AK Parti’nin Komisyon raporundan: “Örgüt kendini feshettiyse suç ortadan kalkar”

Komisyon toplantısında AK Partili üye Mustafa Şen, partisinin 50 sayfalık raporunu özetledi: “Örgüt kendini feshettiyse suç ortadan kalkar. Hüküm giymişlerde de bu suçlar düşer. Yargılama süreci devam ediyorsa orada da mahkeme düşer. Kişilerin topluma kazandırılması, iş, belki mesleki eğitim, psikolojik destek konularında devlet gereğini yerine getirmeli. Terör örgütü kendi varlığına son vermiştir ve dolayısıyla o sebeple bir belediyeye, bir yerel yönetime kayyum atanmışsa artık uygulamanın düşmesi gerektiği kanaatimizi paylaşıyoruz.”

TBMM’de çözüm süreci için kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun dünkü (4 Aralık) toplantısında AK Parti adına Komisyon üyesi milletvekili Mustafa Şen konuştu.

Şen, partisinin Komisyon’a sunacağı 9 ana başlıktan oluşan 50 sayfalık raporla ilgili şunları söyledi:

“‘Millî’, ‘dayanışma’, ‘kardeşlik’, ‘demokrasi’ kavramlarının izinden giden bir metin”

“Metnimizin biz sonuna geldik, 50 sayfalık bir metin ortaya çıktı. Metnimiz bir siyasi tutum belgesi olarak hazırlandı öncelikle onu söylemek isterim. Bir hukuki metin değil, lakin isteyen bir kurumun, kurulun hukuki çıktılar elde edebileceği bir içerik sunuyor. Diğer taraftan, Komisyonumuzun ismindeki ‘millî’, ‘dayanışma’, ‘kardeşlik’ ve ‘demokrasi’ gibi kavramların izlerinden giden bir metin. Olabildiğince ismine sadık kalmaya çalışıyor metnimiz ve 9 ana bölümden oluşuyor.

“Terörle mücadele sırasındaki demokratikleşme adımları…”

Birinci bölümde giriş mahiyetinde ‘Çerçeve ve Sorumluluk’ başlığını açtık. Burada, bu Komisyon çalışmalarına gelen süreci, Cumhurbaşkanımızın özellikle Ahlat’ta yaptığı konuşmadan alarak, sayın Bahçeli’nin olağanüstü girişimleriyle devam ettirerek bu Komisyon’un kurulması aşamalarına geldik.

Lakin, arada, özellikle Kürt meselesiyle alakalı, teröre karşı verilen mücadele devam ederken yapılan demokratikleşme adımlarını özellikle yazdık ki biz, bir taraftan teröre karşı mücadele verirken paralelinde de pek çok demokratikleşme adımlarını atan bir hükümet olarak, parti olarak tarihte yerimizi aldığımızı belirtmek istedik.

Devamında, partimizin çeşitli seçim beyannamelerinde, partimizin resmî belgelerinde yer alan Kürt sorunuyla alakalı metinleri de buraya dercettik yani sadece bir konuşma, bir metin değil aynı zamanda tarihî bir uygulamayı, bir fiiliyatı da rapora eklemiş olduk ve daha sağlam bir altyapı oluşturduk.

“Türkiye Modeli üzerinden gitmeliyiz”

Sonra Komisyonumuzun ‘çalışma seyri ve temsilî’ başlığını açtık. Burada da malumualiniz, az önce de zikredildi, 130’dan fazla kişi ve kurum burada dinlendi. Bize ne dediler, bizim ne yapmamızı istediler? Bu sorun nasıl çözülür? Yani silahsızlanma, silahtan arınma, silahları bırakma, fesih, devamında tasfiye süreçleri ve fakat ona ne olacak? Toplum yaşamaya devam ediyor. Bu süreçlerde dinlediğimiz arkadaşlarımızın bize dediklerini bir özet olarak, kendimize de bir ödev olarak metne dercettik.

