Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen 5. Türkiye İnovasyon Haftası etkinliğinde, İnovalig Ödülleri'ni kazanan kişileri, kuruluşları, firmaları tebrik etti. İlk yıl 460 firma, geçen yıl 488 firmanın katıldığı İnovalig'e bu yıl 761 firmanın başvurmasının önemli bir gösterge olduğunu ifade eden Erdoğan, bu projeyle ülkeye çok ciddi bir fikri sermaye akışının sağlandığına inandığını söyledi. "Türkiye ayağa kalkmadan, bölgemizin de medeniyetimizin de ayağa kalkmayacağını, kalkamayacağını her vesileyle bir kez daha görüyoruz, anlıyoruz. Üzerimizdeki yük, sorumluluk ağırdır ama bir o kadar da şereflidir" dedi.
"İnovasyon, insanlığın tarihiyle eşittir"
Bu yıl başlayan İnovasyon Odaklı Mentörlük Projesi'nde yer alan 34 mentöre ve 44 firmaya başarı dileyen Erdoğan, 2023 Türkiye İnovasyon Stratejisi Çalışmasının eylem planının hazırlanmasının da sevindirici bir gelişme olduğunu aktardı.
Erdoğan, gençlerin sahip çıkmadığı bir inovasyon hareketinin başarı şansı bulunmadığına dikkati çekerek, bu kapsamda yürütülen önemli bir proje olan İnovatim'e katılan öğrencilere, okul ve iş hayatlarında başarı temenni etti.
Görüşleri, değerlendirmeleri, teklifleri, eleştirileri, tecrübeleriyle Türkiye İnovasyon Haftası'nı zenginleştirenlere şükranlarını sunan Erdoğan, inovasyon konusuna verdikleri önem ve bu doğrultuda yürüttükleri faaliyetler için TİM yönetimini ve üyelerini kutladı. Erdoğan, sektörle akademi ve araştırma dünyası arasındaki ilişkileri geliştirme konusunda önemli bir yeri olduğuna inandığı bu etkinliğin her geçen yıl daha da gelişerek sürmesini diledi.
İnsanlık tarihinin bir anlamda sürekli yeniliğin peşinde koşmanın, daha iyiyi, güzeli, faydalıyı aramanın tarihi olduğunu kaydeden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu bakımdan inovasyon, insanlığın tarihiyle eşittir desek yeridir. Meseleye inancımız açısından baktığımızda, elbette mükemmel olan sadece yüce yaratıcıdır. İnsanın mücadelesi ise ona layık olabilme, ona yaklaşabilme mücadelesidir. Yaratmak elbette sadece Allah'a mahsustur. Bize düşen ise kendi kabiliyetimiz çerçevesinde çalışmak, elimizden gelen gayreti ortaya koymak ve en iyisini elde etmeyi ummaktır. Bu çerçevede insan kendisine çizilen sınırlar dahilinde sürekli bir arayış içindedir. İşte bu anlayışla İslam medeniyetinin 7. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar süren parlak döneminde her alanda bitmek bilmez bir iştiyakla araştırmalar yapılmış, ortaya çok önemli ürünler konmuştur. Bu çalışmalar insanlığın bugün sahip olduğu birikimin altyapısını oluşturuyor. Söylemek istediğim şudur; inovasyon, her ne kadar kavram olarak bize dışarıdan gelmiş olsa da içerdiği anlam itibarıyla kendi öz malımızdır, öz değerimizdir."
İnovasyon ne demek ?
OECD ile Eurostat’ın birlikte yayınladığı Oslo Kılavuzu'nda inovasyon şu şekilde tanımlanıyor:
"İnovasyon, yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş ürün (mal ya da hizmet) veya sürecin; yeni bir pazarlama yönteminin; ya da iş uygulamalarında, iş yeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanmasıdır."
"Kat etmemiz gereken büyük bir mesafe bulunduğu açıktır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yitik, kaybedildiği yerde aranır" sözünü hatırlatarak, şunları kaydetti:
"Madem ki medeniyetimizin öncü rolünü bu coğrafyada kaybettik, öyleyse bulmanın arayışlarına da buradan başlayacağız. Türkiye ayağa kalkmadan, bölgemizin de medeniyetimizin de ayağa kalkmayacağını, kalkamayacağını her vesileyle bir kez daha görüyoruz, anlıyoruz. Üzerimizdeki yük, sorumluluk ağırdır ama bir o kadar da şereflidir. İnovatif, yenilikçi çalışmalar yürüten firmalarımız, TİM gibi çatı kuruluşlarımız, kamunun ilgili tüm birimleri tempolarını ve hedeflerini bu bilinçle sürekli ileriye taşımak mecburiyetindedirler. Türkiye'nin 2023 hedefleri ancak yenilikçi bir anlayışın üzerine inşa edilebilir. Her alanda büyük bir dönüşüm, değişim geçiren Türkiye'nin inovasyon konusunda da aynı performansı ortaya koyacağına inanıyorum. Bu konuda ümit verici gelişmeler görmekle birlikte, henüz kat etmemiz gereken büyük bir mesafenin bulunduğu açıktır. İnovasyon, hayatımızın bir parçası haline gelmezse, eğer bunu başaramazsak, işin asıl kaymağını başkalarına bırakıp sadece hamallığını yüklenmekten kurtulamayız. Emeğimizin asıl karşılığını ancak üretimi tasarımla, markayla bütünleştirdiğimizde alabiliriz."
