Sedat Peker’in açıklamalarından sonra kardeşi Atilla Peker, Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı’nın öldürülmesine ilişkin bildiklerini anlatmak amacıyla İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmek üzere Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığı’na iki sayfalık dilekçe vermişti.
Atilla Peker, yazılı ifadesinde Korkut Eken’le cinayet için gittikleri KKTC’de dönemin Sivil Savunma Daire Başkanı Kurmay Albay Galip Mendi ile tanışmasını şöyle anlatmıştı.
“Kıbrıs’a indik, ismini hatırlamadığım bir otele yerleştik. Sonra aynı gün Kıbrıs’ta Sivil Savunma Daire Başkanlığı’na gittik. Orada Kurmay Albay Galip Mendi ile tanıştım. Yardımcısı Enver Tosun Yarbay ile tanıştım. Sonrasında yan odada Korkut Eken Uzi marka silahı bana verdi, bu silahın nasıl kullanılacağını ve susturucunun nasıl sökülüp takılacağını bana öğretti.”
İfade üzerine ODA TV’ye konuşan eski Jandarma Genel Komutanı emekli orgeneral Galip Mendi, Korkut Eken’in Atilla Peker ile kendisine geldiğini kabul etti, “Korkut Eken Özel Kuvvetler Komutanlığında görev yapmış bir büyüğümüz. Saygı duyduğum bir kişi. Kahraman bir subay. Beni de ziyaret etti. Yanında da Atilla Peker isimli kişi vardı. Ama o gün adını bilmiyordum. Onun Sedat Peker’in kardeşi olduğunu sonradan öğrendim” dedi.
Cinayetle ilgisinin olmadığını söyleyen Mendi’nin açıklamaları şöyle:
“1994-1996 arasında Sivil Savunma Daire Başkanlığı’nda görevliydim. 1996 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığına tayinim çıktı. Tayinimden hemen önce gazeteci Kutlu Adalı öldürüldü. Kıbrıs’taki bir grup, Sivil Savunma Daire Başkanlığı’nı Türk Mukavemet Teşkilatı’nın devamı gibi görüyordu. Olaydan sonra da sanki bununla bağlantılı gibi gösterilmeye çalışıldı. Bu olayın bizimle uzaktan yakından bir ilgisi yok.
“Korkut Eken Özel Kuvvetler Komutanlığında görev yapmış bir büyüğümüz. Saygı duyduğum bir kişi. Kahraman bir subay. Beni de ziyaret etti. Yanında da Atilla Peker isimli kişi vardı. Ama o gün adını bilmiyordum. Onun Sedat Peker’in kardeşi olduğunu sonradan öğrendim.
“Korkut Eken’in yanında bond çanta vardı. Ama içinde ne vardı onu bilemiyorum. O dönem Barış Kuvvetleri Komutanı Hasan Kundakçı’ydı. Korku Eken, Hasan Kundakçı’yla da görüştü. Korkut Eken bana Kutlu Adalı ile ilgili bir şey söylemedi. PKK ile ilgili istihbarat çalışması yapılacağını söyledi. Biz de kendisine Beyaz Renault marka Toros aracı tahsis ettik. Zaten biz Lefke’deydik. Kutlu Adalı Lefkoşa’daydı.
“Sivil Savunma Daire Başkanlığı’nın silahlı bir gücü yoktu. Barış Kuvvetleri Komutanlığı bir ihbar alıyor ve PKK’nın o çevreye silah gömdüğü bilgisine ulaşıyor. Orada arama yapılıyor. O aramada kullanılan Beyaz Renault marka Toros araç Sivil Savunma Daire Başkanlığı tarafından tahsis edilmişti. O aramada bu aracın gözükmesinden dolayı da Kutlu Adalı, Aziz Barnabas Manastarı baskınında kullanılan aracın aynı araç olduğunu yazdı.
“AİHM tarafından ifadem alınmadığı iddia ediliyor. Bu doğru değil. 17 AİHM yargıcının karşısında tanık olarak dinlendim. O dönem Ege Ordu Komutanlığında görevliydim. AİHM yazı yazarak beni dinlemek istemiş. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, benim gitmemi istedi. Kıbrıs’taki ara bölgede yer alan Ledra Palas’ta 17 AİHM hakimi karşısında ifade verdim. O yargıçlar arasında Rıza Türmen de vardı. Hepsi teker teker sorular sordu. Yaklaşık 2 saat sürdü.”
Serbestiyet, Galip Mendi’nin AİHM yargıçlarına verdiği ifadeye ulaştı.
Mendi’nin ifadesine Kutlu Adalı’yı ölüme götüren Aziz Barnabas baskını olayıyla ilgili yazıları nedeniyle baş vurulmuştu.
Adalı, öldürülmesinden üç ay önce, 17 Mart 1996 tarihinde Yenidüzen Gazetesi’nde yazdığı yazıda Aziz Barnabas baskınında kullanılan iki aracın “Sivil Savunma Örgütü mensubuna ait olduğunun saptandığını” yazmıştı. Makalenin ardından Yenidüzen gazetesinin baş editörü Sivil Savunma Teşkilatı’ndan aranmış, arayan kişi Adalı ailesini tehdit eden bir konuşma yapmıştı. Bu sırada Sivil Savunma Örgütü’nün başında Mendi bulunuyordu.
AİHM yargıçları 2005 yılında Galip Mendi’ye bu iddiaları sordular. Fakat Mendi, bu ifadesinde ne Korkut Eken’den ne de Atilla Peker’den bahsetti.
