Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, daha önce hiç katılmadığı Hacı Bektaş-ı Veli’yi anma etkinlikleri için 13 Ağustos günü Nevşehir yolcusu. Erdoğan’ın bu ziyareti Ankara’da Hüseyin Gazi Cemevi’nde Muharrem iftarına katılmasını izliyor. Erdoğan’ın Alevilerle yakın temaslarına “açılım ya da hamle” diyenler, bu açılımın amacının seçim öncesi Alevilerin sempatisini kazanmak ya da ihmal edilen kesimlerin gönlünü almak olduğunu söylediler.
Ziyaretlerin hemen öncesinde Ankara’da üç cemevine birden aynı gün yapılan saldırılar var. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, saldırılara “planlı provokasyon” dedi. Erdoğan’ın ziyaretinin bu provokasyonlarla da ilgisinin olabileceğini düşünenlere hak veren eski AK Partili, tarihçi Reha Çamuroğlu’na bu düşüncelerinin nedenini ve öngörülerini sorduk.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Alevilerle temasıyla provokasyonlar arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?
Erdoğan Alevilere yönelik provokasyonlardan, provokasyon girişimlerinden rahatsız. Böyle bir gerilimi kendisiyle Aleviler, kendisiyle Kürtler arasında istemiyor. Özel bir gerilim istemiyor. Devlet başkanı olarak bu provokasyon girişimlerinin arkasında olmadığı mesajını veriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan cemevini ya da Hacıbektaş’ı ziyaretleriyle Alevilerden kendisine akın akın oy gelebileceğini düşünüyor olamaz. Çok tecrübeli bir politikacıdır. Zaten bu ziyaretleri seçim için yapıyor olsaydı, birtakım vaatlerde bulunurdu. Bir vaat duymadık şu ana kadar. Fark ettiyseniz cemevine gitti ama yanında diyanet işleri başkanı da yoktu. Ben bu ziyaretlerin bir açılım olduğu kanaatinde değilim. Ziyaretler, Erdoğan’ın ortamı sakinleştirme girişimi. Erdoğan, provokasyon yapabilecek bazı kesimlere bir uyarıda bulunmaya çalışıyor.
“Erdoğan’ın gerilimin dozunun yeterli olduğunu düşünmesi muhtemeldir”
Erdoğan’ın “gerilimden beslendiği”ni söyleyenler de var. Hatta muhalefetin oluşturduğu altılı masayı hedef alırken, masanın 7. ayağının “terörist” diye tanımladığı HDP’den oluştuğunu söylüyor. Erdoğan, gerilimden beslenmek istemiyor mu artık?
Belki çok fazla gerildi ülke. Gerilimin de bir haddi vardır. İp koparsa bazen tespih tanelerini toplamak çok zor olur. Gerilimin dozunun yeterli olduğunu düşünmesi muhtemeldir.
Erdoğan’ın altılı masayı ele alan sözleri, çıkışları bir çeşit söylem. Söylemlerin yaratacağı gerilimin dozu başka, saldırıların yaratacağı gerilimin dozu başka. Kimse bizden İzmir’den kalkıp gelen bir adamın üç yere saldırıp, Eskişehir’de yakalanmasının organize olmadığını düşünmemizi beklemesin. Bu, saflık olur. Hemen yakalandı zaten. Yakalanmaması mümkün değildi zaten. Saldırgan abuk sabuk bir savunma yaptı yine. İzmir’de HDP’li Deniz Poyraz’ın öldürülmesindeki savunma gibi bir savunma. Bunlar sanki klişe işler gibi. Bu kadar saf değil toplum. Tabii ki Erdoğan, bir taraftan kontrollü bir gerilimin kendisine artı yazacağını düşünüyor olabilir ama söylem farklı bir şey saldırı farklı bir şey.
“Gerilimin kaynağı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve cumhurbaşkanlığı seçimi”
Peki provokatif faaliyetleri kim yapıyor olabilir, kaynağı nedir?
Ben provokatif faaliyetlerin devlet içi bir çatışmadan kaynaklandığını düşünüyorum. Kimle kim bilemem ama bir yandan Sedat Peker’in açıklamaları üstüne bunların gelmesi.
