Polonya ve Belarus sınırında günlerdir mahsur kalan ve sayıları binlerle ifade edilen mülteciler, herhangi bir yardım, sığınma veya temel hizmete erişim sağlayamıyor. Geçtiğimiz ay açlık ve hipotermi nedeniyle iki mülteci yaşamını yitirmişti. Şimdi bu sayının 15’e kadar çıktığı tahmin ediliyor.
Belarus’un muhalefet lideri Svetlana Tikhanouskaya’nın danışmanı Franak Viacorka, Twitter’dan mültecilerin görüntülerinden bir kesit paylaşıp şöyle dedi:
“Belarus’ta AB sınırına transfer edilmeyi bekleyen binlerce göçmen var. Düzinelerce insan sınırda mahsur kaldı, dondu ve açlıktan öldü: erkekler, kadınlar ve çocuklar. Bu insan ticareti durdurulmalıdır. Suçun sorumluları hakkında yaptırım uygulanması gerekiyor.”
Geçtiğimiz hafta Rudaw’a konuşan Kürt göçmen Karwan Kamil Surçi durumlarını şöyle anlattı:
“Kürdistan Bölgesi vatandaşı yaklaşık 300 Kürt mülteci haftalardır Polonya ve Belarus sınırındaki ormanlarda mahsur kaldık. Çok zor şartlarda hayata tutunmaya çalışıyoruz, ne yiyecek bulabiliyoruz ne su”
“11 yaşındaki Erbilli bir çocuk soğuk hava, açlık ve susuzluktan dolay hayatını kaybetti. Erbilli olduğunu öğrendiğimiz başka bir genç daha hayatını kaybetti”
Göçmenler, Belarus polisinin kötü muamelesinden şikayetçi:
“Polisler şu ana kadar çok sayıda mülteciyi döverek kol ve bacaklarını kırdı. Kimse bize yardım etmiyor ve bu şekilde giderse çok sayıda mülteci yaşamını yitirecek”
Sosyal medyaya da düşen görüntülerde bir Kürt mülteci, “Zaho’dan geldim 7 gündür Belarus polisi tarafından bacaklarım kırıldı. İki kuzenimin de başı kırıldı. 2 yaşında çocuklar var, aç ve susuz bir şekilde yağmur altına hepsi ölecek” dedi, yetkililere çağrıda bulundu.
Bir videoda abisinin başında ağlayan bir çocuğun “Ağabeyimin bacağını kırdılar yürüyemiyor, babam da kayıp nerede olduğunu bilemiyoruz” dediği görüldü.
Belaruslu gazeteci Tadeusz Giczan, Minsk’te bulunan Nemiga semtinin küçük bir Bağdat’a döndüğünü, Lukaşenko’nun insan ticareti girişiminden dolayı havalimanı yemek alanında bir göçmenin hayatını kaybettiğini yazdı
Fransa Lukaşenko’yu insan kaçakçılığı ile suçlamıştı
Fransa geçen ay Belarus Cumhurbaşkanı Alexander Lukashenko’nun ailesini Türkiye ve Dubai üzerinden Avrupa ülkelerine “akıllıca örgütlenmiş” insan kaçakçılığının arkasında olmakla suçlamıştı.
Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakanı Clement Bonn, “Bu insan ticareti, doğrudan Lukashenko ailesi tarafından, üçüncü taraf ülkelerle, organize tarifeli uçuşlarlarla organize ediliyor” demiş, göçmenlerin daha önce Irak’tan getirildiğinin altını çizmişti
Fransız temsilci Bonn, Fransız parlamentosunda bir Senato oturumunda yaptığı konuşmada, “Bu, AB’yi zayıflatmayı ve bölmeyi amaçlayan dayanılmaz bir insan ticaretidir” demişti
Bonn, konuşmasında “Lukashenko’nun düşmemizi istediği tuzağı Türkiye ile zaten deneyimledik” de demişti.
Ortadoğu ülkelerinden Minsk’e uçuşlar haftada 55’e çıktı
Gazeteci Giczan Belarus’un yeni göçmen rotası haline geldiğini yazdı:
“Beyaz Rusya üzerinden AB’ye girmek isteyenlerin sayısı o kadar yüksek ki büyükelçilikler bireysel vize yerine grup vizesi vermeye başladı. Sadece Ekim ayında Polonya Sınır Muhafızları, 15 binden fazla yasadışı yoldan sınırı geçme girişimini engelledi, Almanya’da 5 bin kişi daha gözaltına alındı.”
BM Mülteciler Komiserliği: Dehşete düştük
Geçtiğimiz ay BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ve Uluslararası Göç Örgütünden (IOM) yapılan ortak yazılı açıklamada, “Polonya ve Belarus sınırında yaşanan trajedi karşısında dehşete düşüldüğü” belirtilmişti
Açıklamada, “göçmenlerin yaşamını yitirmesi şok edici ve olaydan büyük üzüntü duyuyoruz, tüm kurbanların uyrukları henüz doğrulanmadı ancak 2 Irak uyruklunun hipotermiden (vücut ısısının düşmesinden) dolayı öldüğü bildirildi” denilmişti
Öte yandan bir grup Polonyalı, sınırda hayatını kaybedenlerin anısına mum yaktı:
Mesut Barzani Belarus Büyükelçisi ile Kürt göçmenleri konuştu
Belarus’un Bağdat Büyükelçisi’ni kabul eden Mesut Barzani, bütün devletlerin göçmenlerin insani ihtiyaçlarını karşılaması ve kadınlarla, çocukların hayatlarını güvence altına alması gerektiğini söyledi:
“Göçmenler konusunda insan haklarının tüm boyutlarıyla dikkate alınmasın ve özellikle kadınlarla çocukların yaşamlarının korunması gerekiyor”