AİHM kararında aktarılan Mendi’nin cevapları şöyle:
“Tanık, Sivil Savunma Teşkilatı’nın Adalı’nın ölümüyle ilgisi olabileceğini reddetmiştir. Ayrıca, söz konusu olaya yönelik soruşturmada yer almamış olduğunu ve bunun olay hakkında ilk sorgulanışı olduğunu kaydetmiştir. Tanık, Sivil Savunma Teşkilatı’nın Adalı cinayeti ile ilgili olduğu iddialarının farkındaydı. Ancak, ne onun ne de Sivil Savunma Teşkilatının Adalı ile bir problemi vardı. Ayrıca, ona karşı kin beslemiyordu, zira onu tanımıyordu. İddiaların bütünüyle temelsiz olduğunu değerlendirdiği için teşkilat içinde soruşturma yürütmeyi gerekli bulmamıştı.
“Tanığın görev süresi olaydan bir ay sonra bitmiştir ve tanık adadan Ağustos 1996’da ayrılmıştır. Türkiye’ye dönüşünün üzerine, üstlerine, ne kendisinin ne de Sivil Savunma Teşkilatı’ndan herhangi başka bir kişinin cinayetle ilgisi olmuş olduğunu rapor etmiştir.
“Tanık, Aziz Barnabas olayının hiçbir şekilde Sivil Savunma Teşkilatı ile bağlantılı olmadığını iddia etmiştir. O dönemde Barış Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yürütülen operasyon teröristlere karşı bir operasyondur. Bu nedenle, Sivil Savunma Teşkilatı’nın Aziz Barnabas olayı ile ilişkili olduğu iddiaları doğru değildir. Tanık, bu iddiaların, teşkilatının, PKK’ya karşı yürütülen bir operasyon için resmi üniformalı Barış Kuvvetleri’ne sivil bir araba tahsis etmiş olduğu gerçeğinden kaynaklandığını belirtmiştir. Arabanın tahsis edilmesi haricinde, Sivil Savunma Teşkilatı, Aziz Barnabas olayı ile bağlantılı hiçbir gelişmeye müdahale etmemiştir.
“Aziz Barnabas olayı ve Sivil Savunma Teşkilatı’nın ilişkisi olduğu iddiası hakkında birçok gazete makalesi vardı. Bu makalelerden bazıları Yenidüzen’de Adalı tarafından yazılmıştı. Tanık, hiçbir gazeteden bu iddiaları yalanlamasını talep etmemiştir, ancak Sivil Savunma Teşkilatı’nın basın dairesindeki çalışma arkadaşlarına, gazeteye telefon açmaları ve onlara teşkilatın Aziz Barnabas olayı ile ilişkili olmadığını söylemeleri talimatını vermiştir. Çalışma arkadaşlarından biri bu mesajı gazeteye, muhtemelen yazı işleri müdürüne, uygun bir dille iletmiş ve tanığa mesajın iyi kabul gördüğünü geri bildirmiştir.
“Tanık, Hüseyin Demirci ile, yerli halktan diğer birçok kişiyle tanıştığı gibi, sivil savunmanın eğitim kurslarından birinde tanışmıştır. Ancak, Demirci’nin kendisinin danışmanı olduğu şeklindeki başvuranın iddiasını reddetmiştir. Ayrıca, Orhan Ceylan’ı, kahramanca yürüttüğü hizmetlerden oluşan bir meslek hayatından sonra şimdi emekli olan tanınmış bir subay olarak bildiğini ifade etmiştir. Ancak, onunla tanışmamıştır.
“Tanık, kendisinin Adalı cinayetinden iki gün önce, yani 4 Temmuz 1996 tarihinde adayı terk etmiş olduğu şeklindeki başvuranın iddiasını reddetmiştir. Tanık, 1996 Ağustos’unun ikinci haftasında, görev süresinin bitimini müteakiben, adadan ayrılmış olduğunu vurgulamıştır. Yenidüzen’in 23 Mart 1996 tarihli baskısındaki sütununda Adalı tarafından yapılan Aziz Barnabas olayına ilişkin iddialar hakkında soru sorulduğunda, tanık, iddialara karşı çıkmış ve beyaz Renault Toros marka arabayı teröristlere karşı bir operasyon için temin etmiş olduğunu belirtmiştir.
“Tanık, Yenidüzen editörünün tanığın gazeteye tehdit edici bir telefon açmış olduğu derecesine varan iddialarda bulunmuş olduğu Show TV’deki bir televizyon programına tepki göstermemiş olduğunu ifade etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı’nın yetkisini almadan iddialara tepki vermenin mümkün olmadığını açıklamıştır.
“Afrika gazetesinde yayınlanan, Sivil Savunma Teşkilatı’nın ilişkisi hakkında yazı yazmalarının daha iyi olacağını söylediği iddia edilen bir makalede, Mustafa Asilhan’dan, tanığın danışmanı olarak bahsetmiştir. Tanık, bu makale hakkında, Asilhan’ın hiçbir zaman kendisinin danışmanı olmamış olduğunu ve iddiaların doğru olmadığını vurgulamıştır.”
Rıza Türmen: “Bu bilgiler bizde yoktu”
Mendi’nin 2005’te ifade verdiği 17 hâkimli AİHM heyetinde bulunan Rıza Türmen, Karar TV’de katıldığı yayında “O günlerde şimdi ortaya çıkan bu bilgiler bizde yoktu” dedi.