Ana SayfaHaberlerKarayılan’dan “silah bırakma” tartışmalarına: “Bizler silaha değil özgürlüğe, demokrasiye ve eşit yaşama...

Karayılan’dan “silah bırakma” tartışmalarına: “Bizler silaha değil özgürlüğe, demokrasiye ve eşit yaşama aşığız”

Karayılan, süreçle ilgili konuştu: “Önce çift taraflı ateşkes olabilir; sonra dil değiştirilerek barış dili kullanılabilir, ikna çalışmaları yürütülür; kanaat oluşturulur ve o zaman gerekenler yapılır. Bizler silaha aşık insanlar değiliz; bizler özgürlüğe, demokrasiye ve eşit yaşama aşığız. ‘Birkaç bin veya birkaç milyon oy gelir mi, gider mi’ ona bakıp da ona göre tutum belirlemek doğru değildir. Bu, öyle bir şey değil. Bu, halklar açısından çok daha değerlidir.”

PKK yöneticisi Murat Karayılan, süreçle PKK’nın televizyonuna konuştu.

“Bahçeli’nin konuşması devletin bir çıkışıydı”

Karayılan, şunları söyledi:

“MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin parlamentoda yaptığı konuşma, devletin bir çıkışıydı. Zaten sonradan anladık ki devletin kimi heyetleri İmralı’ya görüşmeye de gitmişler. Önderlik bu durumu değerlendirmek ve yeni bir adım haline getirmek istiyor.

“Bu çerçevede bilindiği gibi HDP heyetinin iki sefer İmralı’ya gidiş gelişleri söz konusu oldu. Yine heyet, mecliste bulunan tüm partileri dolaştı; zindanlarda bulunan çeşitli kişileri ziyaret etti. Yani değerli bir emek verdiler. Bütün bunların sonucuna bakıyoruz; genel olarak olumlu bir düşünce görülüyor. Yani alem artık bir çözümün gelişmesi gerektiğini anlıyor. Böyle olumlu bir tablo açığa çıkıyor.”

“Hükümetin barışın gelişmesi yolunda adımı yok”

“Fakat iktidarın yani hükümetin bu konudaki duruşu net değil. Esasen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan birkaç sefer konuştu ve ‘Bahçeli’nin sözlerinin arkasındayız’ dedi. Ancak pratikte ise bunun tam tersini yapmaktadır. Yani yeni bir dönemin başlaması, belirtildiği gibi bir Türk-Kürt barışının gelişmesi yolunda hiçbir olumlu adımları yoktur.

“Tabii burada şunu görmek gerekiyor: Şimdiye kadar sürekli bir biçimde yaşanan bu sürecin bir savaş süreci olduğunu inkâr ediyorlardı. Demek ki bir savaş var ki barışın lazım olduğu düşünülüyor. Zaten herkes bu kavramı kullanıyor. Tayyip Erdoğan kendisi de ‘Barıştan herkes istifade eder’ dedi. İyi; o zaman kullanılan dilin de barışa göre olması gerekmez mi? Hakeza uygulamaların da barışa göre olması gerekmez mi? Fakat bunların tüm uygulamaları tersi yöndedir.”

“Mutlaka en azından devletin bir kolu bu işin içinde”

Karayılan, silah bırakma çağrısı tartışmalarıyla ilgili şöyle konuştu:

“Bu bizim değil onların sorunudur. O çağrı yapıp, ‘Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun’ diyenlerin adım atılması için çabalaması gerekiyor. Açık ki Devlet Bahçeli bu çağrıyı kafasına estiği için yapmamıştır. Arkasında devlet, en azından devletin bir kesimi vardır. Bunu tam bilemiyoruz ama tek başına olmadığı kesindir; mutlaka en azından devletin bir kolu bu işin içindedir.

Onlar eğer bugün çağrılarına göre hareket ederlerse belki sürecin önü açılır. Zaten öyle olmazsa herhangi bir şey gelişmeyecek. Çünkü AKP iktidarının şu an yaptıkları, barışın değil savaşın uygulamalarıdır. Mesela her şeyden önce kullanılan dilin değişmesi gerekiyor. Kürt toplumu şimdiye kadar çok sefer kandırılmış bir toplumdur. Halkımızın, Türk devlet siyasetine dönük bir güvensizliği söz konusudur. Her şeyden önce bir güven oluşturulmalı, güven oluşturacak adımlar atılmalıdır.”

“Diyelim önderlik çağrıda bulundu. Bir çağrıyla bu iş biter mi?”

“AKP’li yetkililer, en son AKP sözcüsü Ömer Çelik de konuştu ve ‘Öcalan silah bırakma çağrısı yapsın’ diyor. Diyelim ki önderlik çağrıda bulundu. Peki, bir tek çağrıyla bu iş biter mi? Biz on binlerce silahlı gücü bulunan bir hareketiz.

