İYİ Parti’nin Diyarbakır ve Şanlıurfa il kongrelerini izleyen gazeteciler arasındayım.
Diyarbakır’dan Şanlıurfa’ya geçtiğimiz cumartesi akşamı, Akşener’le sohbet imkanı bulduk.
En merak edilen, tabii ki ortak aday konusuydu.
Altılı Masa, 26 Ocak’ta bu kez kendilerinin ev sahipliğinde toplanacak. Aday bahsinin önümüzdeki toplantıda açılacağını söyledi.
‘Kim olacak’ sorusuyla yüzleşmeyi, Altılı Masa’da şimdiye dek ertelemişlerdi. Önceliği, ‘nasıl yönetecek’ sorusuna vermişlerdi.
Seçimi kazanırlarsa izleyecekleri ortak politikalar, iş bölümü ve eylem planları tamamlandı sayılır. 30 Ocak’ta kamuoyuna açıklayacaklar.
Sıra, cumhurbaşkanı adaylarının kim olacağını belirlemeye geldi.
Peki Akşener, kimi istiyor? Kılıçdaroğlu’nu istemiyor mu? Veya İstemediği çıkarımları doğru mu?
Dolaylı ve doğrudan soruldu…
Akşener yine de ketumluğunu bozmadı.
Altılı Masa adına konuşmaktan da Altılı Masa’dan önce gazetecilere konuşmaktan da kaçındı. Masa’ya ve Masa’dakilere saygısızlık olacağı gerekçesiyle.
Bütün sıkıştırmalara rağmen masaya ayıp etmeme tavrından taviz vermese de iki şeyi anladık.
Dananın kuyruğu 26 Ocak’ta kopmayabilir, o toplantıdan bir isim çıkmayabilir, bu bir.
İkincisi de Altılı Masa, artık açık açık isim konuşmaya başlayacak. Kartlar açılacak. En nazik meselede herkes rengini belli edecek, masadaki sır perdesi kalkacak.
Akşener’le söyleşimizde bir nazik mesele daha vardı. Altılı Masa’nın adayı, HDP oyları olmadan seçimi nasıl kazanacak?
Özetle şöyleydi yaklaşımı…
Oyların sahibi, partiler değil seçmenlerin kendisidir. İYİ Parti de HDP seçmeni dahil her bir vatandaşın oyuna talip.
İYİ Parti’nin HDP yönetimine mesafeli durması, ortak adaylarının Kürt seçmene ulaşmasına engelmiş gibi gösteriliyor. Buna katılmadı.
Partilerle seçmenlerin sıklıkla karıştırılmasından, seçmenin iradesinin partilere ipotekli görülmesinden şikayetçiydi. Yanıltıcı buluyor.
Ayrıca Altılı Masa’daki diğer partilerin HDP’ye uzak ya da yakın durmalarına karışmadıklarını, kimseye engel olmadıklarını tekrarladı.
Kısacası; HDP yönetimiyle yakınlaşma baskısı altına alınmaktan, kışkırtılmaktan, HDP’yle imtihan edilmekten Akşener rahatsız. Bunun altında, Kürt seçmenle aralarını açmaya dönük bir fitne bile arıyor gibiydi.
Diyarbakır kongresinde, AK Parti’den uzaklaşan muhafazakâr Kürt seçmene hitap ediyordu. O oyları, İYİ Parti’ye ve Altılı Masa adayına çekebileceklerini kesiyor olmalı gözü.
Şu vurgusunu özellikle not ettim:
“Ben buraya rızanızı almaya geldim. Bir şeref sözü, bir namus sözü, bir Meral sözüyle; önyargı duvarlarını yıkmaya, karanlık gölgeleri yırtmaya geldim. Ben buraya kucaklaşmaya geldim. Çünkü düşmanlar barışır amma… Kan kardeşler, kucaklaşır.”
HDP’ye meyilli Kürt seçmeni hedeflemek ve ortak adaylarına çekmek de CHP’ye kalıyor bu durumda.
Son bir izlenim…
Genelde muhalefet, özelde Altılı Masa bugün İYİ Partisiz daha mı güçlü olurdu?
İYİ Parti kurulmasa siyasi dengeler, bugünkünden daha mı çok muhalefet lehine değişmiş olurdu?
Akşener; masadaki rollerinin, muhalefete katkılarının yeterince takdir edilmediğini düşünüyor.
Satır aralarında, üstü kapalı imalarında sanki haksızlığa uğradıkları duygusu sezdim.
Kongrelerin havasına gelince…
Katılım, canlı ve coşkuluydu.
Akşener, heyecanla karşılandı. Konuşması etkili, reaksiyon enerjikti.
Diyarbakır’da Ensarioğlu, Şanlıurfa’da Fakıbaba markalarını saflarına katmasının da payı muhakkak.