Bunlar devlet içinde bir gerilim olduğunu gösteriyor. Erdoğan’ın da bu gerilimden rahatsız olduğu kanaatindeyim. Erdoğan bu gerilimin kendisini de hedeflediğini düşünüyor olabilir. Nasıl bir hedef diye soruyorsunuz şimdi… Olağanüstü olaylar yaşadı ülkemiz. Her seçimden önce tuhaf şeyler yaşandı. Fakat bu kez kritik bir seçim var. Neredeyse mutlak yetkilerle donatılmış bir makamı belirleyecek bir seçim var. Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimleri hep sancılı oldu ancak Erdoğan’dan önceki cumhurbaşkanlarının yetkileri Erdoğan’ın yetkilerinin yüzde biriydi ancak.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin büyük bir kavga kopardığı kanaatindeyim. Sokaklarda bir şey yok şu anda. Devletin içinde yaşanıyor bu kavga, gerilim. Erdoğan’ın bunu görmemesi mümkün değil. Bunu kuşbakışı görebilecek bir pozisyonda. Ciddi bir gerilim olduğunu düşünüyorum. Bu gerilimi gidermeye çalışıyor. Gerilimin kaynağı da cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve cumhurbaşkanı seçimi.
Birçok şey üst üste geldi. Toplumun fay hatlarını sadece Aleviler oluşturmuyor. Kürt meselesi var bir taraftan, derin bir ekonomik problem var. Bütün bunların gerilimi artırmak için kaşınabilir noktalar olduğunu görmemiz lazım. Erdoğan bunları görüyor bence. Fakat seçim nasıl, ne şekilde olacak onları bilemiyoruz.
Çatışan güçler kim? Erdoğan, o güçlerin yarattığı gerilimi düşürebilir mi?
Kimdir bunlar? Kim, neyi kaşıyor? Bunu teşhis etmek zor ama cumhurbaşkanının Hacıbektaş’a gitmesi böyle bir ortamda olumlu bir olay. Erdoğan’ın ziyaretinin Aleviler içinde bölünme yaratmayı hedeflediği de söyleniyor ama ben buna katılmıyorum. Aleviler kendi iç yaralarını çok çabuk sararlar, kendi iç sorunlarını çok çabuk çözerler ve çok çabuk birlik olurlar. Aleviler içi huzursuzluk yaratmak öyle kolay iş değil.
“Cumhur İttifakı’nın normal, adil bir seçimi kazanma ihtimali yok”
Devlet içindeki çatışma, iktidarla muhalefetin seçim çekişmesine nasıl yansıyor?
Altılı masa süreci iyi götürüyor bence. Seçime odaklandı. Seçimi bekliyor. Şu ana kadar resmi olarak cumhurbaşkanı adayını açıklamamış olmalarını da olumlu görüyorum. ‘Son 3 ayda mı aday tanıtılacak’ gibi şeyler söyleniyor ama son 15 günde bile aday tanıtılır. Ekrem İmamoğlu’nu kim tanıyordu?
Altılı masa birlik görüntüsü, iktidar çok büyük dağınıklık görüntüsü veriyor. MHP ile AK Parti’nin arasının çok güllük gülistanlık olduğunu düşünmüyorum. Çok ince ipliklerle bağlılar birbirlerine. MHP baraj altına doğru hareket ettikçe bu gerilimin de arttığını düşünüyorum. AK Parti’de çok fazla sayıda insan -MHP bize ne kazandırdı- diye soruyor. AK Parti’de çoktandır MHP sorgulamaları yapılıyor. AK Parti’deki en aktif kadroların kenara çekilmesinde ve kenardaki serzenişlerinde bunlar açıkça gözüküyor. Ben Cumhur İttifakı’nın içinin aslında çok karışık olduğu kanaatindeyim. Sadece MHP ile AK Parti arasında huzursuzluk yok sarayın içinde de farklı ekipler var.
Bir yönetimi ne kadar merkezi hale getirirseniz problemler o kadar büyür. 84 milyonluk ülke burası. Yönetimi bir kişiye bağlarsanız sorunlar kaçınılmaz hale gelir. O bir kişinin etrafında ekipler oluşur, o ekipler arasında fikir ya da çıkar çatışmaları başlar. Kurumlaşmayı yok ederseniz, kurumlaşmayı minimize ederseniz, çatışmayı maksimize edersiniz. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yaptı bunu. Bu yüzden yaklaşan seçimler çok kritik.
Umarım normal bir seçim süreci yaşar Türkiye. Ben Cumhur İttifakı’nın normal bir seçimi normal, adil bir seçimi kazanma ihtimali olmadığını düşünüyorum. Anketlerde yer alan en düşük rakamların dahi yüksek olduğunu düşünüyorum.