Ana SayfaHaberlerGündemPKK: Apo’nun tarihî çağrı sonrası PKK kongresini yönetmesi gerekiyordu, ama süreç tıkandı

PKK: Apo’nun tarihî çağrı sonrası PKK kongresini yönetmesi gerekiyordu, ama süreç tıkandı

Bese Hozat: Apo’nun çağrı sonrası PKK’yla doğrudan iletişime geçmesi gerekiyordu. Umut hakkının devreye girmesi için yasa değişiklikleri gerekiyordu. Apo PKK’nın kurucu önderiyse, PKK’nın feshedilmesinde de bu kurucu önder rol oynayacak, doğrudan bu kongreyi yönetecek. Bu sağlanmadı. O yüzden şu anda süreç tıkanmış durumdadır. Tecrit devam ediyor. Süreç ilerlemiyor. Bu kadar saldırı var. Şu anda Türkiye’deki bu baskı, faşizm varken, Kürdistan’da demokrasi olur mu? Barış olur mu? Barış ve Demokratik Toplum süreci gelişir mi? Mümkün müdür, asla.”

KCK yöneticilerinden Bese Hozat, Öcalan’ın çağrısının ardından sürecin duraksadığını söyledi.

PKK’ya yakın Medya Haber TV’de açıklamalar yapan Hozat şunları söyledi:

“Newroz kutlandı ve çağrı sahiplenildi”

“Önder Apo’yla yapılan görüşmeler, Önder Apo’nun selamını almak, görüşlerini almak, bilmek ayrıca ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ tüm topluma, Ortadoğu toplumuna, sadece Kürtlere dönük değildi elbette. Demokratik toplum örgütlemesi, barış, özgürlük çağrısı, büyük bir sevinç ve heyecan yarattı. Bir bakıma aslında Newroz’da önderliğimizin ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ çok güçlü bir biçimde milyonlar tarafından sahiplenildi, selamlandı. ‘Önder Apo irademizdir’ denildi bu Newroz’da çok güçlü bir biçimde. ‘Önder Apo’nun özgürlüğü, özgürlüğümüzdür’ denildi çok güçlü bir biçimde. Bir anlamda gerçekten Önder Apo’nun çağrısının referandumuydu. ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ ile Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün referandumu yapıldı. Milyonlar Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü haykırdı her yerde. Newroz zaten Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü Newroz’uydu. ‘Önder Apo’ya özgürlük, Barış ve Demokratik Toplum’ Newroz’uydu. Bu anlamda adına uygun, anlamına uygun ve denk bir biçimde çok coşkulu, görkemli, muhteşem bir biçimde milyonlar tarafından Newroz kutlandı ve bu çağrı da sahiplenildi.”

“İktidar, devlet hiçbir adım atmış değil”

“Bu hem Kürdistan, Kürtler açısından hem tüm Türkiye halkları, ezilenleri açısından, kadınlar açısından çok çok gerçekten önemli bir çağrı. Önder Apo’nun geliştirdiği tutum, emek çok çok değerlidir. Fakat devlet çok gayri ciddidir. Özellikle AKP-MHP iktidarı bu sürece çok gayri ciddi yaklaştı gerçekten. Samimiyetsiz yaklaştı. Bugüne kadar da bu gayri ciddi Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, böyle hiç bu gelişmelerin ruhuyla, karakteriyle bağdaşmayan ciddiyetsiz açıklamalar yapıyor. Pratiği de odur. Yani sorun sadece açıklama değil, pratiği de odur. İktidar, devlet hiçbir adım atmış değil.

Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için çok güçlü bir mücadele yürüteceklerinin kararlılığını ve iddiasını ortaya koydu. Bu anlamda Önder Apo’ya bağlılığın, sevginin, saygının, güvenirliliğin çok yüksek bir seviye de doruk da yaşandığı bir Newroz oldu. Bu anlamda halklarımızda, dostlarımızda büyük derin sevgisini, saygısını ve bağlılığını, aynı zamanda güvenini, Önder Apo’ya duydukları büyük, derin güveni çok güçlü bir biçimde bu Newroz’da ortaya koydular, haykırdılar. Bu son derece önemliydi. Tabii Amed Newroz’u özellikle Bakur Kürdistan’ı açısından zirve oldu, doruk noktası oldu. Gerçekten 1 milyonun üzerinde insan toplandı meydanda. Adeta bir insan denizi oluştu. Çok görkemliydi gerçekten. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü, ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ Amed Newroz’u ve bütün Newroz’lara damgasını vurdu. Bu yılki Newroz’un bir de şöyle bir farkı vardı: Bütün ilçelerde, illerde, her yerde, tüm bölgelerde, Türkiye şehirlerinde, Kürtlerin yaşadığı her yerde, metropollerde çok görkemli, coşkulu bir biçimde Newroz kutlandı, çok yaygın bir biçimde kutlandı. Kürdistan’ın diğer parçalarında ve yurt dışında da biraz böyle gelişti. Bunu biraz süreklileştirmek lazım. Çok önemli ve Amed bunun zirvesi oldu, Wan Newroz’u da çok görkemliydi, Êlih öyle, Sêrt öyle. Aslında hepsi öyle gerçekten. Amed bu anlamda doruk oldu. Hepsine de Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü, ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’, bunu sahiplenme damgasını vurdu.” 

