildi.
Raporun hazırlanış sürecine değinilen raporda, “Yaşanan katliamın tüm yönleriyle aydınlatılması ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için Genel Başkanımızın talimatıyla oluşturulan Komisyonumuz 3 Ağustos 2021 Pazartesi günü sabah saatlerinde Konya iline giderek iki gün boyunca incelEme ve araştırmalarda bulunmuştur. Komisyon üyeleri olay öncesi ve olay anı ile ilgili olarak mahalle sakinleri ve olayın tanıkları ile gerekli görüşmeleri yapmıştır. Olayın sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi için aynı gün içinde katledilen ailenin yakınları, komşuları, ailenin avukatı ve adlî merciler ile görüşmeler yapılmış, olay yeri bizzat incelenmiş ve olaya ilişkin kapsamlı bir bilgi toplamaya çalışılmıştır.” denildi.
Dedeoğlu ailesinin 24 yıl önce Konya’ya taşınmış Karslı bir aile olduğu belirtilen raporda, aileni hayvancılıkla uğraşan kendi halinde hayatlarını sürdürün bir aile olduğu ifade edildi.
Dedeoğlu ailesinin, yaklaşık 100 metre mesafede oturan komşuları Keleş ailesiyle 2010 yılında yargıya intikal eden bir olay yaşadığı hatırlatılan açıklamada, bu husumetin 2012 yılında nispeten sona erdiği belirtildi.
“Ailelerin birbirlerini kabullenememe durumu hep devam edegeldi”
Raporda, “Keleş ailesi pazarcılık işiyle uğraşan ve evinin yakınlarında sebze tarlaları olan bir ailedir. Dedeoğlu ailesi ara ara Keleş ailesinin yanında tarlalarda işçi olarak da çalışmıştır. 2010 yılında yaşadıkları anlaşmazlık sona ermiş olsa da komşuların ve maktul yakınlarının verdiği bilgilere göre ailelerin birbirlerini kabullenememe durumu hep devam edegelmiştir.” denildi.
12 Mayıs’taki kavga
Taraflar arasında yaşanan diğer gerginliğe değinilen raporda, şu bilgilere yer verildi:
“Taraflar arasında 12 Mayıs 2021 tarihinde Ramazan Bayramı’nın Arefe gününde biri gündüz saatlerinde diğeri saat 22:30 civarında olmak üzere her iki aileden çok sayıda kişinin karıştığı iki ayrı kavga gerçekleşmiştir. Dedeoğlu ailesi ve yakınlarının verdiği bilgilere göre kavga sırasında saldıran tarafın 60’a yakın kişi olduğu yönündedir. Yargıya intikal eden fail sayısı 9 iken, komşuların gözlemleri ise o olayda saldıranların 15-20 kişi civarında olduğudur. Bu saldırıda Dedeoğlu ailesinden 2’si ağır olmak üzere 7 kişi yaralanmıştır. Keleş ailesinden 9 kişi gözaltına alınmış, devamında 6 kişi tutuklanmış, sonrasında 4 kişi tahliye edilmiştir. Tutuklananlar arasında katliamın faili olarak tutuklanan Mehmet Altun’un ablası ve eniştesi de bulunmaktadır. Katliam faili olarak yargılanan şahsın ablası 57 gün sonra serbest bırakılmış, eniştesinin ise tutukluluğu halen devam etmektedir. 12 Mayıs’ta gerçekleşen ve ağır yaralıların olduğu kavgadan sonra aileler arasında ufak çaplı 3 kavga daha gerçekleşmiştir.”
Katil aynı gün 2 kez 15 dakika arayla maktüllerin evine gelmiş
Katliam gününe işaret edilen raporda, “Komisyonumuzun edindiği bilgilere göre; 12 Mayıs olaylarından bir süre sonra taraflar arasında barış görüşmeleri ve müzakereler olmuştur. Dedeoğlu ailesi barış için zaman talep etmiştir. 31 Temmuz günü katliamın faili Mehmet Altun, arabasıyla Dedeoğlu ailesinin evinin önüne gelmiş, ilk gelişinde kapı önünde 15 dakika civarı aileden iki kişi ile ayakta konuştuktan sonra arabasına binerek olay yerinden ayrılmıştır. Akabinde yaklaşık 15 dakika sonra bir poşet içinde bulunan tabanca ile geri dönmüştür. Basına verilen kısa süreli videodan da anlaşılacağı üzere katliam bahçede gerçekleştirilmiş, maktüllere 21 kurşun sıkılmış ve Dedeoğlu ailesinin evi benzin dökülmek suretiyle yakılmak istenmiştir.”
