Almanya’da siyasetçilere yönelik hakaretlerin dozunun artması, başta Berlin Eyalet Mahkemesi olmak üzere Almanya’da yargıyı son yıllarda daha çok meşgul ediyor. Konu, son olarak en üst yargı mercii olan Federal Anayasa Mahkemesi’ni de meşgul etti. Anayasa Mahkemesi’nin bu hafta verdiği kararda “siyasetçilere yönelik nefret söylemleri, hakaretler ve tehditler anonim de kalınabilen dijital ağlarda ve fiziki olarak da artarken, bu tür söylemlerin nereye kadar düşünce özgürlüğü olduğu ve ne zaman suç teşkil ettiği” sorularına yanıtlar yer aldı.
Yeşiller Federal Meclis Milletvekili Renate Künast, 2019 yılında kendisine yöneltilen ağır küfür ve hakaretleri Berlin’de yargıya taşımış, ancak istediği sonucu alamayınca şikayetini bu kez Karlsruhe kentindeki Federal Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştı. Yüksek mahkeme bu hafta açıkladığı kararında politikacı lehinde karar verdi. Künast’ın dava dosyası, ona yönelik nefret paylaşımlarında hak ihlali görmeyen alt mahkemeye geri gönderildi. Böylece Künast’a küfür ve hakaret eden kişilerin bilgilerinin kendisine verilmesi ve bu yolla yargı yolunun açılabilmesi mümkün olacak.
Yeşiller Federal Meclis Milletvekili Renate Künast ağır küfür ve hakaretleri Berlin’de yargıya taşıdı.
Peki ne olmuştu?
Politikacı Renate Künast, 2015’te pedofili hakkındaki bir tartışmayla bağlantılı olarak 2019 yılında yalan bir alıntıyla dolaşıma sokulan bir haberin ardından yoğun nefret, hakaret ve tehditlere maruz kaldı. Cinsel şiddet içerikli tehditlere maruz kalan politikacı, ağır hakaret içeren 22 paylaşımı yargıya taşımak istedi. Bunları yapan kişilerin isimlerinin, e-postalarının ve IP adresleri ile paylaşımın yüklenme saatinin kendisine verilmesi amacıyla mahkemeye başvurdu. Ancak davaya bakan ilk merci olan Berlin Eyalet Mahkemesi söz konusu söylemlerde hak ihlali olduğu hükmüne varmadı. Künast’ın itirazı üzerine hakimler daha sonra 12 paylaşımı özlük haklarına hakaret olarak derecelendirerek paylaşanların bilgisinin verilmesine hükmetti.
Künast ise Berlinli hakimlerin kararını yetersiz buldu ve konuyu temel hak ve özgürlükler konusundaki en üst merci olan Karlsruhe’deki Federal Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.
Karlsruhe’deki hakimler alt mahkemenin aksine, yıllarca yanlış bir alıntıyla hedef gösterilen, tehdit ve hakaretlere uğrayan Künast lehine karar verdi. Hakimler, “düşünce özgürlüğünün korunmasının temelinde öncelikle ve özellikle vatandaşın hükmedenlere eleştiri hakkı güvencesinin yattığını” vurguladı. Ancak bununla birlikte hakimler, Anayasa’nın kamuya açık alanlar olan dijital ortamdaki nefret ve kışkırtmalara karşı bütün vatandaşları korumak ve gerektiğinde sınırlar çizmekle yükümlü olduğuna da hükmetti. Kararda ayrıca devlet ve toplum için çalışan kişilerin, kendilerinden beklentileri yerine getirebilmeleri için özlük haklarının yeterince korunması gerektiğine dikkat çekildi.
Künast: Demokrasi için güzel bir gün
Sadece fikirleri değil, kadın olması ve dış görünüşü üzerinden de sosyal paylaşım platformlarında sıkça hedef alınan Renate Künast, Federal Anayasa Mahkemesi’nin kararından memnun. Twitter’den yaptığı açıklamada, “Demokrasi için güzel bir gün. Karar, dijital çağda kayda geçen bir parça hukuk tarihi” yorumunu yaptı.
Siyasetçiyi dava sürecinde destekleyen Almanya Demokrasi ve İnsan Hakları Evi Vakfı’nın yan kuruluşu ve internette nefret söylemleriyle mücadelede danışma merkezi Hate Aid de üst mahkemenin kararından memnun. DW Türkçe’nin sorularını cevaplayan Hate Aid Hukuk Bölümü Başkanı Josephine Ballon, mahkemelerin kolaya kaçmak yerine her davanın koşullarını ayrı ayrı inceleyip tartıp biçmesi gerektiğini vurguladı. Bireylerin özlük haklarının ihlalinin tespiti için paylaşımların içeriğini, ulaştığı kitlenin büyüklüğünü ve bıraktığı genel izlenimi tam olarak mercek altına almak gerektiğini de savunan Ballon, “Hakaret siyasi düşünce oluşumunun bir parçası değildir” dedi.
