Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) açılan kapatma davasının tam MHP kurultayının öncesine denk gelmesini ‘tesadüf’ olarak göremeyiz herhalde. Nitekim HDP yetkilileri de bunu kurultay öncesi MHP’ye verilmiş bir hediye olarak yorumladılar.
Burada kafaları kurcalayan çok önemli bir soru var: AK Parti’den gelen sesler çoğunlukla kapatma davasının iyi olmayacağı yönündeydi. Hatta grup başkanvekili Cahit Özkan’ın hararetli “kapatılacak” çıkışı içerden tepki almış olacak ki, Özkan bir gün sonra en can sıkıcı klişelerle sözlerini tevil yoluna gitti: Maksadını aşmıştı, yanlış anlaşılmıştı, ‘kapatma’ derken sandıkta kapatmayı kast etmişti, falan…
Kafaları kurcalayan soru şu: Arada ne olmuştu da AK Parti fikir değiştirmişti. (Farkında mısınız, aslında yargının bir fiilinden söz ediyoruz ama, davanın açılıp açılmayacağı kararında esas aktörün iktidar partisi olduğunu söyleyip öyle konuşuyoruz ve bu kimseye yadırgatıcı gelmiyor. Çünkü herkes biliyor ki gerçekçi bir analiz bunu gerektiriyor. Ne kadar acıklı.)
AK Parti’deki bu yalpalama olmasaydı, MHP gibi baştan beri “kapatılacak” diye tuttursaydı, kafalara herhangi bir soru takılmayacaktı. O zaman durumu Etyen Mahçupyan’ın bugün Serbestiyet’te yer alan analiziyle açıklamak mümkün olabilirdi:
“Batı dünyası Türkiye’yi artık ‘kendinden’ saymıyor, ‘haydutlaşma’ temayülü gösteren, ‘yönetilmesi gereken’ bir ülke olarak görüyor. Diğer deyişle Batı’nın Türkiye’ye bakışında çıta aşağı çekilmiş durumda. Bu iktidar varken Türkiye’de anlamlı bir demokratik gelişme olmayacağını anlamış oldukları için jeopolitik çıkarlarını öne alıyorlar.”
Yani, bu satırların mefhum-ı muhalifinden olmak üzere: İktidar, Batı’dan ciddi bir demokrasi uyarısı almayacağını bildiği için her türlü otoriter ve baskıcı adımı atmadan imtina etmiyor.
Dediğimiz gibi; bu analiz HDP’nin kapatılması için de geçerli olsaydı işaret ettiğim yalpalamanın yaşanmaması gerekirdi, fakat AK Parti bunu yaşadı. Yaşadı, çünkü bu meselenin doğrudan iç politikayla bir ilgisi var. Yani AK Parti’nin seçimde alacağı oyları ilgilendiriyor.
İşte bu nedenle, AK Parti bir süre karın ağrısı yaşadıktan sonra “tamam” dedi ve MHP’ye uzattı ‘hediye’yi.
Peki ne oldu da nihai karar böyle tecelli etti? Sorunun cevabı: Arada ‘Andımız’ krizi patlak verdi… Üç yıl önce ittifakı parçalamasına ramak kalmış Andımız krizi bir kez daha patlak verince, AK Parti “buyur sana HDP kapatma davası” diyerek onu yatıştırma hesabı yaptı.
Devlet Bahçeli kurultay konuşmasında konudan söz etmedi, Erdoğan da “Andımız İstiklal Marşımızdır” demekle yetinip konuyu kapattı.
İktidar ortakları arasındaki bu hediye becayişiyle, mesele şimdilik hallolmuş görünüyor.