"Çalışmalarda desteğimin yanınızda olduğunu bilmenizi özellikle istiyorum."
Son dönemde kat edilen mesafenin hiç de küçümsenemeyecek seviyede olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle konuştu:
"Örneğin, 2001'de 76 bin olan Ar-Ge insan kaynağı sayımız, 2016 itibarıyla 224 bini geçti. Yine 2001'de yüzde 0,54 olan Ar-Ge harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılamız içindeki payı, 2016'da yıllık 20 milyar lirayı aşarak yüzde 1,06 seviyesine yükseldi. Yeterli değil. Hedef, yüzde 3. Bunu başarmamız lazım. 2002-2015 arasındaki yerli patent başvuru sayısı 37 bini geride bıraktı. Geçtiğimiz yıl itibarıyla imalat sanayindeki girişimlerin yüzde 55'i, hizmet sektörünün ise yüzde 47'si yenilikçi faaliyetler yürütür hale geldi. Küresel inovasyon endeksinde 128 ülke içinde 42. sıraya yükselmiş bulunuyoruz ama endüstriyel tasarım alt başlığında Çin, İtalya ve Kore ile birlikte ilk sırada bulunuyoruz. Tüm bu gelişmelerin olumlu neticelerini büyüyen ekonomimiz ve artan ticaret hacmimiz üzerinde görmeyi ümit ediyoruz. Türkiye İnovasyon Haftası'nı bu bakımdan geldiğimiz yerin ve hedeflerimizin muhasebesini yapmamıza vesile olacak bir etkinlik haline de dönüştürmeliyiz. Cumhurbaşkanı olarak bu doğrultuda yapacağımız tüm çalışmalarda desteğimin yanınızda olduğunu bilmenizi özellikle istiyorum."
" İnovasyon, her şeyden önce bir zihniyet değişikliğidir"
Erdoğan, 1899'da Amerikalı Patent Dairesi Başkanı'nın "İcat edilecek veya icat edilebilecek her şeyin icat edildiğini" söylediğini, diğer yandan inovasyonun "mevcut ürünlerin kılıflarını değiştirmekten ibaret bir kandırmaca" olduğunu öne sürenlerin de bulunduğunu anlatarak, inovasyonun iyi bir aksesuar ve görünürlük aracı olduğuna inananların bulunduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bence inovasyon bunların hiçbiri değil. O başka bir şey. İnovasyon, her şeyden önce bir zihniyet değişikliğidir, bunu anlamamız lazım. Buna adeta bir güncelleme de diyebiliriz. Mevcuttan memnun olmayan ya da mevcuttan daha iyisinin mümkün olduğuna inanan bir zihniyet, inovasyonla kendine yeni bir yol aramaya başlar. Dünyayı insanlar için daha kolay, daha müreffeh ve daha huzurlu bir yer yapma iddiası, ancak sabırla ve sebatla yürütülebilecek bir süreçtir. 'Garantili yaşayayım', 'rahatıma bakayım', 'memur olayım' düşüncesindeki bir zihniyetin inovasyon faaliyetiyle hiçbir ilişkisi olamaz." diye konuştu.
İnovasyonun yolunun, daha önceki yıllarda da ifade ettiği gibi "zihni sınır projeleri" diye karikatürize edilen yeni fikir üretimine açık olmaktan, "icat çıkarma" denilen yenilik direnişine karşı mücadele etmekten geçtiğini vurgulayan Erdoğan, bu aşamadan sonra yapılması gerekenin, fikrin, hayalden gerçeğe dönüştürülmesi ve son olarak da müşteriye sunulması, yani ticari hale gelmesi olduğunu kaydetti.
