Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın, 10 ülkenin Ankara büyükelçisinin, Osman Kavala’nın serbest bırakılması için birlikte çağrı yaptıkları gerekçesiyle “istenmeyen adam” (persona non grata) ilan edilmesi yönündeki talebine, Almanya’daki siyasetçilerin tepkileri sertleşerek sürüyor.
Çok sayıda Alman politikacı, hafta sonunda yaptıkları açıklamalarda, Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını talep etti. Yaşanan gelişmeleri, “eşi benzeri görülmemiş bir dış politik gerginlik” olarak tanımlayan Federal Parlamento Dışişleri Komisyonu Başkanı Norbert Röttgen, “Eğer büyükelçiler sınır dışı edilirse bu durumda tüm Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin, birlikte hareket ederek Erdoğan’a aynı şekilde cevap vermeleri ve Türkiye’yle elçilik düzeyinde ilişkileri sona erdirmeleri gerekiyor” dedi. 26 Eylül’de yapılan seçimden sonra görevinden istifa eden Armin Laschet’ten sonra Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisi başkanlığı için adı geçen Norbert Röttgen, “Büyükelçilerin, mahkeme kararı olmadan bir kişinin tutuklanmasına karşı yaptığı açıklama, haklı ve yerinde. İnsan hakları sadece bir ülkenin kendi iç meselesi değildir. Bu NATO üyesi olan Türkiye için de geçerlidir” dedi. Röttgen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu tarz açıkmalarla, ülkesini Avrupa ve Batı’dan tümüyle başka bir yöne çevirdiğini de söyledi.
Almanya’da yakında kurulması beklenen koalisyon hükümetinin ortaklarından Yeşiller Partisi’nin Federal Meclis Grubu Dış Politika Sözcüsü Omid Nouripour da partisinin hukuk devleti ve demokrasinin ayaklar altına alınmasına seyirci kalmayacağını belirterek “Erdoğan’ın tavrı kabul edilemez ve karşılığında yaptırımları olmalı. Bundan sonra da Erdoğan’a karşı açık bir tonda konuşmamız gerekecek” dedi. Nouripour, cumhurbaşkanının sözlerinin, kurulacak Alman hükümetine yönelik “sözde ne kadar güçlü olduğunun işareti” şeklinde bir mesaj olduğunu da öne sürdü.
Federal Meclis Başkan Yardımcısı Claudia Roth ise yaptığı açıklamada, yaptırım çağrısında bulunarak “Erdoğan’ın muhaliflere karşı artan vicdansızca tutumu engellenmeli. Uluslararası çapta yanıt verilmeli ve Türkiye’ye silah ambargosu konulmalı” dedi.
Önümüzdeki dönemde yeni hükümette dışişleri bakanlığı görevi için adı geçen Yeşiller Partisi’nden Cem Özdemir “AB ve ortakları Kavala ve diğer suçsuz tüm tutukluların serbest bırakılması için mücadele vermeli. Batılı demokrasilerden, Ankara’da mutlak şekilde anlaşılacak ortak bir yanıta ihtiyacımız var” şeklinde bir açıklama yaptı.
Birlik Partileri CDU/CSU’nun Meclis Grup Başkan Yardımcısı Johann Wadephul, Türk dışişlerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatını yerine getirmeyeceğini umut ettiğini belirtti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, büyükelçilerin bakanlığa çağrılıp uyarılmasıyla başlayan süreçte, sınır dışı kararını uygulaması durumundaysa bunun “ciddi diplomatik sonuçları olacağını” belirten Wadephul “Biz Alman-Türk ilişkilerinin özel konumuna ve ortaklığımıza çok önem veriyoruz. Ancak uluslararası hukuk kurallarına saygı gösterilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Berlin kabine toplantısının sonucunu bekliyor
Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas’a yakın kaynaklardan Alman basınına sızan haberlere göre de Berlin yönetimi, alınacak tavrı bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında yapılacak kabine toplantısından çıkacak karara göre verecek. Başta Berlin olmak üzere büyükelçilerinin “istenmeyen adam” ilan edilmesi tehlikesi olan ülkelerin diplomatları ile Türk Dışişleri Bakanlığı arasında yoğun bir müzakere süreci yaşandığı belirtiliyor. Ancak bu görüşmelerin başarısız kalması ve Ankara’nın resmi prosedürü başlatması durumunda, Türkiye’ye karşı hamlelerin devreye gireceği yorumu yapılıyor. Heiko Maas, Pazartesi sabahına kadar sessizliğini korumaya devam ederken Almanya Dışişleri Bakanlığı diğer ülkelerle görüşmeler yapıldığını doğruladı ve temelde ortak bir tavrın belirlenmek istendiği mesajını verdi.
Öte yandan Alman medyasında çıkan çok sayıda yorum ve köşe yazısında, aralarında Almanya Büyükelçisi Jürgen Schulz’un da bulunduğu 10 ülke büyükelçisinin, Osman Kavala’nın serbest kalması konusunda ortak açıklama yapması “yöntem olarak ve taktiksel açıdan yanlış” şeklinde yorumlanırken, bu açıklamanın “Erdoğan’ın siyaseten elini güçlendirdiği” görüşü de ağır basıyor. Nitekim ülkenin en saygın gazetelerinden Süddeutsche’de çıkan konuyla ilgili yorumda, açıklamanın Türkiye’de ekonomik durumun giderek kötüleştiği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a desteğin azaldığı bir dönemde yapılmasının ters tepebileceği savunulurken, “Bu bildirinin kimseye faydası olmadı. Tam tersine bazı olumsuz sonuçları olacak. Türkiye’yle ilişkiler daha da zora girecek. Bu da Erdoğan’ın avantajına olacak” deniliyor.