Araştırmanın sonuçları Antiquity dergisinde yayımlandı.
Tiwanaku, M.S. 500 ila 1000 yılları arasında Titicaca Gölü çevresinde hüküm süren, İnka öncesi dönemlerin en güçlü uygarlıklarından biridir. Tepelerde inşa edilen kentleri, tarıma dayalı ekonomisi ve geniş nüfusuyla dikkat çeker.
Ancak M.S. 1000 civarında, toplumsal ve çevresel nedenlerle büyük bir çöküş yaşanarak ortadan kayboldu. Büyük kısmı günümüze taşınan izler, siyasî ve ritüel yapılarını anlamamızı sağlıyor.
Tapınağın keşfi, yerel çiftçilerin fark ettiği harabe görünümlü bir tepe sayesinde başladı. Uydu görüntüleri ve drone destekli fotogrametriyle yapılan tarama, yapının ortaya çıkmasını sağladı.
Tapınak kompleksi yaklaşık 125 × 145 m büyüklüğünde — yani bir şehir bloğu kadar. 15 dikdörtgen oda, içi çökük bir avlu etrafında düzenlenmiş.
Yapının düzeni, güneşin ekinoksa hizalandığı düşünülerek inşa edilmiş. Seremoni kadehleri olan keru parçalarının bulunması, bölgenin içecek ve ritüellerle bağlantısını ortaya koyuyor.
Palaspata’nın yerleşimi, üç farklı ekosistem arasında bir kavşak oluşturması açısından son derece stratejik. Kuzeyde Titicaca platosu, batıda kuru Altiplano, doğuda tarıma elverişli Cochabamba vadileri bulunuyor.
Maize’ın yetişmediği bu yükseklikte chicha yapımına ait keru parçalarının bulunması, bu tapınağın ticaret, ritüel ve kültürel alışverişte kilit bir merkez olduğuna işaret ediyor.
Palaspata tapınağı, Tiwanaku uygarlığının araştırılmayan güneydoğusunda bulunan bir “kapı” işlevi görüyor; ritüel, ticaret ve toplum yapısını bir araya getiriyor. Bu keşif, And uygarlıklarının karmaşık örgütlenmesine dair önemli bir bilinmezliği çözüme kavuşturma potansiyeli taşıyor.