"Somutlaştırılmayan fikir, sadece hayaldir"
Erdoğan, mevcut durumdan rahatsız ve iddia sahibi çalışkan bir zihnin, bu üç adımın birbirinden ayrı olmadığını gayet iyi bildiğini dile getirerek, "Çünkü somutlaştırılamayan fikir, sadece hayaldir. Ticarileşmeyen yani insanlara fayda ve artı değer sunamayan bir çaba 40 yılda öğrenilmiş, 40 adım öteden bir ipliği iğne deliğinden geçirme becerisi gibi israftır, gereksizdir. İnovasyon, sadece dar bir kesimin değil, tüm insanların faydasını gözeten bir anlayışla yürütülmelidir. Bir taraftan artı değer oluşturan ama aynı zamanda istihdam sağlayan bir zihniyetle inovasyona yönelmeliyiz. Bu yaklaşım, ister istemez reel sektörü esas, finans sektörünü ise ona yardımcı olarak kabul eder." ifadelerini kullandı.
Finans sektörü denilince akla hemen son günlerdeki kur dalgalanmalarının geldiğini vurgulayan Erdoğan, "Bazıları döviz kurunun artmasının arkasındaki gerçekleri, oynanan oyunları, kimlerin bunu niye yaptığını görmek istemiyor. Döviz yerine milli paramızı kullanma kararımız, bir başka ülkenin ekonomisi aleyhine bir faaliyet asla değildir. Biz kendi ülkemizle birlikte dünyanın her köşesindeki insanların da refah ve huzur içinde yaşamasını istiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşması sırasında etkinliğe turkuvaz renkli tişörtlerle katılan, 140 üniversiteden 2 bin İNOVATİM üyesine seslenerek, "Şimdi turkuvaz gençliğini karşımda görünce gönlüm açılıyor. Çünkü turkuvaz bizim milli rengimizdir, bizimdir. Şöyle lügatte de ansiklopedide de şöyle bir turkuvazın neler getirip götürdüğünü bir incelerseniz, nasıl bir gönül huzuru sağladığını da orada ayrıca görürsünüz. Turkuvazın bir de bu özelliği var. Kırmızıyla arasındaki fark budur, onu da söyleyeyim." dedi.
"Biz yatırım istiyoruz"
Tarihten bir olayı aktarmak istediğini anlatan Erdoğan, 1970'lerde ABD'nin işsizlik ve durağan talep nedeniyle faizleri yükseltme kararı aldığını belirtti. Erdoğan, bu kararın 1980 ile 1985 arasında doların, yen, mark, frank ve sterlin karşısında yüzde 50 değer kazanmasıyla sonuçlanınca ülkenin ihracatının çöktüğünü anlattı. Erdoğan, yönetimin, finans sektörü para kazanmayı sürdürdüğü için önce bu durumu pek önemsemediğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Krizden etkilenen imalat şirketleri servis sağlayıcılar ve çiftçiler ise dış rekabete karşı korunmalarını talep eden kampanyalar başlattılar. Ülkenin üretime dayalı küresel şirketleri de buna katılınca korumacılık içeren yasalar birer birer kongreden geçmeye başladı ancak bu tedbirler, dünya ticaretinin daha da daralmasıyla gelir dengesinin daha da bozulmasıyla sonuçlandı. Sonunda Amerika, Batı Almanya, Fransa, Japonya ve İngiltere'yle bir araya gelerek, 1985-1987 arasında doların yen karşısında yüzde 51 değer kaybetmesinde anlaştılar. Dünya bugün de benzer bir durumla karşı karşıyadır."
"Kurun da faizin de yükselmesine karşıyız"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tüm dünyada, reel sektörün hasmı olarak gördüğü kurun da faizlerin de yükselmesine karşı olduklarını vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Çünkü biz yatırım istiyoruz. Biz istihdamın artmasını istiyoruz. Biz üretim istiyoruz. Biz ülkemizdeki yatırımcının, girişimcinin dünya ile rekabette gücünün artmasını istiyoruz. Bunun için içeride kendi milli paramızı, dış ticarette muhataplarımızın milli parasını kullanma kararı aldık. İşte Rusya ile görüştük, yaklaşık 1-1,5 yıl oluyor, dedik ki 'Biz sizden ne alıyorsak Rus rublesiyle alalım.' İran'la konuştuk, 'Sizin paranızla alalım.' O zaman dinardı, şimdi onlar da kendi öz paralarına geçiyorlar. Çin aynı şekilde, 'Siz de bizden ne alıyorsanız Türk lirasıyla alın.' Mutabık kaldık ve Merkez Bankalarımıza da talimatı verdik. Çünkü paradan para kazanan, bunu insanların kahir ekseriyetinin işini, aşını kaybetmesi pahasına yapan anlayışı doğru bulmuyoruz. İnovasyonu mümkün kılan zihniyetle de işte burada buluşuyoruz. İnovasyon, dar bir azınlığın refahı için paradan para kazanmaya da hiçbir şey üretmeden para kazanmaya da karşıdır, karşı olmalıdır. Bu yöntemle para kazanmak, üretimle fayda sağlamakla huzuru ve refahı öne çıkarmakla mümkündür. En azından biz öyle görüyoruz."
Kaynak: DHA