Vahap Coşkun’un Şengal analizini SerbestiyetPod’dan dinlemek için:
Serbestiyet: Size bugün Türkiye ve İran’ın, Irak’taki -ama özellikle Şengal’daki- pozisyonlarına dair bir soru yöneltmek istiyoruz. Bu iki ülkenin Şengal’de karşı karşıya gelme pozisyonları (ihtimali) geçtiğimiz günlerde daha görünür hale geldi. Şengal’in İran için önemini biliyoruz; Şam ve Beyrut erişimi açısından kritik bir önemi var. Geçtiğimiz hafta içinde İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in “Türkiye’nin Irak ve Suriye’deki varlığı yanlış” dediği iddia edildi. Fakat, daha sonra söyleyip söylemediği netlik kazanmadı. Şengal’in İran’ın kırmızı çizgisi olduğu açık. Burada PKK’nın ve İran’ın Haşdi Şabi güçlerinin ciddi bir yığınağı var, bunu da biliyoruz. Merkezi Irak Yönetimi her iki gücün de Şengal’den çıkarılacağını söylemişti, daha sonra tekrarlandı bu. Nihayetinde kısa bir süre önce oraya on beş bin kişilik yeni Haşdi Şabi gücü gönderildi. Bu da açık bilgi, gizli bir istihbarat bilgisi değil. Bütün bunlardan sonra size şunu soruyoruz: Şengal’de ne olmak ihtimali var?
Vahap Coşkun: Şengal; Türkiye, Irak ve İran arasındaki satrancın en önemli noktalarından biri gibi gözüküyor. Bilindiği üzere Ekim 2020’de Irak Merkezi Hükümeti ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında Şengal anlaşması imzalanmıştı. Anlaşma Şengal’de düzenin yeniden tesis edilmesini, IŞİD saldırısı sonrası yüzde sekseni yıkılan bölgenin imarını ve silahlı güçlerden arındırılmasını içeriyordu. Ancak üzerinden dört ay geçmesine rağmen henüz bu anlaşmanın hayata geçirilemediğini görüyoruz. Ocak ayında Milli Savunma Bakanı Akar ve Genelkurmay Başkanı Güler, Bağdat ve Erbil’i ziyaret etmişlerdi. Ele alınan birçok konu vardı ama esas meselenin Şengal olduğu açıktı.
Nitekim ziyaretin ardından Türkiye’de Şengal’e yönelik bir askeri operasyonun yapılacağına dair beklenti de oluştu. Ancak Türkiye’nin Şengal’e bir askeri müdahalede bulunmasına karşı çıkan başlıca üç başkent var.
Birincisi Bağdat. Evet, Irak da Türkiye gibi PKK’nin Şengal’deki varlığından rahatsız ancak bu rahatsızlık Türkiye’nin Şengal’de bir operasyon yapmasına yeşil ışık yakacağı anlamına da gelmiyor.
Bağdat’ın böyle bir operasyona karşı çıkmasının hem tarihi hem de güncel nedenleri var. Tarihi neden Musul’dur. Türkiye’den Irak’a yönelik herhangi bir açıklama yapıldığında Irak’taki siyasi elitlerin bunu hemen Türkiye’nin Musul hayallerine kapılması olarak yorumladığı ve bundan büyük bir rahatsızlık duyulduğu biliniyor.
Ama daha önemlisi güncel nedendir. Türkiye’nin halihazırda Irak’ta bir askeri varlığı mevcut. Gara operasyonundan sonra da Erdoğan “Biz güvenliğimiz için operasyonları genişleterek devam edeceğiz, güvenli hale getirdiğimiz yerlerde ne kadar gerekiyorsa o kadar kalacağız” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Bu açıklama da Irak’taki endişeleri büyüttü. Mesela Irak Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Sahaf kendilerinin tavırlarının çok net olduğunu, Irak hükümeti ile koordinasyon içinde yapılmayan her türlü operasyonu reddettiklerini açıklamıştı.
Yine Irak Başbakanı Kazımi yeni açıklamasında “Hangi taraftan gelirse gelsin, egemenliğimizi ve çıkarlarımızı etkileyen her girişimden endişe duyuyoruz” ifadesini kullanmıştı. Hulasa, Irak, Türkiye’nin Irak’taki askeri varlığından ve operasyonlarından rahatsız. Bunu daha da büyütecek, Irak’taki askeri varlığını daha da arttıracak bir operasyona da bu anlamda karşı çıkıyor.
İkinci başkent Washington. Evet, ABD de PKK’nin Şengal’den çıkmasını istiyor ama bunun Türkiye eliyle değil de Irak merkezi güçleri eliyle yapılmasına taraftar. Türkiye’ye karşı çıkması için iki nedeni var. Bunlardan birincisi, IŞİD’in Ezidilere yönelik soykırımının dünyada oluşturduğu yoğun duyarlılık… ABD, tekrardan böyle bir görüntünün ortaya çıkmasına sebebiyet verecek bir askeri operasyonun Şengal’de yapılmasına şu anda taraftar değil. İkincisi, Türkiye’nin herhangi bir operasyon yapması durumunda bu Irak Başbakanı Mustafa Kazımi’nin elini zayıflatır. ABD ise destek verdiği başbakanın güç kaybetmesini, Irak’ta -özellikle Haşdi Şabi karşısında- zayıflamasını istemiyor. O nedenle Türkiye’nin bölgeye bir operasyon yapmasına soğuk bakıyor.
En önemli başkent şüphesiz Tahran. Tahran, Şengal’in Haşdi Şabi’nin elinde kalmasını istiyor. İki sebepten ötürü. Bunlardan birincisi Suriye ve Irak sınırlarına atfettiği önem. İran, Haşdi Şabi eliyle bu bölgeyi kontrol altında tutmak istiyor. İkincisi de ABD’nin askeri güçlerini Kürdistan’a kaydırma işaretleri vermesi… Tahran dengeleyici bir unsur olarak Şengal’i denetim altında tutmak istiyor.
Haşdi Şabi İran’ın etki ettiği bir yapı. İran’ın bu politikası Haşdi Şabi’nin de Türkiye’ye yönelik çok sert açıklamalarını beraberinde getiriyor. Haşdi Şabi hem Şengal’deki varlığını arttırıyor hem de Türkiye’ye karşı çok sert açıklamalarda bulunuyor. Mesela son dönemde Haşdi Şabi yetkilileri hiç kimsenin kendilerini tehdit edemeyeceğini, bu toprakların kendilerine ait olduğunu, Türkiye’nin bir operasyon yapması halinde en sert yanıtı vereceklerini ifade etmişti. Dolayısıyla Türkiye ile İran arasında Şengal yeni bir mücadele sahası olmaya namzet gözüküyor.
Zaten son günlerdeki diplomatik gerilim de bunun açık bir teyidi anlamına geliyor. Biliyorsunuz İran’ın Bağdat Büyükelçisi Türkiye’nin Irak’ın toprak bütünlüğünü ve egemenlik haklarını ihlal ettiğini açıkladı. Buna mukabil Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi de çok sert bir cevap verdi ve “Bize bu konuda ders verebilecek en son devlet İran’dır” dedi. Nitekim İran’ın Ankara Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı ve bu rahatsızlık kendisine de ifade edildi. Dolayısıyla Türkiye Şengal’e yönelik bir müdahaleyi düşünüyorsa burada sadece PKK ile değil Haşdi Şabi ve onun arkasındaki İran’la da mücadele etmesi gerekecek. O nedenle burada sorunun çok boyutlu olduğunu görmek gerekiyor.