Osmanlı’nın son dönemindeki istibdat yıllarında, siyasi baskılardan usanmış Tevfik Fikret, Mehmed Rauf, Hüseyin Kadri, Dr. Esad Paşa, Hüseyin Cahit gibi dönemin önde gelen kalemleri, İstanbul’u terk edip yeşil bir yurda yerleşme hayalleri kuruyordu. Mehmet Rauf’un İngiliz Donanması’ndan arkadaşı Kaptan Bain’den temin ettiği Yeni Zelanda broşürleri, göç arzusu duyan aydınların dikkatini bu ülkeye çevirdi.
Mehmet Rauf Yeşil Yurt Hikâyesi’nde anlatıyor:
“Kaptan Bain bu teşebbüsümüzü alkışla karşıladı: ‘Azizim Rauf,’ dedi. ‘İngiltere’de muhaceret için bugünlerde herkes bilhassa Yeni Zelanda’ya gidiyorlar. Orası gayet mümbit ve mahsuldar, iklimi ab-ü havası pek latif bir yerdir. Eğer istersen sana muhaceret heyetleri için neşrolunan rehberlerden getirteyim. Okur, tetkik eder, ona göre karar verirsiniz.’
Plana göre Esad Paşa’nın Ankara’daki çiftliği satılacak, gelen parayla Yeni Zelanda’da Türk Kolonisi kurulacaktı. Tevfik Fikret dönmemek üzere gitmekten bahsederken, Hüseyin Cahit aynı düşüncede değildi:
“Hayır, diyordum. Abdülhamid ölür de memlekette meşrutiyet teessüs ederse Nuvelzeland’da kalamam, mutlaka buraya dönerim! Fikret bunu oyunbozanlık addederek kızıyordu. Hele o zaman gelsin düşünürüz diye bu ihtilafın hallini ileriye bırakıyorduk.”
Ama olmadı. Esad Paşa Ankara’daki çiftliği satamadı; Servet-i Fünuncuların Yeni Zelanda ve Yeşil Yurt hayalleri gerçeğe dönüşmedi
130 sene aradan sonra Türkiye birçok Ortadoğu ve Körfez ülkesi vatandaşı için “rahat nefes alınacak” bir niteliğe sahipken; kendi vatandaşları için aynı şeyi söylemek hayli zor.
Yeni Zelanda, geçtiğimiz hafta yapılan seçimlerde yüzde 49 oy oranıyla nikâh tazeleyen sempatik başbakanı Jacinda Ardern ile adeta parlıyor. Türkiye’de miting meydanlarında izletilen Christchurch saldırısından sonra dirayetli duruşu ve kapsayıcı, teskin edici konuşmalarıyla dikkat çeken Jacinda Ardern, Türkiye’de demokrasi ve sakinlik isteyen birçok vatandaşın gönlünü kazandı, 130 sene önce Servet-i Fünuncuların Yeşil Yurt hayalini yeniden canlandırdı:
https://twitter.com/Ezgi_a/status/268057199270563840?s=20
Bu ilgi ve merak karşısında Serbestiyet, Yeni Zelanda’ya göç etme, orada yaşama ve vatandaşlık alma olanaklarını araştırdı.
Öncelikle Yeni Zelanda, göçmenlik başvuruları için Türkiye’de aracı bir kurumla çalışıyor.
Çalışma vizesi
Çalışma Vizesi geçici, ama resmi sitede “bazıları oturum iznine dönüşebilir” deniyor.
Başvuru için 55 yaş sınırı şartı bulunuyor. Ya ülkenin ihtiyacı olan bir meslek grubunda olmanız, ya da Yeni Zelanda’da bulunan bir işyerinden teklif almış olmanız gerekiyor.
Belirli iş gruplarında eksiklik çeken Yeni Zelanda, her sene güncellediği “ihtiyaç yetenek listesi”nde bulunan meslekleri idame ettirme talebinde bulunanları değerlendiriyor. Pandemiye rağmen 2019’da yayımlanan liste güncelliğini koruyor.
Listeye bakıldığında, en çok ihtiyacın İnşaat sektöründe olduğu görülüyor.
Elektrik teknisyenleri; kimya, makina, çevre ve endüstri mühendisliği; film animasyon uzmanlığı da Yeni Zelanda’nın listesinde yer alan ve uzun süreli çalışma vizesinin kapısını aralayan meslekler arasında.
Bölgesel listelerde ise mesleklerin sayısı çoğalıyor:
Sığır ve domuz yetiştiriciliği.
Okul öncesi, ilkokul, üniversite hocalığı.
Aşçı.
Muhasebeci.
Buz pateni hocası.
Kardiyolojist.
Pediyatrisyen.
Fizik tedavi uzmanı.
Eczacı.
Jokey.
Araç Boyacısı.
Nitelikli göçmen (skilled migrant) olarak başvurmak da mümkün. Bunun için puanlama sistemi üzerinden iyi bir skor yapmak ve dil, sağlık ve kişilik testlerinden geçmek gerekiyor.
18-30 yaş arasındaysanız, 12 aya kadar Yeni Zelanda’da kalma imkânı veren çalış&gez vizesinden yararlanılabiliyor.
Vatandaşlık için ise üç kriter var:
- Yeni Zelanda’da en az 5 yıl yaşamış olmak.
- Son 5 yıl içerisinde belirli bir zaman zarfında Yeni Zelanda’da fiziken bulunmuş olmak.
- Yeni Zelanda’da yaşamaya niyetli olmak.
Yeni Zelanda’da kalma başvurusu: Kerem Yüksel’in yaptığını yapmamak!
Biraz da başvururken ne yapılmaması gerektiğinden bahsedelim. Daha doğrusu bir kişinin bu amaçla neler yaptığına bakalım ve onun hikâyesinden hangi gerekçeleri öne sürmemek gerektiğini öğrenelim:
2011’de eğitim amacıyla gittiği Yeni Zelanda’dan ülkesine dönmek istemeyen Kerem Yüksel isimli bir Türk vatandaşı, mülteci statüsü kazanmak için başvurduğu otoritelere ilk şunu anlattı: “Hristiyan oldum, Müslüman ailem bana zarar verebilir.”
İltica memuru bunu inandırıcı bulmadı, kanıt gösteremeyen Yüksel’in başvurusunu reddetti.
Ama Auckland’da yasa dışı bir şekilde garson olarak çalışan Kerem Yüksel vazgeçmedi.
İkinci başvurusunda iltica memurlarına “Türkiye’ye dönmesi halinde ağır cezalarla karşılaşacağını, Kürt ve Ermeni ‘sorun’larına dair konuştuğunu, İslam ve Erdoğan karşıtı olduğunu” söyleyen Yüksel bu başvurusundan da eli boş döndü.
Üçüncü seferde cinsel yönelimi nedeniyle Türkiye’ye dönerse ayrımcılığa maruz kalabileceğini anlatan Yüksel, yine sonuç alamadı.
Ve son girişimi: 15 Temmuz darbe girişiminden sonra son kozunu oynadı. Komünist, anarşist olduğunu, Krrt siyasetini desteklediğini ve Türkiye’ye dönerse onlarla ilişki içerisinde olacağını söyledi. Ama Yeni Zelanda’da kalıp Rahip olmak istediğini dile getirdi.
Bu da başarısız oldu. Temyize başvurdu, otoriteleri açlık grevine başlamakla “tehdit etti.”
Hikâyesini yakından izleyen New Zealand Herald’a 2018’de konuşan Yüksel, Yeni Zelanda’yı ancak tabutun içinde terk edeceğini söyledi, aynı sene deport edildi.