DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Amasya İl Kongresi’nde konuştu. İktidarın ekonomiyi düzeltmek istiyorsa ilk önce hukuk devletini tesis etmesi gerektiğini belirten
Ali Babacan’ın konuşmasından öne çıkan satırlar şu şekilde oldu:
“Pandemi döneminde eğitimde çok ciddi bir fırsat eşitsizliği oluştu”
“Pandemi döneminde çok ciddi bir fırsat adaletsizliği oluştu. Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman, varlıklı ailelerin çocuklarıyla, gelir seviyesi düşük ailelerin çocukları arasında bu kadar büyük bir fırsat adaletsizliği oluşmamıştı.
“Uzun vadede ekonomik büyümenin yolu eğitimden geçiyor”
“Uzun vadede ekonomik büyümenin en önemli formülü eğitimden geçiyor. Gençleri yarınların bilgisi ve becerisiyle donatmazsanız ülkenin ekonomisinde başarı sağlamak mümkün değil. Dünyada kaynak sorunu yok. Para kıtlığı değil, iyi yetişmiş insan kıtlığı olacak. Türkiye’nin de kaynağı ülkemizin çocukları ve gençleridir. Ne kadar iyi eğitirsek, o kadar zenginiz.
“Eğitim toplum mühendisliği yapmanın bir aracı değil, YÖK’ü kapatacağız”
“Eğitim, toplum mühendisliği yapmanın bir aracı değildir. Bu anlayışı sona erdireceğiz. Eğitimde fırsat eşitliğini, adaleti ve insanı merkeze alacağız. Çocuklarımızın analitik düşünmelerini geliştireceğiz; sosyal, duygusal ve psikolojik gelişimlerini sağlayacağız. Sınav kaygılarıyla gençlerimizi korkuya boğmayıp, üniversiteye giriş sınavlarını yılda birkaç defa yapacağız. Üniversitelerde idari özerklik ve bilimsel özgürlük diyoruz. YÖK’ü kapatacağız.
“İki önemli tavsiyem var: Eğitim ve Hukuk”
“Türkiye’nin özgür, özerk ve performansa dayalı ilerleyen bir üniversite sistemine ihtiyacı var. Eğitim Politikaları Başkanlığımız iki hafta önce üniversite modeli tartışmaya açtı. İnternet sitemiz üzerinden görüşler gelmeye başladı. Bir çalıştayla beraber ‘Yeni dünya, yeni üniversite, yükselen Türkiye modeli’mizin detaylarını paylaşacağız. Koskoca üniversite siteminin tek bir kişiye, tek bir üniversiteye indirgenmesini doğru bulmuyoruz. Bu bir sistem sorunudur ve çözeceğiz.
“Türkiye yüksek teknolojide ve yüksek katma değerli üretimde çok geride kaldı. Biz milli geliri 3 bin 500 dolardan aldık ve tam 12 bin 500 dolara yükselttik. Basın arşivinde görebilirsiniz, bakanlık dönemimde defalarca vurguladım. Türkiye eğitimde ve hukukta sorunlarını hızlı bir şekilde çözmezse orta gelir tuzağına düşecek, dedim. Bu terimi ilk ben kullandım. Fakat şu an yönetimde olan zihniyet ülkeyi hem hukukta hem de eğitimde dibe vurdurdu. Bugünkü hükümete iki önemli tavsiyem var: Hukuk ve eğitim. Bu ikisini önüne koysunlar, arkasından ekonomi toparlanır. Bilmiyorlarsa öğretiriz.
“Eğitim gibi ekonomiye de bir reçete yazmak gerekiyor. Sayın Erdoğan’ın açıklayacağı bir ekonomi paketi olacak. Biz tavsiyelerimizi söyleyelim. Birincisi; ekonomiyi düzeltmenin yolunun hukuk devletinden geçtiğini büyük puntolarla masalarının üzerine yazıp, sabah akşam günde on defa okumaları lazım. Yanlarında çalışanlara da ‘Oğlum, kızım bana günde on defa hatırlat; ekonomiyi düzeltmenin yolu hukuktan geçer’ demeliler.
“Ekonomik programınızın bir iç tutarlılığı olmalı”
“İkincisi; tam demokrasi olacak ve güven sağlayacaksınız. Cebinizdeki cüzdanı gösterip, kredi kartı borcunu saklamak gibi ucuz hesaplar yapmayacaksınız. Üçüncüsü; dürüst ve işin ehli bir kadroyla çalışacaksınız. Dürüst ama işi bilmiyorsa yürümez. İşi bilen ama dürüst olmayanlar da tehlikeli tiplerdir. Onları da uzak tutun. Dördüncüsü; ekonomik programınızın bir iç tutarlılığı olmalı. Sağdan bakınca bir şey, soldan bakınca başka bir şey göstermesin. Hedefleriniz net olsun, bir dediğiniz bir başka dediğinizle çelişmesin.
“Beşincisi; Merkez Bankası, TÜİK, SPK, BDDK, EPDK gibi kuruluşların bağımsız ve güçlü olması lazım. Bunun da pazarlığı yok, yarı bağımlı olsun diye bir şey yok. Burada çalışan kimsenin aklına ‘Ben şöyle bir adım atarsam acaba Cumhurbaşkanı beni fırçalar mı?’ gelmemeli. Cumhurbaşkanı’nın etrafında ekonomiden zerre kadar anlamayan bir ekip de bazen trol hareketlerle bazen basın üzerinden düzgün işler yapmaya çalışan kurumları olumsuz etkiliyor.
“Altıncısı; kural bazlı bir ekonomi yönetiminiz olacak. Ekonomi keyfilikle, dürtülerle yönetilmez. Sabah kalkınca aklınıza geleni, akşam kulağınıza fısıldananı ‘iyi fikir galiba’ deyip talimat verirseniz olmaz. Ayrıca mali kural diyoruz. Bizim zamanında getirmeye çalıştığımız ama engelledikleri mali kural uygulansaydı, Pandemi şartlarında esnafa ve ihtiyaç duyan vatandaşlarımıza yüz milyarlarca lira karşılıksız olarak dağıtılabilirdi.”