İstanbul’da salgına bağlı vefat sayılarını açıklamaya başlarken, “ne yapayım, yutkunayım mı” demiştiniz. Sayılar arasında büyük farklar olduğunu ne zaman fark ettiniz? Fark ediş ânıyla açıklama ânı arasında geçen sürede ne hissettiniz? Bekleme süresi, emin olmak için miydi?
İstanbul’da ölüm sayılarını salgın boyunca izledik. Nisan ayından itibaren ölüm sayılarında önceki 5 yıl ortalamasından artış yönünde sapma olduğunu gözlemledik. Birçok kez durumu yetkililerle çeşitli düzeylerde paylaştık. Pandemi yerel olmaktan çok ulusal bir sorundur ve bu nedenle tek elden yönetilmesi gereklidir. Biz bu duyarlılıkla, halkın çıkarı ve sağlığı için çok sefer kendimizi frenledik. Salgın yönetimini Sağlık Bakanlığının sürdürmesi için elimizden geleni yaptık.
Bizim önceliğimiz halkın sağlığıdır. Bu amaçla tüm devlet kurumlarının bir arada senkronize çalışmasının doğru olduğunu düşünürüz. Eleştirmek, hataları kamuoyuna açıklamak biçimindeki davranışlarımız ancak halkın sağlığını korumak için başka çaremiz kalmadığında gerçekleşti.
Sağlık Bakanlığının hatalı uygulamalardan dönerek doğru yönetim rotasına girmesi durumunda en fazla destek vereceklerden biri de biziz.
Salgın gibi bir krizle uğraşmak için öngörülü ve bilgili olmanız ve bilim insanlarının tavsiyelerine, bilime güvenmeniz gereklidir. Sadece 10 yıl içinde bilim adamları defalarca Hıfzıssıhha kurumunu, laboratuvarlarını kapatmayın, serum çiftliğini, aşı çalışmalarını durdurmayın diye uyardı iktidarı. Dikkate almadılar. Bugün haklı oldukları anlaşıldı bilim adamlarının.
Salgına karşı ilk savunma hattını hastanelerde kurdukları zaman uyardık, aile hekimleri üzerinden kurun ilk savunma hattını dedik, bu iş halk sağlığı uzmanı, epidemiyolog gerektirir dedik. Kendi bilim kurulumuzu da halk sağlığı ilkeleri temelinde kurduk. Cumhuriyet hekimleri sıtmayı, veremi sağlık ocaklarında dize getirdi; sıtma, verem mücadelemiz tüm dünyaya örnek oldu.
Çin, Kore ve Vietnam evlere ulaşan birinci basamakta çözdü salgın sorununu. Günlük hasta sayısı bugün on binlerle ifade edilirken, bırakın öksüreni çeşitli hastalıkları, örneğin tansiyonu olan risk altındaki hastaları bile yatıracak hastane yatağı bulunamaz oldu. Kısa sürede sorunun çözüleceğini düşündü merkezi yönetim; Avrupa ülkelerine, Amerika’ya maske gönderme şovları yaşanırken, talep eden aile hekimliği merkezlerindeki eksik maskeleri sessiz sedasız biz tamamlamaya çalıştık.
CHP milletvekili Murat Emir’in gerçek vaka sayılarını gösteren Sağlık Bakanlığı belgesini açıklaması ve sizin salgın nedenli ölümlerle ilgili açıklamalarınız… Bu iki çıkış Türkiye’deki koronavirüs tartışmalarının yönünü yeniden belirledi. Artık nispeten daha gerçek bir tablo var. Bu sonuç özgüveninizi artırdı mı? Bundan sonra iktidarın salgın politikalarını özellikle hangi alanlarda takip edeceksiniz?