“Çağrı sonrası Apo’nun PKK’yla doğrudan iletişime geçmesi gerekiyordu”

“Umut hakkının devreye girmesi için yasa değişiklikleri gerekiyordu. Mecliste komisyon, hukuki yasal düzenlemeler, değişiklikler şarttı, bu gerekliydi. Fakat bu yapılmadı. Yani Önder Apo’nun koşullarında hiçbir değişiklik olmadı. Tecrit devam ediyor İmralı’da. Normalde çağrıyla birlikte tecridin tamamen ortadan kaldırılması gerekiyordu. Umut hakkının işlemesiyle Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne kavuşması gerekiyordu. Önder Apo’nun çağrı sonrası hareketiyle, PKK’yle doğrudan iletişime geçmesi gerekiyordu, sürekli bir iletişim halinde olması gerekiyordu. Gerekiyordu ki kongre tarihini birlikte belirlesinler, gündemini birlikte belirlesinler, Önder Apo PKK kongresini kendisi yönetsin, yönlendirsin, PKK kongresine katılsın. Önder Apo, PKK’nin kurucu önderidir tabii. Kendileri de ifade ediyor, Bahçeli de söylüyor. AKP’liler de bunu söylüyor. PKK’nin kurucu önderiyse, bu PKK kuran önderse, PKK’nin feshedilmesinde de bu kurucu önder rol oynayacak, doğrudan içinde olacak, doğrudan bu kongreyi yönetecek, yönlendirecek. Bu sağlanmadı.”

“Tarihi çağrı sonrası iletişim olmadı”

“Aile, avukat görüşmeleri için sürekli başvurular oluyor, reddediliyor, kabul edilmiyor. Normalde hem PKK’yle sürekli düzenli bir iletişim halinde olması gerekiyordu, kongrenin toplanması, tarihi, gündemi, doğrudan yönetmesi, yönlendirmesi bütün bu sürece Önder Apo’nun PKK yönetimiyle birlikte yürütmesi gerekiyor. Doğrudan yürütmesi gerekiyordu. Bunun yanı sıra Önder Apo’nun istediği herkesle iletişim halinde olması gerekiyordu. Önder Apo’yu görmek isteyen, görüşmek isteyen, gazeteci olur, siyasetçi olur, akademisyen olur, yazar olur, sivil toplum kurumları olur, çeşitli heyetler olur, hukukçular olur… Tüm bu kesimlerle, çevrelerle Önder Apo’nun görüşmesi gerekiyordu. İsteyen herkesin Önder Apo’nun yanına gitmesi, görüşmesi gerekiyordu. Önder Apo’nun istediği herkesle görüşmesi, iletişim kurması gerekiyordu. Tamamen İmralı statüsünün değiştirilmesi gerekiyordu. Bu İmralı işkence ve tecrit sisteminin tamamen ortadan kaldırılması gerekiyordu. Parçalanması, lağvedilmesi gerekiyordu. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne kavuşması gerekiyordu, çalışma koşulları, özgür yaşam koşullarından kast ettiğimiz budur. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüdür. Önder Apo’nun örgütü de dahil ve başta olmak üzere istediği, isteyen tüm çevrelerle görüşme, ilişki içerisinde olması gerekiyordu. Bunun sağlanması gerekiyordu. Bu yapıldı mı? Yapılmadı.”