“Ve bu güç öyle para için gelmiş, maaşını kesip ‘evine git’ denilince hemen onu yapacak bir güç değil. Bu güç ideolojik bir güçtür; inançlı insanlar topluluğudur. Fedaidirler.”

“Zap’ta 200 metre mesafede askerlerle savaşan arkadaşlara nasıl silah bırakmalarını belirtebilirim”

“Şayet bu ideolojiyi yaratan kişi, önder Apo’nun kendisi devreye girmediği, bu arkadaşlarla konuşmadığı müddetçe, öyle sadece bir videolu çağrıyla bir şey olmaz. Önderliğimiz bu güçle daimî bir biçimde konuşamazsa, silah bırakmaya dönük nasıl ikna edecek?

“Evet; ben de mesela şimdi bu hareketin sorumlularından birisiyim ve gerillayla uğraşıyorum; kendim de bir gerillayım. Ama ben kimseye çağrıda bulunarak ‘silah bırakın’ diyemem. Zaten demem de. Bugün Zap’ta 200 metre mesafede Türk devletinin askerleriyle arkadaşlarımız birbirleriyle savaşıyorlar. Ben nasıl oradaki arkadaşlara silah bırakmalarını belirtebilirim. Ben bu konuya dair kendimde hiçbir hak görmüyorum. Özcesi önder Apo’nun devreye girmesi gerekiyor.”

“Silah bırakmak için PKK Kongresi’nin böyle bir karar alması gerekir”

“Silah bırakmak için karar almaya ihtiyaç vardır. Mesela kongre kararı gereklidir. PKK Kongresi’nin toplanması ve böylesi bir karar alması gerekir. Bunların hepsini kim yapabilir? Önder Apo yapabilir. Önder Apo kongre çağrısı yapabilir; kongre toplanınca önderlik kongrede konuşabilir. Fiziki olarak orada bulunmasa da birçok kez mesajları ulaşabilir. Bu, sıradan bir konu değildir.

Bunun için öncelikle önder Apo özgür olmalı ve bir yerde özgür bir biçimde, teknik yoluyla mı olur, farklı yöntemlerle mi olur, heyetler yoluyla mı olur, bu tür çalışmalar üzerinde durmalı. Özcesi bir ikna sürecinin gelişmesi gerekiyor ve bunu bir tek önder Apo yapabilir. Zaten İmralı zindanında o tecridin altında böyle bir şeyin gerçekleşmesi mümkün değil. Kuşkusuz başlangıç açısından sembolik bir açıklama değerli bir şeydir ve bu çok önemlidir. Ancak onun ardından o belirtilenlerin hayata geçirilmesi gerekir ve bunu ancak önderliğimiz kendisi yapabilir.”

“Bizler silaha değil özgürlüğe, demokrasiye ve eşit yaşama aşığız”

“Öncelikle bir ateşkes gerekir. Ateşkes olmadığı müddetçe biz burada nasıl silah bırakmayı gündemimize alabiliriz ki? Her gün silahlar kullanılıyor ve biz silahlar sayesinde kendimizi koruyoruz. Dolayısıyla öncelikle zemin yaratılması gerekiyor. Zemin nasıl yaratılabilir?

“Önce çift taraflı ateşkes olabilir; sonra dil değiştirilerek barış dili kullanılabilir, ikna çalışmaları yürütülür; kanaat oluşturulur ve o zaman gerekenler yapılır. Bizler silaha aşık insanlar değiliz; bizler özgürlüğe, demokrasiye ve eşit yaşama aşığız. Biz bunlar için canımızı ortaya koyuyoruz.”

“’Birkaç milyon oy gelir mi, gider mi’ diye bakıp ona göre tutum belirlemek doğru değil”

“Eğer ki bunlar gerçekleşirse, kuşkusuz o zaman silahın da bir anlamı kalmaz. Onun için herkesin bu konuda doğru yaklaşması gerekiyor. Baskı ve tehditle, işte şimdi kullanılan türden bir dille bir süreç olmaz. Biz önder Apo’nun arkasındayız ve stratejik yaklaşıyoruz. Taktik bir yaklaşım içerisinde değiliz. ‘Birkaç bin veya birkaç milyon oy gelir mi, gider mi’ ona bakıp da ona göre tutum belirlemek doğru değildir. Bu, öyle bir şey değil.

“Bu, halklar açısından çok daha kıymetli bir şeydir. Çok değerlidir. Stratejik bir konudur. Onun için Türkiye’de gerçekten de başkan olmalı, önder olmalı, lider olmalı. Bizim var; işte önder Apo’dur ama karşıda da olması gerekiyor. Sorunu ortaya koyarlar ve çözerler.”

- Advertisment -