Ankara Gazetecisi’nden Özgen Aydos’un haberi şöyle:
“Eğer ben ölmüş olsaydım, mahkemede benim öldürme kastım yoktu diyecekti. Kapıyı da kurtulması için açık bıraktım diyecekti””
Nurtaç Canan, 49 yaşında bir kadın. Ölüme bir nefes kadar yakındı, ölümden bir nefesle kurtuldu. Olur da hayatını kaybederse diye son gücüyle yere, kendi kanıyla “Annem babam hakkınızı helal edin. Beni Ragıp vurdu. Kurtuldum” yazdı. Bu haberi ilk okuduğumda bu nasıl bir mücadele diye düşündüm. Her gün kadınların öldürüldüğü bu ülkede bir kadın öldürülmek üzereyken katilinin adını yazmıştı. Kim vurduya, faili meçhule gitmek istememişti, dosyası kapansın istememiş, katili yargılansın istemişti.
Nurtaç Canan, kendini öldürmek isteyen erkekle 23 yıl boyunca evli kalmıştı. Evlilik hayatı boyunca şiddet görmüştü. Bir kadın sürekli şiddet görüyor ve o evliliği bitiremiyorsa, bir kadın, kocasından ayrıldığı zaman nasıl ayakta kalacağını, çocuklarına nasıl bakacağını düşünüyorsa, bu o kadının suçu değil, devletin suçudur, iktidarın suçudur, oturduğu mahallenin, dostluk ettiği insanların, büyütüldüğü ailenin yani hepimizin suçudur. Bir kadın ayrıldıktan sonra öldürülmeyeceğinden emin olamıyorsa, canını güvende hissetmiyorsa bu o kadının değil kolluk kuvvetlerinin ve yargının suçudur. Nurtaç Canan ise ailesini üzmemek için onlara yıllarca hiçbir şeyden bahsetmemişti.
Nurtaç Canan’a yıllarca sistematik işkence uygulayan Ragıp Canan sonunda onu öldürmeye de teşebbüs etti. Nedeni; Nurtaç Canan’ın kendisinden boşanmak istemesiydi. Ragıp Canan, 4 Haziran 2020 tarihinde tabanca ile odayı adeta taradı, sıkıldığı bilinen 19 kurşundan 5 tanesi Nurtaç Canan’a isabet etti. Nurtaç Canan ailesinin evindeydi, dizleri tutmuyordu, sürüne sürüne çantasına ulaşmaya çalıştı, ulaşamadı. Kanını kalem olarak kullandı, ailesine not bıraktı. O notun sonundaki “Kurtuldum” kelimesi Ragıp’tan, yaşadığı cehennemden, dayaklardan kurtulmak anlamına geliyordu. Ama Nurtaç Canan gerçekten kurtuldu. O fotoğraf ise gündeme bomba gibi düştü. Ragıp Canan tutuklandı.
39 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Ragıp Canan, dün üçüncü duruşmaya çıktı. Duruşmada, ”Sayın eşime en derin sevgilerimi sunuyorum. Hata benim, bütün suç benim. Biliyorum, eşimin kalbi kırıldı. Benim gayem eşimi sadece korkutmaktı. Öldürme niyetim yoktu. Pişmanım. Eşim benim kıymetlimdir, başımın tacıdır” dedi. Sanığın tutukluluk halinin devamına karar verildi, duruşma ertelendi.
Bir kadını öldüren, öldürmeye teşebbüs eden herkesin diline pelesenk oluyor bu “sevgi” kelimesi. Sevginin yaşatmak hatta iyi yaşatmak anlamına geldiğini bilmeyen herkes bu nedenle cezai indirim alabileceklerini düşünerek bu bahanenin arkasına sığınıveriyorlar, kolayca. Kimi gazeteler de “aşk cinayeti” diye atıveriyor başlığı üzerine hiç düşünmeden, bir cümle ile bir cinayeti meşrulaştırmanın ne kadar kolay olduğunu bilerek üstelik.