Raporda, katliamın faili Mehmet Altun’un daha önceki olaylara adının karışmadığı belirtilirken bazı gruplarla temas kurup kurmadığı, silahı nasıl temin ettiği, azmettiren ve yardım edenin olup olmadığı hakkında henüz bir bilgi olmadığı ifade edildi.
Aile fertlerinin katledilmeden önce basına verdiği ifadeler
Raporda, katliamdan önceki 12 Mayıs saldırısında aile fertlerinin daha önce basına verdiği ifadeler şöyle aktarıldı:
Yaşar Dedeoğlu: “Bu kimseler 15 yıldır kafayı bize takmışlar. Biz Kürtleri buradan kaldıracağız diyorlar. Kaç defa bize saldırdılar, ancak kendileri saldırmaya korktukları için çocuklarını gönderiyorlardı. Arafe günü, çalılıkların orada saklanan 60’a yakın kişi bize saldırdı. Bize ‘biz ülkücüyüz sizi buradan kaldıracağız’ dediler.”
İpek Dedeoğlu: “Biz buraya geldiğimizden beri 15 yıldır rahatsız ediyorlar. Arafe günü biz ellerimizi kına yaparken gürültüler duyduk. Baktık 60’a yakın kişiye yakın kişi saldırdılar. Bizi yaraladılar”
Çetin Dedeoğlu: “Babam ve ailemizi Kürt oldukları için burada istemiyorlar. Biz adalet istiyoruz. Devlet onların arkasındadır. Biz Kürt olduğumuz için kimse bizim arkamızda yok.”
Katliam günü tanık beyanları: Mahallede Türk- Kürt ayrımı yoktur
Dedeoğlu ve Keleş ailesinin ortak komşularının katliamın gerçekleştiği gün tanık oldukları da şöyle aktarıldı:
Komşu ailenin beyanları: “Evde oturuyorduk, silah sesleri geldi. Biz ciddiye almadık. Biraz sonra çocuklar Yaşar amcanın evi yanıyor diye çağırdılar. Hemen itfaiyeyi aradık. Eve gittiğimizde yerde cesetler vardı. 6 kişinin cesedi bahçedeydi, kızlardan birinin cesedi içerideydi. Hepsinin kafasına sıkılmıştı. Oralar ateşe verilmişti, ateşin mangaldan çıktığını söyleyenler yalan söylüyor, orada mangal yoktu. Yerde cesetleri gördüğümüzde can havliyle bağırarak çevreden yardım istedik. Ancak komşulardan ve çevreden olay yerine gelen olmadı. Bu arada hemen polisi ve ambulansı aradık. Yaklaşık 20-25 dakika sonra polis ve ambulans geldi.
Yaşar amca kendi halinde bir insandı. Kimse ona gitmez o da kimseye gitmezdi. Biz onun bayramına giderdik o bizim bayramımıza bile gelmezdi. Biz hiç zararlarını görmedik. Öldüren ailede biraz milliyetçilik vardı. İki ailede birbirini sevmezdi. Kavgadan sonra Yaşar amca Keleş ailesinin evlerine gelip ‘biz ülkücüyüz sizi barındırmayız’ dediğini söyledi.
Dedeoğlu ailesi devletten koruma istemişti, ancak devlet onlara koruma vermemişti. Diğer tarafın da koruması falan yoktu. Devlet koruma vermeyince Yaşar amca kendisi kamera taktırdı. Kendisi takınca diğer taraf da kamera taktırdı. Olayın ırkçılıktan kaynaklandığını düşünmüyoruz. Bizim mahallede Türk- Kürt ayrımı yoktur. Herkes kendi halindedir. 25 yıldır burada yaşarım böyle bir olaya şahitlik etmedim. Zaten kavgalar iki tarafın da akrabaları arasında yaşanıyordu.”
