Ana SayfaHaberlerÇevirilerÇEVİRİ | Slavoj Zizek: Şairane olmayan barbarlık yoktur!

ÇEVİRİ | Slavoj Zizek: Şairane olmayan barbarlık yoktur!

“Gönülsüz Nazi Ernst Jünger, “Her iktidar mücadelesinden önce imgelerin ve ikonaların doğrulanması gelir. İşte bu yüzden şairlere ihtiyacımız var. Onlar devlerin bile devrilmesini sağlarlar" demişti. Şiirin İsrail'de de önemli bir rol oynadığını görüyoruz. Haaretz, "İsrail ordusunun morali yükseltmek için intikam şiirlerini nasıl kullandığını" anlatan bir haber yayınladı. İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından yayınlanan bir antolojide "intikam arzusunu dile getiren ve Gazze'deki savaşı dini bir savaş olarak resmeden" şiirler yer alıyor. Görünüşe göre, Netanyahu'nun Amalek'e (Yahudilerin Tevrat'taki düşmanı) yaptığı atıflar yeterli değildi. Bunların modern dizelerle desteklenmesi gerekiyordu. Almanya'nın Richter und Henker 'e (yargıçlar ve cellatlar) dönüşmeden önce Dichter und Denker 'in (şairler ve düşünürler) ülkesi olarak bilindiğini hatırlamakta fayda var. Peki ya her iki versiyon da göründüğünden daha fazla birbirine benziyorsa?”

Gerçeği yansıtmayan mitik saçmalıklar, sadist dürtüleri körüklemek ve düşmana yönelik ayrım gözetmeyen ölümcül şiddeti meşrulaştırmak amacıyla Rusya’dan İsrail’e kadar dünyanın her yerinde kullanılıyor. Aklın kolektif olarak terk edilmesi ve bunun yol açtığı sonuçlar çok tanıdık. Bu sonuçlar aynı zamanda da cezbedici.

Toplumu bir arada tutan temel sözleşme parçalandığında, ki dünya çapında bu yaşanıyor gibi görünüyor, söylentiler ve komplo teorileri de çoğalıyor. Hatta dolaşıma sokulan mesaj(lar) açıkça saçma olduğunda, insanların içinde yatan korkuları ve önyargıları daha iyi uyandırabiliyor.

Daha önce de yazdığım gibi, bunun mükemmel bir örneği 2023 yılının Ağustos ayının sonlarında, “Peder Anthony” olarak bilinen bir rahibin Rusya’nın Pskov bölgesindeki 26 metre yüksekliğindeki Stalin heykeline törenle kutsal su dökmesiyle yaşandı. Kilise, Stalin döneminde acı çekmiş olsa da, “Stalin’in yaptıkları sayede şimdi dua ettiğimiz ve Anavatanımızın yeniden dirilişinde bize yardımcı olan birçok yeni Rus şehitlerimiz ve tövbekarlarımız oldu” diyordu. Bu mantık, Yahudilerin Hitler’e İsrail Devleti’ne olanak sağlayan koşulları yarattığı için teşekkür etmesi gerektiğini iddia etmekten yalnızca bir adım uzakta. Bu kulağa abartılı ya da kötü bir şaka gibi gelse de, İsrail hükümetine yakın bazı Siyonist radikallerin tam da bu pozisyonu savunduğunu unutmayalım.

Bu tür sapkın argümanların başarısını anlamak için, öncelikle gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan huzursuzluk ve isyanların özellikle yoksulluk azaldığı zaman patlak verme eğiliminde olduğunu görmek zorundayız.

 Fransa’daki soixante-huitard ‘lardan [68’liler] ABD’deki hippilere ve Yippilere kadar, 1960’ların protestoları refah devletinin altın çağında ortaya çıkmıştır. İnsanlar refah içinde yaşarken daha da fazlasını arzulamaya başlar.

Sosyal ve ahlaki sapkınlığın getirebileceği ekstra hazzı da hesaba katmak gerekir. IŞİD’in Moskova’daki Crocus Belediye Binası’na düzenlediği ve 144 kişinin öldüğü son saldırıyı düşünün. Bazılarının terör saldırısı olarak nitelendirdiği bu eylemi, diğerleri, Rus ordusunun Suriye’de yarattığı büyük yıkıma karşı silahlı bir direniş eylemi olarak nitelendiriyor. Fakat durum ne olursa olsun, saldırıdan sonra kayda değer gelişmeler yaşandı: Rus güvenlik güçleri tutukladıkları şüphelilere işkence yaptıklarını kabul etmekle kalmadılar; bunu alenen kamuoyuna sergilemiş oldular.