“Ateşkes ilanına rağmen saldırılar sürüyor”

“Ağır silahlarla yoğun saldırı var, kimyasal silah yine bu son süreçte kullanıldı. Fosfor bombaları kullandı. Her türlü yasaklı silahı da kullanmaya devam etti. Savaş suçu işlemeye devam etti. Bu konuda hiç bir şeye gitmedi. 1 Mart’tan bu yana bu saldırılar yoğun biçimde aralıksız devam etti. Bu haliyle aslında bu saldırılar durumunda PKK’nin ilan ettiği ateşkesin de aslında fazla bir anlamı kalmıyor. İşin gerçeği öyledir. Zaten Yaşar Güler’de açıklama yaptı. Ateşkesi kabul etmediklerini söyledi, ‘nerden çıktı bu ateşkes’ dedi. İşte ‘biz savaşmıyoruz ki bize ateşkes ilan ediliyor, bizden ateşkes isteniyor’ diyor. Bazı çevreler ‘PKK ateşkes ilan etmişse devlette ateşkes ilan etmeli, çift taraflı ateşkes olsun ki bu süreç ilerleyebilsin. Bu da iyi niyet yaklaşımı olur, güvenirlik, samimiyet, ciddiyet açısından da bir ölçü, gösterge olur, önemlidir’ gibi değerlendirmeler yaptı. Bir bakıma bunlara da cevap verdi. Yaşar Güler’e ve Türk devletine, iktidara göre bir savaş yürütmüyorlar onlar, ‘teröre’ karşı mücadele yürütüyorlar. Dolayısıyla savaş olmadığı için ateşkes de olmaz. Mantıkları böyle işliyor, bakış açıları böyle. Şimdi 41 yıldır kıyasıya bir savaş var. On binlerce insan yaşamını yitirmiş, Türkiye’nin bütün ekonomik kaynakları bu savaşta çökmüş, 4 trilyon dolar para gitmiş bu savaşa, ekonomisi çökmüş, devlet çökmüş, çöken bir Türkiye var bu savaşta, halen bunun savaş olmadığını söylüyor. Her gün havada 10-20 tane savaş uçağı bombalama yapıyor, İHA’sı, SİHA’sı sürekli havada geziyor. Tankı topu sürekli bomba atıyor, kimyasal silah, fosfor kullanıyor, taktik nükleer kullanıyor, her türlü silahı kullanıyor, adına savaş demiyor. Ya bu nedir? Devletin bir biri ile savaşında bu kadar teknik kullanılır. Bu kadar can kaybı olur. Bir devlet bu düzeyde çöker.”

“Süreç tıkandı”

“AKP-MHP iktidarı bir bakıma can derdine düşmüş, kendi iktidarının derdine düşmüş. İktidarını ayakta tutmak, sürdürebilmek için şimdi böyle doludizgin, çok pervasız bir şekilde muhalif tüm kesimlere yöneliyor. Gerçekten çok pervasızca yöneliyor. Öyle ortada ne hukuk var, ne ahlak var, ne vicdan var hiçbir değer tanımıyor. İnsanlık namına hiçbir ilke tanımıyor. Böyle yoğun bir saldırı içerisindedir. Zaten Kürdistan’da on yıllardır bir soykırım savaşı yürütüyorlar. On yıllardır yürüyen bir soykırım savaşı ve faşizm var. Biz hep söyledik. Kürdistan’da faşizm olursa, Türkiye’de demokrasi olmaz. Kürdistan’da soykırım savaşı olursa, Türkiye’de hukuk, demokrasi, adalet olmaz. Bu Türkiye’ye de vurur, genelleşir. Biz bu konuda Türkiye toplumuna, Türkiye demokrasi güçlerine, Türkiye muhalefetine, birçok siyasi çevreye sürekli ama sürekli bu çağrılarda bulunduk ve haklı çıktık. Şu an da Kürdistan’daki faşizm, baskı tüm Türkiye’ye yayılmış durumdadır. Tersi de öyledir. Şimdi örneğin Kürdistan’da baskı, şiddet halen devam ediyor. Şu anda Türkiye’deki bu baskı, faşizm varken, Kürdistan’da demokrasi olur mu? Barış olur mu? Barış ve Demokratik Toplum süreci gelişir mi? Mümkün müdür, asla. O yüzden şu anda süreç tıkanmış durumdadır. Tecrit devam ediyor. Süreç ilerlemiyor. Bu kadar saldırı var.

Bu sürece en çok katkı verecek partilerden biri CHP’ydi. CHP, bu devletin kurucu partisidir. Bu süreci en güçlü destekleyen partilerden biri oldu. Cumhuriyetin kurucu partisi olarak bu sürece destek vereceğini söyledi. Yeter ki ciddi olunsun dedi. Yeter ki şeffaf olunsun. Bu sorun Meclis’te çözülsün

- Advertisment -