Freud’a ve Lacan’a göre gerçek, konuşanın bilinçli olarak kurduğu cümlelerden çok bilincin anlık olarak devre dışında kaldığı “bilinçdışı oluşumlar”da, yani dilin işlemediği “dil sürçmelerinde, sessizlikte, hecelerin birbirine girmesinde” gizlidir.
Yani şöyle: Beynin gizlemeye çalıştığı bir gerçek var, insan bilinçli halinde bunu gizlemeyi gerçekten de başarıyor, fakat o gerçek o beyinde nal gibi duruyor ve insanın bir boşluk ânında… bir “bilinçdışı oluşum”un etkisi altına girdiği bir anda fırlayıp çıkıyor.
Mehmet Ağar’ın Yalıkavak Marina’ya ‘çöküldüğü’ iddialarına cevap verirken kullandığı bir cümle; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun o cümleden ötürü Ağar’a sitem iletmesi ve akabinde gelen özür, bir sürç-i lisan analizi için mükemmel bir zemin teşkil ediyor.
Önce kısaca hatırlayalım olan biteni:
Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, iş insanı Mübariz Mansimov’u tehdit ederek Yalıkavak Marina’yı aldığı iddiasıyla ilgili olarak dün (12 Mayıs) Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk’e “Bugün eğer mafya buraya giremiyorsa bizim burada olmamızdandır” dedi.
Bu izahın kaçınılmaz olarak akla getirdiği soruyu dün Serbestiyet, konuya dair haberinde Ağar’ın kendi ifadelerini kullanarak sormuştu: “’Devlet hizmetinden ayrılalı 25 yıl, siyasetten ayrılalı 15 yıl’ olan Ağar’ın mafyayı caydırıcı gücü nereden geliyor?”
Bu sorunun ‘gündemdeki soru’ biçimini almasına rağmen Ağar aradan geçen bir günde hiçbir düzeltme yapmadı. Nihayet bu sabah (13 Mayıs), sözlerindeki kurşun gibi ağır çelişki bizzat İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından dile getirilince, sözlerini tevil etmeye karar verdi.
Süleyman Soylu: “Bu süreçte ‘belki dil sürçmesidir’ diye hâlâ tekzibini beklediğim cümle ‘Biz olmasa idik oraya mafya çökecekti’ cümlesidir. İnşallah saygısız gazetecinin çarpıtmasıdır. Benim devletim Libya’ya ve Karabağ’a çökülmesine fırsat vermedi. Kıytırık bir marinaya mafya bozuntularının çökmesine fırsat vermez. Türkiye eski Türkiye değil.”
Mehmet Ağar: “Bütün eleştirilere hak veriyorum. Olayın kızgınlığından dil sürçmesi söz konusu. Benim bu tabiri kullanmam fevkalade yanlıştır. Bütün meslektaşlarımı incittiğimi düşünüyorum, kalbî özür diliyorum.”
Şimdi bu ‘kalbî özür’ bize ne söylüyor?
Ağar’ın bu sözlerinden ötürü çok büyük bir pişmanlık duyduğunu söylüyor, ki öyledir. Hiç şüphesiz kendisine de çok kızmıştır; meğer ki bazı yorumlarda dile getirildiği gibi bunu bir hesapla, bilinçli olarak söylemiş olsun.
Kanaatime göre bu yorumlar isabetsizdir. Kendi cümleleriyle söylersek, herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının, varlığıyla mafyayı caydırma gücüne sahip olduğunu söylemesinin o vatandaşa nasıl bir faydası olabilir? Bu, bilinçdışının kendisine oynadığı apaçık bir itiraftır. Kendinizden pay biçin: Bir araziyi satın almışsınız (sıradan bir vatandaşsınız), fakat bir yandan da o araziye mafyanın “çökme” planları yaptığından eminsiniz. “Ben burayı satın aldım, benden başkası alsaydı buraya mafya çökerdi” gibi bir cümle aklınızın ucundan geçer miydi?
Ağar, sürç-i lisanıyla devlet içindeki büyük gücünü ve o gücü nasıl kullandığını fâş etmiştir; eh, bu da neyin ne olduğunu bilmek isteyen biz sıradan yurttaşlar için hiç fena bir kazanç değildir.