Vaka ve hasta sayısı ayrımı gereksiz bir uygulamaydı. Başını kuma gömen devekuşu gibi gerçek vaka sayısının onda birini açıklamak hiçbir şeye de çözüm olmadı, sadece sorunu arttırdı. Kendisi için çalışanlar, küçük işletmeler ve onların iş verdiği insanlar değil sadece; orta ve büyük işletmeler zor durumda bugün. Salgın döneminde gelişmiş, hatta gelişmekte olan her ülke özellikle küçük ve orta boy işletmeleri desteklerken, biz sadece işletmeleri kapatır haldeyiz. Hollanda’da, Fransa’da, Bulgaristan’da, hatta Yunanistan’da, birçok ülkede lokanta işletmesi, kahvehane, turizm acentesi gibi işletmeler kapalı olduğu sürede hükümeti tarafından destekleniyor. Bu ülkelere maske yardımı gönderen, Kanal İstanbul gibi bir projeyi ihale edebilen, köprü, yol, bina müteahhitlerinin hak edişlerini tek bir gün aksatmadan ödeyebilen Türkiye, sokağa çıkma yasağından etkilenen insanlara, işletmelere yardım sağlayabilmelidir. Günübirlik kazandığını harcayanlar, yasak kapsamına giren işletmeler, sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle cirosu düşen işletmeler ve çalışanları, en çok etkilenenler oldu. Bunlar desteklenmelidir. Bundan sonra salgın politikalarının sonuçlarının halkın üzerine yüklenmesinden vaz geçilmelidir. Biz bu yöndeki çabalarımızı devam ettireceğiz. Merkezi yönetime uyarılarımızı üst perdeden seslendireceğiz. Salgın nedeniyle ekonomik açıdan zarar gören vatandaşların zararının karşılanması, çağdaş bir ülke olmanın en temel göstergesidir.
Hemşehrilerinizi tanıyorsunuz, onların tepkilerini de herkesten iyi bilebilecek bir konumdasınız. Acaba vaka sayılarının açıklanması, İstanbul’da salgına karşı mücadele bilincini yükselten bir rol oynayabilecek mi?
Gerçek vaka sayılarının açıklanması İstanbullu hemşehrilerimizin salgın farkındalığını arttıracaktır. İstanbul duyarlı ve ferasetlidir. İstanbullu, Çanakkale savaşında “Size ölmeyi emrediyorum” gerçeğini açıkça ifade eden komutanın emriyle dönüp düşmana direnen insandır. Gerçeklerle karşısına çıkıldığında salgına yönelik mücadeleye de aynı şevkle destek verecektir. Bizim çalışanlarımız İstanbul’un küçük ölçekli bir örneğidir. İlk günden itibaren hastalarımızı duyurduk, iyileşenlerin mutluluğunu paylaştık, yakınlarını kaybeden çalışanlarımızın, kaybettiğimiz çalışanlarımızın emanetlerinin yanında olduk ve tümüyle şeffaftık. Bugün, tüm personelimizin bu konudaki duyarlılığı had safhadadır. Personelimiz tarafından maske kullanımı, kişisel hijyen, mesafe kurallarına uyum neredeyse tümüyle uygulanmaktadır. Bazı aksaklıklar tespit edildiğinde kişi, pandemi sorumluları, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri tarafından tekrar eğitimlere alınmaktadır. Yani açıklıkla, doğrularla halkın karşısına çıkmak her zaman bu ülke insanının takdirini kazanmış ve gereğini yapmasını sağlamıştır.
İstanbul, büyük metropoller arasında koronavirüs yaygınlığı açısından nasıl bir yerde duruyor? Var mı böyle bir istatistik?
Böyle bir istatistik olmamakla birlikte İstanbul’un hatalı merkezi politikalar nedeniyle çok fazla zarar gördüğü ortadadır. İstanbul’da istatistik düzeltmeler yapılırsa 130 bin civarında bir aktif hasta olduğu anlaşılmaktadır. Yani her on evden birinde bir aktif hasta bulunmaktadır. Geciken önlemler nedeniyle hastalığın evlerimize de girmiş olduğu ön kabulüyle davranmak zorundayız. Hemşehrilerimiz bir süre olsun evlerinde de mesafe, yüksek sesle konuşmama, konuşurken mümkünse maskeli olma, sık el temizliği gibi kurallara uymaya çalışmalıdır.