6 Şubat’ta 9 saat arayla meydana gelen 7.7 ve 7.6 şiddetindeki iki deprem, tam 10 ili yıktı. Depremin yıkıcılığını anlatmak için kullanılan “Kentler yerle bir oldu” tespitine İnşaat Mühendisleri Odası da (İMO) katılıyor. Depremlerde AFAD verileriyle 6 bin 744 bina yıkıldı, on binlerce insan hayatını kaybetti. Peki, neden?
İMO Yönetim Kurulu üyesi Özer Akkuş, Serbest TV’de “Deprem Özel” yayınına katıldı ve depremlerde yıkımın neden büyük çapta olduğunu anlattı. Temel nedenin Türkiye’de deprem strateji eylem planlarının uygulanmaması olduğunu söyleyen Akkuş, yönetimdeki “çarpık zihniyet” değişmedikçe Türkiye’de depremlerin yıkıcı etkisinin hep büyük olacağı mesajını verdi.
Akkuş’un “Her depremde neden Türkiye’de aynı soru soruluyor? Neden önlem alınmadı, alınamadı” sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
“Deprem önlemi için alınan kararlar işletilmiyor”
*Ülkemiz bir deprem ülkesi. Aslında 2 yılda bir yıkıcı bir depremle karşılaşıyoruz. Depremi sürekli yaşayan bir toplumuz ama kronikleşmiş sorunlarımız var.
*1939 Erzincan depreminden sonra bir deprem yönetmeliği yayınladık. 1944, 48, 75, 80’ler, 90’lar. Yaşadığımız tüm depremlerde neler yapmamız gerektiğini tartıştık. 1999 Marmara depremi bizim için bir milattı. Tartışmanın yönü deprem anında, deprem sonrasında değil deprem öncesi neler yapmalıyız tarafındaydı. Bunun için tüm ilgili kişiler, kurumlar ciddi tartışmalar yürüttü. 2000’de TBMM’de Deprem Araştırma Raporu yayınlandı.
*Bu raporda da; ülkemizdeki yapı stoğunun depreme dayanıklı olup olmadığını tespit etmemiz gerektiği bilgisi öne çıktı. Güçlendirmeler ya da yeniden yapılanmalar buna göre yapılacaktı.
*2004’te Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından bir deprem şurası gerçekleştirildi. Bu fikir orda da kabul gördü. Ama ne yazık ki biz 2000-2004 yılında aldığımız kararı işletemedik. Yapı stoğunun depreme dayanıklı olup olmadığını tespit edelim dedik, yapamadık yani.
*2010’da TBMM’de yine bir Deprem Araştırma Raporu yayınlandı. Aynı şey söylendi: Tüm yapı stoğu taranmalı.
*Okullar, hastaneler, çeşitli sanat kurumları, viyadükler, köprüler gibi çeşitli kamu binalarının bu konuda tarandığını öğrendik. Ama ne kadarının tarandığını ne kadarının taranmadığını öğrenemedik.
10 yılda geldiğimiz süreç böyle.
“Yaptığımız planları uygulamadık”
*2011’de Bakanlar Kurulu kararıyla Ulusal Deprem Stratejik Eylem Planı yayınlandı. Bu plan aslında son derece detaylıydı. Deprem öncesi ve sonrası neler yapılması gerektiğini anlatıyordu; kent yapılaşmamızı, imar planlarımızı depreme duyarlı hale getirmemiz, çevreye barışık hale getirmemiz gerektiğini (deprem toplanma alanları, imarlaşmadaki emsallerin, yapı yüksekliklerinin her birinin kent yapılaşmasının yeniden dizayn edilmesi) ortaya koyuyordu.
*Bu eylem planı 2012- 2023 arasını kapsıyordu. Türkiye’de kentsel dönüşümün bu yapı stoğunun taranmasından sonra yapılması gerekiyordu. İnşaatların yapımından bitimine denetimi de vardı o planda. Mühendislik fakültelerindeki eğitimin kalitesinin artırılması gerektiği söylendi o raporda. Ama ne oldu, yapmadık. Her ilde bir mühendislik fakültesi var ama bu fakültelerde kaliteli eğitim verilemedi.
*Ulusal Deprem Stratejik Eylem Planı’nın hayata geçmemesinin sonuçlarını yaşıyoruz şimdi. Şantiye Yönetmeliği çıkarttık ama uygulayamadık mesela. Kent planlamalarında öngördüğümüzün tam tersini yaptık. Yaptığımız planlara, yetersiz mevzuatlara uymamamızın sonuçlarını yine yaşıyoruz, yine yaşıyoruz.
*Aslında bizim ülkemizde deprem konusunda konuşulacak konu kalmadı. Neler yapılması, nasıl yapılması gerektiğini kağıtlara döktük ama hayata geçiremedik.
“Yapı stoğumuzu gözden geçirseydik bugün binlerce bina yıkılmayacaktı”
*Anlık çözümlerle kalıcı bir çözüm üretilemez. Bölgede barınma sıkıntısı var ve bunun hızlıca çözülmesi lazım. Türkiye’nin yüzde 66’sı deprem kuşağında yaşıyor. Bu, nüfusun yüzde 70’ine denk geliyor. Bizim, kalıcı ve kuramsal planlarımıza yeniden dönmemiz gerekiyor.
*Yapı stoğumuzu gözden geçirseydik bugün binalar bir anda yıkılıyor olmayacaktı. Çürük ve acil yıkılması gereken binaları bilecektik. Yakın gelecekte de depremler olacak. Bir an önce ulusal deprem planımızı uygulamamız yine hayati, yine hayati.
“Müteahhitlik sektörü de çarpık yönetimin sonucu”
*Türkiye’de 450 binden fazla müteahhit var. Bunların üçte biri kadar Avrupa ölçeğinde müteahhit var. Esas olan kuramsallığınız, kurallarınız ve sektöre nasıl yansıttığınızdır. Dolayısıyla müteahhitlik sektöründe yaşanan çarpıklık, bu sektöre kurumsal düzeyde yaklaşımın bir sonucu.
*Her önüne gelenin müteahhit olmasının, her cebine para koyanın müteahhit olmasının nedeni uyguladığımız yanlış, eksik mevzuat ve sektöre çarpık bakış. Çarpık yönetim.
*Defalarca raporlaştırdığımız stratejileri hayata geçirmediğimiz için her depremde fazla fazla can kaybediyoruz.
Programın tamamı için: