Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener’in açılış konuşması ile başlayan toplantı Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Adaman, tsunami özelinde afetlerin ve risk azaltım çalışmalarının mali boyutlarının gerek afet öncesi simülasyon metoduyla gerek afet sonrası muhasebe yoluyla kestiriminin ana çerçevesini aktardığı bir sunum ile devam etti.
Açılış konuşmasında, 2016 yılında, (KRDAE) bünyesindeki Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi’nin; UNESCO-Hükümetler arası Oşinografik Komisyonu (IOC) tarafından; “Kuzey-Doğu Atlantik, Akdeniz ve Bağlantılı Denizler için Tsunami Erken Uyarı ve Zararları Hafifletme Sistemi” kapsamında yetkili hizmet sağlayıcı olarak tanımlandığını hatırlatan, Prof. Dr. Haluk Özener; “Tsunami’yi sadece uzak doğuda olacak diye düşünüyoruz 2017 yılında Bodrum’da tsunami afeti gerçekleşti. Deprem gündüz vakti ve biraz daha büyük olsaydı, daha yüksek tsunami oluşturabilecek ve vahim sonuçlara ulaşabilecek can ve mal kaybı yaşanabilirdi. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü olarak ulusal ve uluslararası deprem ve deniz seviyesi gözlem ağlarımızı tsunami uyarı bilgisini coğrafyamızdaki abonelerimize paylaşıyoruz” bilgisini verdi.
Deprem ve tsunami konusunda vatandaşın nasıl uyarılacağı, bir mevcut GSM veya benzeri bir sisteminin mevcut olup olmadığına istinaden gelen soru üzerine ise Özener şunları kaydetti; “Tahliye amaçlı kurulmuş bir alarm sistemi yok, kurulması için teşebbüsler var ve konu üzerinde çalışılıyor. Bu konudaki kamusal sorumluluğun AFAD’a ait olduğunu hatırlatmakta fayda bulunmaktadır. AFAD, İstanbul için afet hazırlık planlarında tsunami afetini de artık gündemine almış durumda. Benzer çalışmaların Türkiye’nin tüm sahil şeridi ile ilgili de başlatılması önem taşımaktadır”.
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Adaman ise tsunaminin aslında bulunduğumuz coğrafyaya çok uzak bir kavram olmadığına işaret ederek; “Yakın coğrafyamızda tarihte 50’ye yakın son derece yıkıcı tsunami vakaları görülmüştür. Türkiye’nin 8000 km üzerindeki sahil şeridinin de tarihte tsunami etkisinde kaldığını biliyoruz. Son Bodrum depreminde de “evet bize de olabiliyormuş” noktasına vardık. Tsunami deyince akla Endonezya geliyor, Alaska geliyor ama 1959 yılında Sicilya’da deprem ve tsunami felaketi sonrası 120 bin kişi hayatını kaybediyor. 1979’da Fransa’nın Nice kentinde tsunamiden 30 kişi yaşamını yitiriyor. Deprem konusunda en hassas ve yetkin ülkelerden biri Japonya, 2011 depreminden sonra yaşanan tsunami sonrası kayıp maalesef 20 bin yaşam ve 350 milyar dolar” dedi.
Bu tür senaryo çalışmaları ile maliyetler konusunda fikir sahibi olduktan sonra yapılması gerekenin hangi mekanizmaların devreye sokulacağı konusuna karar vermek olduğunu vurgulayan Adaman; “Erken uyarı sistemleri ve tahliye planları, diğer yandan da koruma için neler yapılabilir; dalga kıranlar – kıyı kesimi ağaçlandırması – duvarların çekilmesi gibi adımlarla tsunaminin etkilerini azaltmak mümkün – bunlar maliyetli ancak bu önlemleri almazsak etkileri çok daha büyük olacak. Türkiye’nin bunları konuşmaya – tartışmaya başlaması – çoklu disiplinli bir perspektifle bu çalışmaların yürütülmesi, bölge halkının tahliyesini engelleyecek veya zora sokacak ne gibi etkenler yaşanabilir bunun dikkatle hesaplanması gereklidir” diye konuştu..