Ben ise dün mahkemede neler yaşandığını, bu süreçte neler yaşandığını artık hayatının onun için nasıl aktığını Nurtaç Canan’a sordum. Saldırıdan hemen sonra bir daha yürüyememe ihtimali olan Nurtaç Canan yürümeye başlamış. Ameliyata girerken bacağının kesilme ihtimali bile varken şu anda yürüyor. Bacağındaki bir mermiyi çıkarmamışlar ama o şikayetçi değil, “Şükür şükür buna da şükür” diyor.
‘En büyük hatam yeniden barışmaktı’
1999 yılında Ragıp Canan’dan boşandığını, 2001 yılında yeniden barıştıkları ve 2006 yılında tekrar nikah kıydıklarını söyleyen Nurtaç Canan, “En büyük hatam yeniden barışmaktı” diyor. Ondan sonraki süreç de hep şiddetle, uzaklaştırma kararlarıyla geçmiş. Bunca yıl neden boşanmadığını sorduğumda ise şu yanıtı veriyor; “Aileme zarar vermekle, beni sakat bırakmakla tehdit etti hep.”
Tam bu noktada yasalar yeterince kuvvetli olsaydı diye düşünüyorum, kadınlar bu tehditlerden korkmasaydı da rahatça bırakabilselerdi bu adamları… Nurtaç Canan, Ragıp Canan’ın kanunları çok iyi bildiğini bu nedenle kurşunları bel altına sıktığını söylüyor. “Eğer ben ölmüş olsaydım, mahkemede benim öldürme kastım yoktu diyecekti. Kapıyı da kurtulması için açık bıraktım diyecekti” diyor. Ragıp Canan, Nurtaç Canan’ın bu sözlerini doğrularcasına her mahkemede kapıyı açık bıraktığını tekrarlıyor.
O gün
O melun günü ise şöyle anlatıyor; “Elimden tuttu, beni çevire çevire ateş etti. 5 tane kurşun bana isabet etmiş. O an ağrı ve acı duymadım. O gittikten sonra telefonuma ulaşmaya çalıştım. Tırnaklarımı parkelere geçire geçire süründüm. Çantam yaklaşık bir metre ilerdeyken titremeye başladım, öleceğimi düşündüm. Her yer kandı, arkamdan kimse aramasın diye, annemle babam ölümümü kurtuluş olarak görsün diye o notu yazdım. Gerçekten de ben hep ‘Allah beni öldürsün de bu adamdan kurtarsın’ diye dua ederdim.”
Ragıp Canan’ın avukatı sadece üç kurşun sıkıldığını iddia ettiği için Nurtaç Canan altı ay önce Adli Tıp muayenesi olmuş, gördüğü tedavilerin raporlarını de iletmiş. Adli Tıp raporu hala çıkmadığı için dünkü mahkeme de ertelenmiş. Canan’ın boşanma davasında bir yandan devam ediyor. Fakat dünkü duruşmada Ragıp Canan’ın “Karımı seviyorum” sözleri üzerine adeta cinnet getiren Nurtaç Canan, “Size zarar veren kişi sizi sevdiğini söylüyor ve siz hiçbir şey yapamıyorsunuz” diyor.
Nurtaç Canan: En büyük korkum serbest kalması
Canan’ın en büyük korkusu ise Ragıp Canan’ın serbest kalması. Serbest kaldığı anda kendine ve ailesine zarar vereceğini düşünüyor. Ragıp Canan ise cezaevinden kurtulmak için sürekli barışma taleplerini iletiyor Nurtaç Canan’a. Ragıp Canan’ın ailesi de barışmalarından yana, barışmasalar bile Nurtaç Canan’ın açtığı davayı geri çekmesini istiyorlar.
Nurtaç Canan ne barışmayı düşünüyor ne de davasından vazgeçmeyi. Hayata yeniden gelmiş gibi. Yürüyebiliyor, çocuğu yanında, ailesi yanında. Dilinde sürekli “şükür” var. Sesinden anlıyorum güçlü bir kadın o, dimdik ayakta. Öldürülmemiş ama hala öldürülme ihtimali olan bir kadın olarak sadece Ragıp Canan’ın hak ettiği cezayı almasını istiyor. Öldürülen tüm kadınlar adına…
Kaynak: Ankara Gazetecisi