Avrupa Politika Analiz Merkezi’nden Julia Davis şöyle diyor: “Telegram’da yayınlanan bir videoda, gözaltına alınanlardan birinin kulağı kesilmiş ve daha sonra sorgucularından biri tarafından yemeye zorlanmış.”

İsrailli aşırı sağcıların, tutuklanan Hamas üyelerine muamele konusunda Rusya’yı örnek almalarına şaşmamak gerek.

Rus yetkililer bunu sadece gelecekteki potansiyel saldırganları caydırmak için değil, aynı zamanda toplumun diğer üyelerine zevk vermek için de yaptı. Devlete ait medya kuruluşu RT’nin başında bulunan Rus propagandacı Margarita Simonyan bir köşe yazısında şöyle yazdı: “Bunu kendimden hiç beklemezdim, ama mahkemeye eğri büğrü getirilişlerini ve hatta bu kulağı gördüğümde kendimi son derece tatmin olmuş hissettim.”

Bu olgu sadece Rusya ile de sınırlı değil. Tennessee’de bazı milletvekilleri idam cezasına çarptırılanların halka açık bir şekilde asılmasını (hem de ağaçta) geri getirmek istiyor.

Bu tür eylemler hangi noktada sona erecek? Neden, suçlu olduğu iddia edilen kişilere alenen işkence ederek öldürme şeklindeki pre-modern uygulama geri getirilmiyor ki? Daha da önemlisi, “normal” insanlar bu tür sadist gösterilerden zevk alacak noktaya nasıl getirilebilir?

Bu sorunun kısa cevabı, bir tür mitsel anlatının, dinin ya da şiirselliğin eşsiz gücünü gerektirdiğidir. Gönülsüz Nazi Ernst Jünger’in açıkladığı gibi, “Her iktidar mücadelesinden önce imgelerin ve ikonaların doğrulanması gelir. İşte bu yüzden şairlere ihtiyacımız var – onlar devlerin bile devrilmesini sağlarlar.”

Şiirin İsrail’de önemli bir rol oynadığını görüyoruz. Haaretz gazetesi 26 Mart’ta “İsrail ordusunun morali yükseltmek için intikam şiirlerini nasıl kullandığını” anlatan bir haber yayınladı. İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından yayınlanan bir antolojide “intikam arzusunu dile getiren ve Gazze’deki savaşı dini bir savaş olarak resmeden” şiirler yer alıyor.

IDF 13 Ekim’de yayınladığı bir duyuru ile potansiyel katılımcıları “savaş zamanında ruhu yükseltmek” amacıyla “şiirsel bir yolculuğa çıkmaya ve büyük İsrail ruhunu yeniden alevlendirmeye” davet ediyordu.

Görünüşe göre, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun 7 Ekim’den sonra Amalek’e (Yahudilerin Tevrat’taki düşmanı) yaptığı atıflar yeterli değildi. Bunların modern dizelerle desteklenmesi gerekiyordu. Ya da belki de Netanyahu’nun Kutsal Kitap’a yaptığı atıf, söylemek istediğinden daha fazlasını ifade ediyordu. Ne de olsa Eski Ahit’e göre, gezgin Yahudiler Yahudiye’de [İng. Judaea] Amalekitlerin yaşadığı vadinin üzerindeki tepelere ulaştıklarında Yehova ortaya çıkmış, Yeşu’ya çocukları ve hayvanları da dahil olmak üzere hepsini öldürmesini emretmiştir. Eğer bu “etnik temizlik” değilse, bu kavramın da hiçbir anlamı yok demektir.

Almanya’nın Richter und Henker ‘e (yargıçlar ve cellatlar) dönüşmeden önce Dichter und Denker ‘in (şairler ve düşünürler) ülkesi olarak bilindiğini hatırlamakta fayda var. Peki ya her iki versiyon da göründüğünden daha fazla birbirine benziyorsa? Eğer dünyamız giderek bir şairler ve cellatlar dünyasına dönüşüyorsa, bu yeni eğilime karşı koymak ve ahlaki temellerimizi yeniden kazanmak için daha fazla yargıç ve düşünüre ihtiyacımız olacaktır.

Kaynak: https://www.project-syndicate.org/commentary/poetry-and-ideology-in-russia-and-israel-romanticizing-violence-and-tribalism-by-slavoj-zizek-2024-04?barrier=accesspaylog

Çeviri: Hasan Ayer.

- Advertisment -