Raporda görüşlerine yer verilen Dedeoğlu ailesinin yakınlarından Ö.İ de yaptığı açıklamada, “Türk-Kürt kavgası değil, ama bireysel bir ırkçılık davası var.” diyerek katliam amacını ırkçılığa taşınmaya çalışıldığına dikkat çekti.
Ö.İ, “Irkçı bir ailenin sırf Kürt oldukları için diş bilediği ve o mahalleden sürmek istedikleri doğrudur. Sadece o ailenin ırkçılık yapması, bu ailenin ırkçı söylemlerinin olduğunu, bu olay yaşanmadan önce de biz duyduk. Ama Konyalı kardeşlerimizin bize ırkçılık yaptığını söylemek doğru değildir. Evet, ırkçılık vardır, ama Kürtlerle Türkler arasında değil o ailede vardır.” Dedi.
Adlî mercilerden alınan bilgi ve beyanlara da yer verilen raporda, katliamda önceki olaylarda her iki taraf için de ‘çağrı üzerine koruma’ kararı verildiğini, kavgadan sonra bir hafta gibi bir süre, polisin özellikle kavga yerine yakın yerde gece gündüz beklediği aktarıldı
Adli mercilerin, olayın ırkçı saiklerle işlenmediği, adli bir vaka olduğu yönünde kanaati taşıdığına yer verilen raporda, “Bize intikal eden bazı olaylarda tarafların şahsi husumetlerden dolayı kendi şehir veya etnik yapılarına vurgu yaparak tehditlerde bulundukları oluyor. Ancak biz bunlardan bahsetme gereği bile duymuyoruz. Çünkü olayın şahsi husumetlerden kaynaklandığına dair somut deliller var. Olayı işleyen fail hakkında kapsamlı bir araştırma yapılıyor. Katilin geçmişiyle ilgili, kiminle irtibat kurduğuna, azmettiren ve iştirak edenlerin olup olmadığına dair araştırmalarımız devam ediyor.” ifadeleri aktarıldı.
Raporda görüşlerine yer verilen Dedeoğlu Ailesinin Vekili Av. Abdurrahman Karabulut ise, olayın “ırkçı bir saldırı ve katliam olduğunu” savunarak olayda emniyet ve yargı makamlarının büyük ihmali var olduğunu belirtti.
Komisyonun görüş ve tespitleri: Katliamın asıl saik ve sebepleri Türk-Kürt çatışması değildir
Komisyonun görüş ve tespitlerine yer verilen raporda, şunlar kaydedildi:
“Dedeoğlu ve Keleş ailesi arasındaki husumetin şiddetlendiği ilk dönemlerde, ırkçı bir takım cümlelerin sarf edilerek tehditleşmenin olduğu belirtilse de, bunun kişilerin mensup olduğu etnisiteden taraftar bulmak ve karşı tarafı bunun üzerinden korkutmak amaçlı olabileceği değerlendirilmektedir. Husumetin adlî bir olay ile başladığı, olayın olduğu mahallede Türklerin ve Kürtlerin yıllardır uyum içinde yaşadığı, ırkçılık üzerinden bir çatışmanın yaşanmadığı, aynı mahallede yaşayan Kürt ve Türk aileler tarafından dile getirilmiştir. Üstelik iki aile arasında gerçekleşen üç-dört kavgada da aile bireyleri dışında kimsenin var olmaması olayın iki aile arasında var olan husumetten kaynaklandığını göstermektedir.
Kanaatimizce iki aile arasındaki husumet ve katliam olayı adlî bir olaydır. Katliamın asıl saik ve sebepleri Türk-Kürt çatışması değildir. Kavga olayının büyümesinden sonra Keleş ailesi ırkçı bir takım tehditlerde bulunduğuna dair emareler bulunmaktadır.
Haricen yapmış olduğumuz araştırmalarda Keleş ailesinin herhangi bir siyasi parti üyeliğinin olmadığı, maktullerden Yaşar Dedeoğlu’nun 2011 yılında Meram Ak Parti İlçe Teşkilatında üyelik kaydının bulunduğu tespit edilmiştir.
