Yüksek Mahkeme kararı böylece hükümet açısından tam bir zafer olmadı. Kararda geçtiğimiz ilkbaharda Ruanda’ya gidecek ilk grup olarak seçilen sekiz sığınmacının koşullarının yeniden değerlendirilmesi gerektiği belirtildi.
Mahkeme kararından sonra konuşan İçişleri Bakanı Suella Braverman, hükümetin Ruanda planını uygulamakta kararlı olduğunu tekrarladı. Avam Kamarası’ndaki oturumda konuşan İçişleri Bakan Yardımcılarından Robert Jenrick ise “dünyaya örnek olan Ruanda ortaklığı” dahil, sayıları kabaran sığınma başvurularına karşı “sert önlemler” almaya ve daha katı yasalar çıkarmaya kararlı olduklarını söyledi.
Resmi rakamlara göre şu anda İngiltere’de iltica başvurusuna yanıt bekleyen 117 bin kişi var.
İngiltere hükümeti Nisan ayında, yasa dışı yollardan teknelerle ülkenin kıyılarına çıkan sığınmacıların Ruanda’ya gönderileceğini ve iltica başvurularını orada yapmaları gerektiğini açıklamıştı.
Hükümet bu planını, İngiltere’ye denizden küçük teknelerle gelen sığınmacıların sayısını azaltacağını ve daha ekonomik olacağını söyleyerek savunuyor.
Hatta İçişleri Bakanı Suella Braverman Ekim ayında, “sığınmacıları taşıyan ilk uçağın Ruanda’ya hareket edişini görmeyi düşlediğini” söylemişti.
Fakat İngiltere’deki insan hakları, mülteci ve göçmen hakları grupları ve bazı hukukçular mahkemede bu plana itirazlarını sundular ve Ruanda’nın sığınmacılar için güvenli bir yer olmadığını söylediler.
Hükümetin Nisan ayında sunup Haziran’da uygulamayı umduğu Ruanda planı, son anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin müdahalesiyle engellenmişti.
Muhafazakar Parti hükümeti ve İçişleri Bakanı Braverman o günlerde bunun İngiltere hukukuna dışarıdan bir müdahale olduğunu söyleyerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden çıkmanın mümkün olduğunu ima etmişlerdi.
Mahkemenin bugünkü kararı hükümet için kısmi bir zafer olsa da bu Ruanda uçuşlarının yakında başlayabileceği anlamına gelmiyor.
Uzmanlar, bu karara çok sayıda itiraz yapılacağını ve sürecin uzayacağını düşünüyor.
Ruanda planı neydi?
İngiltere hükümeti Ruanda planını beş yıl boyunca deneme mahiyetinde sürdürmeyi planlıyor.
Plan çerçevesinde sığınmacılar İngiltere’de iltica başvurularını yapmadan Doğu Afrika’daki Ruanda’ya gönderilecek, başvurularını orada yapmaları hedeflenecek.
Ruanda bu deneme süresi boyunca 1000 civarında sığınmacının işlemlerini yapabileceğini ama kapasitesinin daha yüksek olduğunu söylüyor.
İngiltere ile Ruanda arasında yapılan ve parlamentodan geçmeyen bir anlaşmaya dayanan bu uygulamanın toplam maliyeti açıklanmadı ama planın İngiltere’ye şu ana kadar, henüz hiç bir sığınmacı gönderilmeden bile 140 milyon sterline malolduğu haberleri bir çok medya kuruluşu tarafından paylaşıldı.
Ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin lideri Keir Starmer hükümeti kamu parasını israf etmekle suçlarken, sığınmacıların hakları için kampanya yürüten gruplar itirazlarını Ruanda’nın mülteciler için güvenli bir ülke olmadığı yönündeki raporlara dayandırıyor.
Ana muhalefet İşçi Partisi’nin İçişleri sözcüsü Yvette Cooper mahkemenin kararı sonrası yaptığı açıklamada Ruanda’ya sığınmacı gönderme projesinin “zararlı bir sapma” söyledi, planı “uygulanamaz, etik olmayan ve soygun derecesinde pahalı” diye niteledi.
Cooper hükümetin sığınmacılar yerine iltica başvurusu sistemini düzeltmeye ve Manş Denizi’ni geçirirken sığınmacıların canlarını tehlikeye sokan insan kaçakçısı suç şebekelerine odaklanması gerektiğini söyledi.
Mahkemenin kararı, plana karşı mahkemede Ruanda’nın güvenli bir yer olmadığını söyleyerek karşı görüş bildiren bir çok vakıf ve kuruluş ile İngiltere Mülteciler Konseyi tarafından da eleştirildi.