İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu ile görüştü.
Şimşek’le görüşmesini X hesabından duyuran Tugay, şöyle yazdı:
“İzmir’in büyük ve hayati projeleri için uluslararası kalkınma bankalarından kredi sağlamak üzere imzaladığımız protokoller kapsamında, Hazine ve Maliye Bakanlığı onayı gereken süreçler için Sayın Bakanımız ile bir araya geldik. Nazik kabulleri ve gösterdikleri ilgi için kendilerine teşekkür ediyorum.”
Tugay, görüşmenin AK Partili siyasetçilerin aracılığıyla olduğunu da şu ifadelerle belirtti:
“Görüşmeye sağladıkları destek için AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı’ya, AK Parti Genel Sekreteri ve İzmir Milletvekili Eyyüp Kadir İnan’a ve AK Parti İzmir Milletvekili Dr. Mehmet Kasapoğlu’na çok teşekkür ediyorum.”
“Belediyelerin sorunlarıyla ilgili görüştük“
Paylaşımı muhaliflerden tepki alan, AK Parti’ye geçeceği iddiaları ortaya atılan Tugay, T24’ten Candan Yıldız’a konuştu.
Röportajdan öne çıkan bölümler şöyle:
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’le hangi konuları görüştünüz?
Belediyelerin sorunlarıyla ilgili görüştük. Yurtdışından alacağımız krediler için onay alınması gerekiyor bakanlıktan… Sadece resmi yazı yazmakla hallolmuyor her şey maalesef.
Yüz yüze ilişkiler fark yaratıyor mu diyorsunuz?
Tabii bir tanışıklık gerekiyor önce. Sonra durumun önemi birinci ağızdan aktarmak gerekiyor. Farkında olmadığımız zorluklar, eksiklikler, bizde gerçekleşmesi beklenen durumlar, aşamalar varsa onları anlama imkânı oluyor. Hakikaten birbirinden uzak iki şehirde, yeterince diyalog içerisinde olmayan iki kurum arasında çok fazla iletişim eksikliği yaşanıyor. Özellikle büyükşehir ölçeğinde doğrudan bakanlıklarla çalışıyoruz. Hemen her konu başlığında mutlaka bir bakanlık onayı gerekiyor.
“Siyaseten iki tarafı da eleştiriyorum”
AKP il başkanı ve milletvekilleri aracı olmuş. Ulaşmak zor mu bakanlıklara?
Her zaman randevu verilmiyor. Siyaseten iki tarafı da eleştirdiğimi söyleyebilirim. Biz bir şehri yönetiyoruz. O şehrin sorunlarının çözümünden bahsediyoruz. Burada siyaset değil şehrin ön planda olması lazım. Ama maalesef siyasette kutuplaşma ortaya çıktıkça bu, devlet ve belediyenin üst yönetiminin ilişkilerine yansıyor.
Bunu ne kadar keskinleştirirsek ne kadar gerilimi artırırsak o kadar sorun çözülemez hale geliyor. Bunun cezasını halk ve şehir çekiyor. Geçmişte Aziz Kocaoğlu zamanında çözüm odaklı iletişim daha fazlaydı. Ama geçen dönemde ilişkiler neredeyse tamamen kopartılmış durumda. Çözülmesi gereken çok önemli sorunlar maalesef çözülemedi, yerinde saydı.
Peki sizin bakanlarla görüşmeniz AKP’ye yakınlaşma olarak yorumlandı. Çünkü bazı CHP’li belediyelerin projeleri bekletiliyor onaylanmıyor. Size ayrıcalıklı davranılıyor gibi bir durum söz konusu mu?
Hayır değil. Ben size anlatmaya çalıştığım konuyu İzmir kamuoyuna ve AKP’li siyasetçilere de anlatmaya çalışıyorum. Şehrin sorunlarının çözümü için, belediyenin bakanlıkların onayına ihtiyaç olduğu durumlarda ya da onlarla iş birliği yapılması gereken durumlarda, farklı parti diye CHP’li belediyelerin çalışmalarını durduramazsınız, engel olamazsınız.
Bu var değil mi?
Var ama bu süreç içerisinde oluşmuş bir şey.
“Şehrin sorunlarını bir tarafa koyup iktidarla çatışırsam randevu alamam”
İki tarafı da eleştiriyorum derken bağlam bu galiba…
Ben Cumhuriyet Halk Partili bir belediye başkanı olarak, şehrin sorunlarını bir tarafa koyarak devamlı bir siyasi söylemle iktidarla çatışma yolunu seçersem, yani kendi adıma söylüyorum bunu, çok açıktır ki randevuyu istediğim zaman alamam, siyasi ayrımcılığa uğrarım. Benim hangi partinin üyesi olduğum hiç kimsenin tartışamayacağı bir konu. Ben belediye başkanı olmadan önce CHP’li değil de aday olurken CHP’li olmuş biri değilim ki… Ben CHP’nin hemen hemen bütün kademelerinde görev yapmış, siyasi yaşamında sadece CHP’li olmuş, 15 yıllık siyasi geçmişimde hem yaptıkları ile hem söyledikleriyle hem duruşuyla parti kimliği asla tartışılamayacak bir kişiyim. Yani o kadar da ucuz değil.