Dün (12 Temmuz), MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bugün Meclis’te partisinin grup toplantısında yapacağı konuşmaya atıfla kaleme aldığım “Yarın Meclis’te Erdoğan’a Çözüm Süreci ‘ayarı’ gelebilir” başlıklı analizin isabet oranını tayin etme vakti geldi, çünkü Bahçeli sözünü ettiğim konuşmasını sabah saatlerinde yaptı.
Bahçeli’nin bugünkü konuşmasında, Diyarbakır’da Çözüm Süreci’ne sahip çıkan, “biz yıkmadık onlar yıktı” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, daha önce başka konularda verdiği ayarlardan birini daha verebileceğini Bahçeli’nin basın danışmanı Yıldıray Çiçek’in bir tweetine dayandırmış, şöyle yazmıştım:
“Bahçeli’nin basın danışman Yıldıray Çiçek: ‘En iyi ‘çözüm süreci’ devlete-millete silah doğrultan teröristi leş haline getirmektir…’ Danışmanı, Bahçeli’ye danışmadan Erdoğan’la çözüm süreci polemiğine girer mi? Bu sorunun cevabı ‘hayır’ ise, MHP Genel Başkanı’nın yarınki grup toplantısında Erdoğan’a öncekilere benzer bir ‘ayar’ vermesini beklemek yerinde olur.”
Yıldıray Çiçek’in tweeti tabii aktüel bir işaret olarak önemliydi ama hiç böyle bir şey olmasaydı bile Bahçeli’nin yine sert bir çıkış yapması şaşırtıcı olmazdı. Çünkü Cumhur İttifakı ile -adı ne olursa olsun- ‘çözümcü’ bir siyasetin bir arada bulunması eşyanın tabiatına aykırı bir hal oluştururdu.
Dün, akşam saatleri: Bülent Turan Çözüm Süreci’ni gömüyor
Bahçeli ne diyecek acaba diye bu sabahı beklerken, dün akşam saatlerinde AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan TBMM’de bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilerin sorularını cevapladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır’daki sözlerinin hatırlatılmasını takiben Bülent Turan’dan gelen cümle, hiç kuşkusuz basın toplantısının en önemli bölümüydü. Şöyle dedi:
“Çözüm süreci tarzı bir ifadeyi ne gerekli ne doğru buluyoruz. Bizim bir tane sürecimiz var, 84 milyonun ayağa kalkması, ekonomisinin, istihdamının büyümesi, tüm dünyada iddialı bir ülke haline gelmesi için çalışmak.”
Bu sözleri duyunca benim yorumum şöyle oldu: AK Parti, ertesi gün Bahçeli’den gelecek Çözüm Süreci salvosunu engellemeye, en azından yumuşatmaya çalışıyor.
Ve bu sabah Bahçeli’yi dinledikten sonra açıkçası yorumumun isabetli olduğunu düşündüm.
Bahçeli, Türkiye’nin “içi boşaltılmış, sütunları kırılmış, boyası dökülmüş bir demokrasi kuşatması altında” olduğunu tespit ettikten, buna delil gösterdiği süreçleri tek tek sıraladıktan sonra konuyu, başka bir ‘süreç’e bağladı ve şöyle dedi:
“Bu süreçlerin ardından yapılan açıklamaların hepsi tek merkezden kaleme alınmış gibidir. Ve hedef ülke Türkiye’dir. Çözüm süreciyle ilgili asılsız ve tehlikeli söylentilerin arka planında da bunlar vardır.”
Söyleyin, bu birkaç cümlenin, kadife eldiven içine gizlenmiş demir bir yumruktan farkı var mı? Yok.
Tabii kadife eldiven hiç olmayabilir, doğrudan demirle de girişebilirdi MHP lideri, fakat anlaşılan Bülent Turan’ın dün akşam saatlerinde yaptığı yumuşatma hamlesi işe yaramış.
Özetlersek, süreç şöyle gelişmiş gibi görünüyor: Erdoğan’ın Diyarbakır’daki sözleri Bahçeli tarafından öfkeyle karşılandı ve bir daha ağzına almaması için gerekli uyarının yapılmasına karar verildi… Cevabın Salı günkü grup toplantısında verilmesi uygun bulundu… Yine de AK Parti’ye bir şans daha verildi ve Yıldıray Çiçek’in Erdoğan’la doğrudan polemiği araya sokuldu… AK Parti mesajı aldı ve yatıştırma hamlesini Bülent Turan’ın yapmasına karar verildi… Bahçeli de ‘hah, adam olun şöyle’ diyerek kadife eldivenini giydi ve son hamleyi ödüllendirdi.
Yıldıray Çiçek’in Çözüm Süreci gibi bir konuda Bahçeli’ye danışmadan, ne söyleyeceğini belirlemeden Erdoğan’la polemiğe giremeyeceğini söylemiştim…
Aynı şey Bülent Turan için de geçerli. Onun da, Erdoğan’ın sözlerinin üzerinden daha üç gün geçmeden, o sözlerin üzerini çizme iradesi göstermesi beklenemez.
Bu durumda soru şöyle şekilleniyor: ‘Çözüm süreci’ lafını bir daha duyar mıyız?
Bence duymayız.