Siyasetçilere yönelik nefret söylemlerinde Yeşiller’in çoğunlukla hedef alındığını tespit ettiklerini de belirten Ballon, son seçim dönemindeyse Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) gibi kitle partilerinin de buna maruz kaldığını söyledi. Ballon’a göre İslam ve göç karşıtı Almanya için Alternatif (AfD) partisi de nefret içerikleriyle karşılaşıyor.
Öte yandan Ballon, ellerindeki verilere dayanarak kadınların erkeklere kıyasla daha cinsiyetçi hakarete ve küfürlere maruz kaldığına da dikkat çekti.
Hate Aid Hukuk Bölümü Başkanı Josephine Ballon.
Hate Aid uzmanı Ballon’a göre bu nefret içerikli paylaşımlar tesadüf değil. Genellikle organize ve Federal Emniyet Teşkilatı’nın (BKA) verilerine göre dijital şiddetin, ağırlıklı olarak sağ ve aşırı sağ kaynaklı olduğunu söyleyen Ballon, 2019’da bu grupların dijital şiddetteki payının yüzde 73 olduğunu belirtti. Politikacıların tam olarak ne kadar hakaret ve nefret söylemi yaşadığı ise bilinmiyor.
Hate Aid‘e göre dijital şiddet bütün büyük sosyal ağlarda yaşanabiliyor. Anonim kalınabilmesi nedeniyle suçluların tespiti zor, bu da pek çok kişiyi bu alana kaydırıyor. Uzman Ballon, önceki senelerde kovuşturma ve yargı organlarının bu alanda neredeyse hiç suç takibi yapmadığını, şimdiyse bunun yavaş yavaş değiştiğini ifade ediyor. Ballon’a göre Almanya’da 1 Şubat itibarıyla sosyal ağların, suç teşkil eden paylaşımları sadece silmekle kalmayıp emniyete bildirmesine ilişkin düzenleme de kullanıcıya önceden bildirilmesi halinde prensipte sorun değil. Orada sorun, yargıya intikal etmeden çokça verinin emniyette birikmesi ihtimali, yani veri güvenliği. Bu gerekçeyle büyük ağ sağlayıcılarının zaten uygulamaya karşı dava açtıklarını hatırlatıyor.
Kassel Valisi Walter Lübcke evinin terasında aşırı sağcılar tarafından başından vurularak öldürüldü. Bu cinayet Almanya siyasi tarihinde bir dönüm noktası oldu.
Siyasetçinin derisi kalın olur
Almanya’da toplumsal ve siyasi teamüllere göre “politikacının derisi kalın olmalı”. Kastedilense eleştiri, küfür ve hakaretlerde alıngan davranmayıp soğukkanlı kalabilmesi. Dolayısıyla siyasetçilere yönelik hakaret ve tehditler, fiziki şiddete dönüşme potansiyeli içermiyorsa önceki yıllarda yargıya ve medyaya pek intikal etmiyordu. Ancak son yıllarda yerel politikacılara yönelik bıçaklı saldırılar, araçlarına kundaklama girişimleri ve Kassel kenti valisi Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) üyesi Walter Lübcke‘nin terasında öldürülmesi konuyu aşırı sağcı tehdit boyutuyla başka bir düzleme taşıdı. Pandemi sürecinde de korona tedbirleri karşıtlarının gösterilerinde siyasetçilerin sıklıkla hedef alınması ve bu gösterilerdeki bazı grupların radikalleşmesi dikkatleri bu yöne daha fazla çekti.
Dijital ortamdaki suç ve nefret söylemlerine yönelik kesin veriler yok. Ancak DW Türkçe’nin sorularını cevaplayan Federal Emniyet Teşkilatı (BKA), siyasetçiler ile devlet ve hükümet görevlilerine yönelik siyasi suçlarda son 4 yılda yaklaşık yüzde 200 oranında artış kaydedildiğini bildirdi. Emniyetin verilerine göre 2017 yılınca siyasetçi, devlet ve hükümet yetkililerine yönelik bin 527 siyasi içerikli suç kayda geçerken, bu rakamın geçen seneye dair geçici verilerde 4 bin 458’e ulaştığı tespit edildi.
Alman güvenlik birimlerinin en tehlikeli gördüğü ağ Telegram.
En tehlikeli ağ Telegram
Alman güvenlik birimlerinin en tehlikeli gördüğü ağ ise Telegram. Burada kullanıcıların hiçbir filtreleme olmadan paylaşımlar yaptığı, pandemi döneminde özellikle devlet ve hükümet görevlileri ile politikacılar, bilim insanları ve hekimlerin öldürülmesine varan ağır suça yönelik çağrılar tespit edildiği kaydediliyor. Federal Emniyet Teşkilatı, DW Türkçe’ye Telegram’daki bu ölüm tehditlerini takip için özel bir masa kurulduğunu aktardı.
Almanya’da son yıllarda artan aşırı sağcı propaganda, ırkçı ve nefret söylemleriyle mücadele amacıyla hazırlanan Sosyal Medya Platformlarında Hukuki Uygulamanın İyileştirilmesi Kanunu (NetzDG) 1 Ekim 2017’de yürürlüğe girmiş, aşırı sağcı ve ırkçı Hanau, Halle saldırıları ile Kassel valisi Walter Lübcke cinayetleri sonrasında da iyileştirilmişti.