Sonra fazla ayrıntısına girmeden uluslararası tecrübeleri aktardık lakin bütün bunların üstünde bir Türkiye modeli olduğunu ve bu model üzerinden gitmemiz gerektiğinin altını çizdik; bu, bize has bir uygulama, diğerleriyle benzeşen yönleri olsa da özü itibarıyla kendisidir; onun altını çizmeye çalıştık.

“Terör potansiyelinin sıfırlanması amacı”

4’üncü bölümde, terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge bahsine girdik zira kastımız sadece Türkiye’de terörün sona erdirilmesi ya da PKK’nın silah bırakması, kendini tasfiye etmesi değil çok daha ötesinde bölgenin terörden arındırılması, çok çok daha ötesinde ise ülkenin ve bölgenin terör potansiyelinin sıfırlanması amacını vurgulamaya çalıştık.

Yani hiçbir şekilde içerden ve dışarıdan böyle bir potansiyelin ortaya çıkarılıp kullanılamaması, aktive edilememesi görüşümüzü serdettik.

“Önce bir eşik belirlenmeli”

5’inci maddede, ilkesel eşik olması gerektiğini belirterek tespit ve tescil süreçlerinin yani yapılacaksa bir hukuki düzenlemenin buralara dayanması gerektiğini, bunun içinde her şeyden önce bir eşiğin belirlemesi gerektiğini vurgulamaya çalıştık, şöyle ki malumualiniz, iki temel görüş serdedebilir, iki aşırı uç serdedilebilir, söylenebilir: Bir, örgüt silahlarını bıraksın, her şeyi bitirsin, sonra kanun çıksın ya da siz kanunu çıkarın, onlar da gelirler, bırakırlar. Bunun ikisinin de olamayacağını biliyoruz, yıllar sürer bu.

Onun yerine terör örgütünün kendisini feshettiğini, kendi varlığına son verdiğine devletin ilgili birimlerinin somut delillerle ‘Buraya kadar gelindi, terör örgütünün artık bu işleri bıraktığının çok anlamlı bir vesikasıdır’ dediği yerde devletin ilgili otoritesinin ‘Bundan sonrasında terör örgütü yoktur, gerekli kanuni düzenlemeler yapılabilir’ demesi hâlinde meclisin kendi iradesiyle -tabii ki isterse- bu kanunu çıkarabileceğini belirtmeye çalıştık. Yani en başta kanun çıkar ya da ‘hele bir gitsin bakalım ne oluyor’ -ki uluslararası süreçler öyle- beş sene mi olur, on sene mi olur? Oraya bırakılmaması gerektiğini belirtmeye çalıştık hızlı yol almak için.

“Sabote etmeye çalışanlar var”

Bütün bunlardan sonra 6’ncı madde olarak öyle ya da böyle bizim kamu düzenini korumamız, bu süreçte de bir risk yönetimi yapmamız gerektiğini biliyoruz zira her gün bu işi sabote etmeye çalışan pek çok kişi ve kurumu -maalesef bazılarının siyasi olması da söz konusu- bunları da görüyoruz.

Dolayısıyla, risk yönetimini de yapmak gerektiğini ve kamu düzeninin korunması gerektiğini söylüyoruz.

“Örgüt kendini feshettiyse suç ortadan kalkar”

7’nci madde hukuki düzlem. Dediğim gibi, bu bir hukuk metni değil bu bir tutum belgesi fakat bu bir öneri, rapor da değil. Lakin hukuki bir bölümü de olmak zorunda zira diyelim ki Genel Kurul, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuyla ilgili bir kanun çıkartmak istedi, ona ilham verecek bazı içerikler de bu metinde var.

Şöyle ki: Örgüt üyeliği bir suç; örgüt kendini feshettiyse suç ortadan kalkar. Yardım ve yataklık yapmıştır, örgüt üyesi değildir, çok açıktır ki örgüt kendini feshettiyse -o tescil yapıldıktan sonra ama bunlar- yardım ve yataklıktan suçlamakla da düşer. Bu, dışarıda olanlar için. Hüküm giymişse, aynı şekilde, hüküm giymişlerde de bu suçlar düşer. Aynı şekilde, aynı suçtan yani yardım ve yataklıktan ya da üyelikten yargılanma süreci devam ediyorsa orada da mahkeme düşer. Fakat bunlara ‘Beş yıllık adli takip olması şartıyla’ diye bir ibare koyduk, önerimiz bu şekildedir.

