140Journos’un “Adnan” belgeselinde, Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın Adnan Oktar örgütüne 1999’da yapılan operasyon sonrasında bazı sanıklara sahte işkence raporları verdiği iddia edilmişti.
T24’ten Gökçer Tahincioğlu, Adnan Oktar örgütüne 1999’da yapılan operasyonda işkence yapıldığıyla ilgili birçok şikayet başvurusu ve başka raporlar da olduğunu hatırlattı. Tahincioğlu, daha sonra Saçan’ın da sanıkları arasında olduğu bir davaya da dönüşen şikayet başvurularından bir tanesinin de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yapıldığını yazdı.
Tahincioğlu’nun yazısının ilgili bölümü şöyle:
“İşkence iddiası var malum… Belgeselde nedense bütün bu süreç, davaya yönelik etkiler, siyasi baskılar, tehdit ve şantajlar, şikayetini geri çekenler ‘unutulmuş’, sadece bu iddiaya odaklanılmış. Ancak ona da eksik bakılmış…
Öncelikle dosyada 1999’da şüphelilere işkence yapıldığı konusunda birçok şikâyet başvurusu var. Verilen birçok rapor da mevcut.
Zaten 90’lı yıllar boyunca aslında şubeden geçen hemen herkes bu iddiada bulunuyor. Özellikle solcu öğrenciler arasında işkence görmediğini söyleyen tek bir kişi bile yok. Yeni Şafak operasyonu olarak anılan operasyonda gözaltına alınanların işkence iddiaları da zaten biliniyor. Bu öğrencilere verilen darp ve işkence raporları bir kere bile itibar görmemiş ama Oktar’ınki görmüş nedense… Ve o dönemde işkence var mıdır yok mudur, bir sır mıdır? İlgili herkes hakikati ve kullanılan yöntemleri de biliyor…
Fincancı dışında verilen raporlar, şikâyet başvuruları da görmezden gelinmiş.
Misal, çok ciddiye alınan, hatta davaya dönüşen bir işkence başvurusu daha var.
İhbarda bulunan bir kişi değil, kurum; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı…
Operasyon kapsamında gözaltına alınanlar arasında o sırada askeri görevini yapan, izinli olarak ayrıldığı dönemde gözaltına alınan bir isim daha var.
Emniyetten serbest bırakıldıktan sonra kışlaya dönen bu kişi, daha sonra fenalaşıp Kasımpaşa Askeri Hastanesi’ne sevk ediliyor. Hastane, işkence iddiasını kayıt altına alarak, 15 günlük rapor veriyor.
Buna göre askeri savcılığın işlem yapması zorunlu. Soruşturma başlatılıyor.
Ancak 1999’da operasyonu yapan Adil Serdar Saçan ve görevli polislerle ilgili açılmış bir işkence davası daha var. Bu davada da çok sayıda doktorun verdiği raporlar esas alınmış.
Askeri savcılığın hazırladığı evrak, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davayla birleşiyor. Mahkeme, bu dava kapsamında istirahat raporunun orijinalini istediğinde garip bir durum çıkıyor ortaya. Hastane, o kişinin hastanede tedavi görmediğine yönelik bir yazı gönderiyor mahkemeye. Yazıda başhekimin imzası var.
Bir anda işin içine Ergenekon davası da giriyor. Saçan’ın telefon dinleme tutanakları inceleniyor ve başhekimin yakın akrabasının Saçan’la bağlantısı bulunuyor. Saçan’ın bu yolla sahte yazı oluşturduğu iddia ediliyor. Ve bu ayrı bir davaya dönüşüyor. Başhekim, yakın akrabası, Saçan ve bir kamu görevlisi daha bu davada sanık.”