Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması istemiyle açılan davada iddianamenin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na iadesini kararlaştırdı.
AYM Genel Kurulu, gündem toplantısında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin tarafından HDP’nin kapatılmasına ilişkin açılan davada ilk incelemeyi yaptı.
İddianamede usul eksiklikleri tespit eden Genel Kurul, eksikliklerin tamamlanması için başvurunun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na iadesine karar verdi.
Prof. Dr. Osman Can: Bu iddianame ile HDP kapatılamaz
Bianet’e HDP’nin kapatılmasıyla ilgili konuşan eski Anayasa röportörü Prof. Dr. Osman Can, “Türkiye siyasal kanalları kapatıyor. Bu, ‘şiddete başvurun’ demektir. Bunun ne anlama geldiği konusunda herkesin oturup düşünmesi gerekiyor” dedi.
“Aceleye getirilmiş bir iddianame”
Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Vural Savaş ve Nuri Ok’un hazırladığı iddianamelerle benzerlik gösterdiğini ifade eden Prof. Dr. Can, şöyle konuştu:
“Anayasa’nın değişmesi gerektiğini söylediğimiz, hukuki bir değer atfedilmemesi gerekiyor dediğimiz beşinci paragrafıyla başlayan şovenist bir iddianame var ortada.
İddianamenin büyük bir kısmını inceledim. Bin tane eylemden söz ediliyor hatta daha fazla bunların 900-950’si soruşturma aşamasında. Soruşturma aşamasında olan eylemleri gerekçe göstererek parti kapatılması biraz güç.
Eylemin gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda daha soruşturma tamamlanmamış. Bir partinin kapatılması amacıyla yola çıkıyorsanız, soruşturma aşamasındaki dosyalarla çıkamazsınız.
Aceleye getirilmiş bir iddianame gibi görünüyor ya da siyasi baskı ortaya çıktı. Savcılar ellerinde ne varsa gönderdi.”
“AİHM’in tutumu çok net”
İddianamedeki isnat edilen suçlara ve niteliklerine değinen Prof. Dr. Can, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“İddianamede gördüğüm eylemlerin büyük çoğunluğu ‘terör örgütü propagandası’ fakat bugüne kadar bu nedenle açılan davaların büyük çoğunluğunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ‘ifade hürriyeti’ kapsamında görüyor.
Mesela Demokratik Toplum Kongresi’nde (DTK) konuşma veya görev almış olmak ‘terör örgütü üyeliği’ olarak tanımlanıyor. DTK ne zaman terör örgütü olarak ilan edildi bilmiyorum ama bildiğim kadarıyla yasal bir zemini var.
Selahattin Demirtaş ile ilgili iddianameden suçlamalar var. Ancak isnat edilen suçların tamamında AİHM karar verdi. AİHM, ‘delil yok, ifade hürriyeti var, tutuklamayı gerektirecek hukuki bir durum yok. Politik amaçlar oluşturulmuş bir yargılama söz konusu’ dedi.
İddianamenin ağırlık merkezi Kobani olayları, HDP’nin MYK’sında yer alan kişiler Kobani olaylarından sorumlu tutuluyor. Bir tweet atılmış, bu tweet nedeniyle insanlar sokağa dökülmüş. AİHM’in bu konudaki tutumu çok net: ‘Bununla bu ilişkiyi kuramazsınız’ diyor.
Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında mahkûmiyet kararı verilen dosya parti kapatmaya gerekçe olarak gösteriliyor.
Erol Katırcıoğlu’nun iki konuşması ‘propaganda’ olarak gösteriliyor. Sırrı Süreyya Önder’in AİHM kararı verdiği dosyası iddianamede yer alıyor. Bütün bunlarla baktığımızda Anayasa’ya aykırı eylemlerin odağı haline gelmiş bir parti tablosunun çıkartılması biraz zor.”
“Bahçeli tetikledi”
Prof. Dr. Can, 687 kişi hakkında verilen siyasi yasak kararına ilişkin de şunları söyledi: “Hakkında siyasi yasak kararı verilen 687 kişi parti kapatılsa bile siyasi yasaklı hale gelmez. İddianamede yer alan eylemlerden hangisi siyasi yasaklı hale getiriyor. Bunun için de ayrıca karar verilmesi gerekiyor.
“Siyasi yasaklı hale getirilmek istenen 687 kişiye bakıldığında, bir siyasi tasviye siyasi yok etme amacı görülüyor. Bu amaç akla Devlet Bahçeli’nin açıklamalarını getiriyor. Bahçeli, bunu tetikledi aslında. Bahçeli nasıl ifade ettiyse o şekilde tanzim edilmiş bir iddianame var.”
“Kürtlere şiddete başvurun deniliyor”
Son olarak iddianamenin amacına vurgu yapan Prof. Dr. Can, “iktidarın meşruiyet krizi içinde olduğunu” belirtti: “İktidarın seçimleri kaybetme ihtimali var ve böyle bir hamle yapma ihtiyacı duydu. Objektif mesaj ise ‘Kürt meselesinde PKK dışında muhatap tanımıyorum demektir.
Demokratik kanalları kapatıyorum ve sadece şiddeti muhatap alıyorum demektir. Siyasal kanaları kapatıyor Türkiye, başka siyasal kanal bırakmıyor. Bu, ‘şiddete başvurun’ demektir. Bunun ne anlama geldiği konusunda herkesin oturup düşünmesi gerekiyor.”