Son örneğini Sedat Peker’in videoları vesilesiyle bir kez daha idrak ettik: Yağmur halinde enformasyona maruz kaldığımızda, dikkatimiz kaçınılmaz biçimde anlatılanların en ‘sert’, en çarpıcı olanlarına kayıyor ve önemli bazı ayrıntılar, yeteri kadar çarpıcı olmadığı için silikleşiyor ve ‘görülmüyor.’
Bunlardan ikisine dikkat çekmek istiyorum.
Birincisi videolardan değil, Peker’in tweetlerinden…
Hatırlanacağı üzere Habertürk’teki söyleşisinde, İçişleri Bakanı Soylu’nun yüzü en çok, mesele “madem Peker her türlü kirli işe bulaşmış biriydi, neden AK Parti onu el üstünde tuttu, saygın işadamı muamelesi yaptı, övdü? Akademisyenleri kanlarında banyo yapmakla tehdit ettiğinde AK Parti ne yapıyordu” sorularına geldiğinde düşmüştü.
Soylu bu soruları “genelleme yapmayalım” klişesiyle savuşturamayınca, içlerinden “kan banyosu” bölümünü seçti ve gazetecilere çok ilginç bir soru sordu: “Düşünün bakalım, o tehdit kimin işine yaramıştır o zaman?”
Soylu’nun iması açıktı: İktidar kanadından biri muhalifleri kan banyosuyla tehdit ederse, bu iktidarın yararına değil zararına olur. Kan banyosuyla tehdit eden, korkutan bir iktidar tepki toplar.
Sedat Peker Süleyman Soylu’nun bu sözlerinden hemen sonra şu tweeti attı:
“Kanla ilgili söylemiş olduğum olayların hepsi söylendiği dönemde hükümetin lehinedir. Çünkü o zaman korku iklimi oluşturmak lazımdı.”
Sedat Peker’in o dönemde iktidar elitleriyle içli dışlı olduğunu, söz ve eylemlerini onların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlediğini düşündüğümüzde, ona hak vermemek mümkün mü? İktidarın ihtiyacı korku salmak olmasaydı, bu Peker’e iletilmez, “yaptıkların bize zarar veriyor, yapma” denmez miydi? Bu uyarıyı aldıktan sonra Peker’in korku salan söz ve eylemlerine son vermesi beklenmez miydi? Ayrıca: Peker’in “iktidarın aleyhine iş gören söz ve eylemlerinin” o dönemde iktidar medyasında eleştirilmesi gerekmez miydi?
“Vatanseverlik diye diye milleti coşturuyorlar, herkesi birbirine sokuyorlar”
“Korkut Eken bana dedi ki, Kıbrıs’ta bir adam var, evet abi dedim, bu dedi Kıbrıs’ı Rumlara satmak istiyor. Çocuğuz, genciz, bizi bi doldurdu, bi doldur boşalt, bi doldur boşalt… Dedi ki bana iki profesyonel adam lazım. Dedim abi, kendi öz kardeşimi vereceğim sana, evet, öz kardeşimi, Atilla Peker’i vereceğim sana. Çok iyidir dedim, uzmandır, sokaklarda yetişmiştir. (…) Allaha hamdolsun o yüce insanın kanını nasip etmedi bize. Adam bugünleri görmüş, onun için çalışmış, Rumlara falan satacağı yok. Ya, hep böyle yapıyorlar, vatanseverlik, vatanseverlik diye diye milleti coşturuyorlar, herkesi birbirine sokuyorlar.”
Bu da Peker’in yedinci videosundan… “Vatan vatan” diye ensemizde boza pişirenlerin çoğu kez aslında neyin peşinde olduklarını, Sedat Peker gibi birinin pişmanlığı ve uyanışı üzerinden öğrenmek az kazanç değil.
Onca sert, cazip ve çarpıcı haber arasında kaynamaması gereken önemli bir anekdot.