Örgüte üyeliğin dışında terör faaliyetlerine bulaşmış kişilerin içeride olanlarına ve hâlihazırda içeride değil de dışarıda yaşamını devam ettirenlerine, Türkiye’de bulunmaları hâlinde dışarıdakilere de içeridekilere gibi Türk Ceza Kanunu’nun geçerli olacağını ancak örgütün kendini feshetmesi sebebiyle, silahlarını teslim etmesi sebebiyle ve kendi varlığına son vermesi sebebiyle kamu vicdanını incitmeyecek cezai indirimler düşünülebilir. Bu, meclisin takdiridir diye öneriyoruz.

Kabaca hukuki bölüm böyle, olabildiğince kısa tutmaya çalıştık o kısmı çünkü o bizim işimiz değil o kanun yapıcı Meclisin, Genel Kurulun işi ama bir ilham olması hasebiyle bir öneride bulunduk.

“Topluma kazandırılma, mesleki eğitim konularında devlet gereğini yapmalı”

Bütün bunlar oldu, topluma kazandırma, demokratikleşme süreçleri, bir taraftan kişilerin topluma kazandırılması, rehabilitasyonu, iş, belki mesleki eğitim, psikolojik destek, gençler, kadınlar, aileler, bütün bu kişi ve kurumlara mutlaka toplumsal destek verilmeli, devlet gereğini yerine getirmeli, sivil toplum kuruluşları da devreye girmeli. Burada bilimin ışığıyla üniversitelerin bize aydınlatma yapması gibi önerilerimiz var.

“Belediyelere kayyum uygulamasının düşmesi gerektiği kanaatimizi paylaşıyoruz”

Yine, aynı şekilde, süreçler demokratikleşme adımlarının daha da ileriye götürülmesi şeklinde devam ettirilmelidir. Bu meyanda önerilerimiz, Seçim Kanunu’nun, Siyasi Partiler Kanunu’nun, Yerel Yönetimler Kanunu’nun ve ilgili idari mekanizmaların daha da fazla demokratikleştirilmeleridir.

Misal; terör bitmiştir, terör faaliyetleri bitmiştir, terör örgütü kendi varlığına son vermiştir ve dolayısıyla o sebeple bir belediyeye, bir yerel yönetime kayyum atanmışsa artık uygulamanın düşmesi gerektiği kanaatimizi paylaşıyoruz.

“1850 ila 2 trilyon arasında rakamlar veriliyor”

9’uncu madde olarak da ekonomik rasyonalite ve kazanımlar kısmını ele aldık. Ekonomik kazanımlar malumualiniz, bir can gitmişse ekonominin hiçbir anlamı yoktur ama neticede hayat da devam etmektedir. Neler kaybettiğimizi biliyoruz. Çeşitli rakamlar, 1850 ila 2 trilyon arasında rakamlar veriliyor. Dediğim gibi bir canın yanında o rakamların hiçbir önemi yoktur ama neticede hayat devam etmektedir.

Dolayısıyla neler kaybettik ve neler kazanabiliriz? Ülke, bölge, daha geniş anlamda ısrarla benim ‘merkezî dünya’ dediğim, birilerinin ‘Orta Doğu’ bölgede neler olabilir, neler kazanılabilir? Ve bütün bölgenin kazanımları, kendisinin nasıl olabiliri ve denizaşırı ya da kıta aşırı ülkelere nasıl gitmemizin de yolunu bulmak gerekir ve bu da ona güzel bir imkân sağlayacaktır diye düşünüyoruz.

Bu 9 ana maddeden sonra kısa bir yönetici özeti şeklinde kısa bir yol haritası önerimiz var ve raporumuzu 50 sayfalık bir metin olarak, yarın son ince okumasını yapılarak nihayetlenmiş olacak, Başkanlığımıza bu şekilde raporumuzu sunacağız.”

Önceki İçerikBahis soruşturmasında yeni dalga: Ahmet Çakar ile çok sayıda yönetici ve futbolcu gözaltında