Anayasa Mahkemesi, kızının zorunlu din dersinden muaf olmak için verdiği dilekçe reddedilen babanın yaptığı başvuruda, Anayasa’nın “din ve vicdan özgürlüğü” maddesinin ihlal edildiğine karar verdi. Anayasa Mahkemesi’nin “ebeveynlerin eğitim ve öğretimin kendi dinî ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama hakkının ihlal edildiğini” belirterek verdiği karar AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) kararlarına uyum gösterilmesi anlamına geliyor. AYM’nin önümüzdeki günlerde açıklayacağı gerekçeli kararının, zorunlu din derslerinden muafiyet konusunda ebeveynlerin talebinin yeterli görülmesi ve dersin içeriği konusunda önemli hükümler içermesi bekleniyor.
Anayasa Mahkemesi’nin Hüseyin El ve kızı Nazlı Şirin El adına avukat Esra Başbakkal’ın başvurusu üzerine aldığı karar, 13 yıllık bir hukuk mücadelesi sonunda çıktı.
Hüseyin El, 2009 yılında Eskişehir Havacılar İlköğretim Okulu Müdürlüğü’ne başvurarak o tarihte 4. sınıf öğrencisi kızı Nazlı Şirin El’in din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinden muaf tutulmasını istedi. Okul müdürlüğü ise Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğü’nden alınan görüş doğrultusunda bu talebi reddetti.
“Sadece Hıristiyan ve Musevi azınlıklar muaf olabilir”
Okul müdürlüğünün ret yazısına eklenen Genel Müdürlük yazısında ‘azınlık okulları dışında kalan ilk ve orta öğretim okullarımızda öğrenim gören T.C. uyruklu Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin, bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydıyla, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmelerinin zorunlu olmadığı’ belirtildi. Yani Millî Eğitim Bakanlığı, Hıristiyan veya Musevi azınlığa mensup olmayanların zorunlu din dersinden muaf tutulamayacağı gerekçesiyle başvuruyu reddetti.
Kimliğinden “İslam” ibaresini çıkarması da yetmedi
Hüseyin El, bunun üzerine nüfus cüzdanındaki İslam ibaresini çıkardı ama bu da kızının zorunlu din dersinden muaf olmasını sağlamayınca Millî Eğitim Bakanlığı ve Eskişehir Valiliği’ne karşı dava açtı. Dava dilekçesinde din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin kendisinin dini veya felsefi inancına uygun olmadığı, herhangi bir din mensubu olduğuna bakılmaksızın din ve inanç özgürlüğünün uygulanması kapsamında çocuğunun bu dersten muaf tutulmasını istedi. Ayrıca, dersin müfredatının belirli bir din anlayışını esas aldığı, nesnel ve rasyonel bir öğretime yönelik olmadığı belirtildi.
Yerel mahkeme babayı haklı buldu
Ankara 1. İdare Mahkemesi, dava sonunda Hüseyin El’i haklı bularak muaf tutulma talebinin reddedilmesine ilişkin kararın iptal edilmesine karar verdi. Mahkeme kararında, AİHM’in 2007 yılında verdiği Hasan ve Eylem Zengin kararına atıf yapıldı ve din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin içeriğinin ‘çoğulculuk anlayışı içerisinde, nesnel ve rasyonel bir şekilde’ verilmediği belirtildi. Kararda, “din eğitiminin ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin talebine bağlı olduğuna” vurgu yapılarak bu dersin zorunlu tutulmasının hukuka aykırı olduğu ifade edildi.
Danıştay kararı bozdu
Ancak bakanlık ve valiliğin temyiz başvurusu üzerine Danıştay 8. Dairesi, mahkemenin bu kararını “mevzuata aykırı olduğu” gerekçesiyle bozdu. Ankara 1. İdare Mahkemesi’nin bu bozma kararına uyarak davanın reddine karar verdi. Mahkeme bu ret kararını 2005-2006 öğretim yılında yapılan değişlik nedeniyle, dersin çoğulcu nesnel ve rasyonel bir şekilde yapıldığına ilişkin bilirkişi raporuna dayandırdı. Bu kararın temyiz incelemesini yapan Danıştay 8. Dairesi de ret kararını onadı.
AYM’ye başvuru: Baskıya maruz kaldı
Kararın kesinleşmesinin ardından avukat Esra Başbakkal, 2014 yılında Anayasa Mahkemesi’ne müvekkili Hüseyin El ve kızı Nazlı Şirin El adına bireysel başvuru yoluna gitti.
Başbakkal’ın bireysel başvuru dilekçesinde, dava süreci devam ederken Nazlı Şirin El’in sınıf kaybettiği, karnesinin kendisine verilmediği ve din dersine girmediği için okul yönetimi, öğretmenler ve öğrenciler tarafından manevi baskıya maruz kaldığı için okul değiştirmek zorunda kaldığı belirtildi.
Dilekçede, “din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin müfredat programının ve dersin genel niteliğinin müvekkilin düşünce yapısının dışında olduğu ve bu dersin zorunlu tutulmasının ve Hıristiyan ve Musevi olmak dışında başka bir seçenek sunulmamasının Anayasal ilkelere aykırı olduğu” savunuldu.
“AİHM kararına aykırı”
Dilekçede AİHM’in Alevi yurttaşların zorunlu din derslerinden muaf tutulmamasını insan hakları ihlali olarak gören Hasan-Eylem Zengin kararına atıfta bulunularak şöyle denildi:
“AİHM’in Hasan-Eylem Zengin kararında bu dersin gerçekten farklı dini kültürlerle ilgili bir ders olması halinde, yalnızca Müslüman çocuklar için zorunlu tutulmasına sebep olmadığı vurgulanmıştır. Kaldı ki, bugün itibariyle durum halen aynı olup, bu ders halen Müslüman çocuklar için zorunluluğunu korumaktadır. Başvurucu açısından çocuğu için zorunlu olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin müfredatının Sözleşme’nin ve AİHS’nin belirlediği; eğitim sisteminde, din dersleriyle ilgili çoğulculuk, nesnellik ve eleştirellik koşullarının yerine getirilmemesi ve başvurucunun ebeveyn olarak inançlarına saygı gösterilmesini sağlayacak uygun bir yöntem sunulmaması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır.”
“Din ve vicdan hürriyetinin ihlali”
Anayasa Mahkemesi, 2014 yılında yapılan bu başvuruyu önceki gün (7 Nisan 2022) görüştü. AYM’nin açıklanan kısa kararında “Anayasa’nın 24. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan ebeveynlerin eğitim ve öğretimin kendi dinî ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama hakkının ihlal edildiğine” karar verildiği belirtildi.
AYM’nin ihlal edildiği sonucuna vardığı Anayasa’nın “din ve vicdan hürriyeti” başlıklı 24. maddesinin 4. fıkrası “Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır” hükmünü taşıyor.
AYM’nin önümüzdeki günlerde açıklanacak olan gerekçeli kararı, din derslerinden muafiyet ve bu derslerin müfredatı konusunda Millî Eğitim Bakanlığı’nı bağlayıcı hükümler içermesi bekleniyor.