“Husumetin barış ile sonuçlanması için yeterince çaba ve girişimde bulunulmadı”
Dedeoğlu ve Keleş ailesi arasında yaşanan kavga olayında mahallede oturan Türk ve Kürt aileler; imam, muhtar, siyasi parti temsilcileri, STK yöneticileri vb. kanaat önderleri tarafsız kalmış ise de husumetin barış ile sonuçlanması için yeterince çaba ve girişimde bulunulmamıştır. Bu durum alışılagelmiş toplumsal değerlerimizin aşındığını, toplumsal dayanışmanın zayıfladığını, manevi dinamiklere sahip sivil toplum anlayışının gerilediği ve bireyselleşmenin arttığı gibi bir kötü gidişata da işaret etmektedir. Kanaatimizce elinde güç ya da yetki olan kişi ve kurumların gerekli arabuluculuk girişiminde bulunmalarıyla bu ve buna benzer vahim olayların yaşanması önlenebilirdi.
Bir yandan katledilen ailenin Kürt olmasından dolayı olayın ırkçı saiklerle işlendiği çeşitli medya platformlarında sıkça işlenmiş ve bunun üzerinden halkın katliamdan dolayı oluşan öfkesi karanlık bir takım yönlere kanalize edilmeye çalışılmıştır. Diğer yandan adlî ve idarî makamlar tarafından yapılan açıklamalarda; olayın ve husumetin sebebinin “kedi kavgası” olduğu vurgulanarak gerçekleşen katliam basite indirgenmeye çalışılmıştır. Bu durumun katliama uğrayan ailenin yakınlarının acılarını katmerleştirdiği, oluşan infiali arttırdığı, adlî ve idarî makamlara olan güveni de sarstığını gözlenmiştir.
“Devlet yetkilileri gerekli ve doğru bilgileri kamuoyu ile paylaşmada yetersiz kaldı”
Dedeoğlu ailesi katliamında devlet yetkilileri, gerekli ve doğru bilgileri kamuoyu ile paylaşmada yetersiz kalmıştır. Bu durum karanlık ve kirli ellerin mezkûr olay üzerinden provokatif haber yapmalarına ve olumsuz algı oluşturmalarına kapı aralamıştır. Bu ve benzeri hadiselerde karanlık güçlerin yalan-yanlış haber yapmalarına fırsat vermeyecek şekilde yetkililer tarafından zamanında doğru/doyurucu bilgilendirmeler yapılmalı, olayı bütün yönleri ile ortaya çıkaracak etkili bir soruşturma yürütülmeli ve tüm iddialar titizlikle araştırılarak olayın karanlıkta kalan yönlerinin olmaması sağlanmalıdır. Dedeoğlu ailesi katliamı, kamuoyunun yakından takip ettiği bir olay olup devletin her türlü manipülasyon ve bilgi kirliliğine yönelik halkı aydınlatması, toplumun huzur ve barışı için büyük önem arz etmektedir.
Konya’da gerçekleşen katliam, gün geçtikçe büyüyen ve acı olayların yaşanmasına neden olan güvenlik zafiyetini ve yargının etkisizleştiğini de açıkça ortaya koymuştur. Dedeoğlu ailesinin hayati ve tehlikeli bir saldırı altında olduğu bilinmesine rağmen etkili bir güvenlik ve koruma tedbiri alınmamıştır.
Hayat hakkı korunması devletin sorumluluğundadır. Hayat hakkının teminat altına alınması için devlet, tüm önlemleri almak zorundadır. Hayat hakkı tehdit altında olan vatandaşlara etkin koruma sağlanması yine devletin önemli bir görevidir. Devletin, can güvenliğini sağlayamamasının hiçbir mazereti yoktur. Mezkûr katliam hadisesinin, devlet tarafından bütün yönleri ile etkin bir soruşturmaya tabi tutulması, yapılacak yargılama ile fail, azmettiren, iştirak eden ve olayda ihmali olan kamu görevlilerinin caydırıcı şekilde cezalandırılması gerekir. Bir an önce adaletin tesisi sağlanarak kamu vicdanı da rahatlatılmalıdır.”