2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan ünlü romancı Orhan Pamuk, Columbia News’den Eve Glasberg’e son romanı Veba Geceleri ile ilgili bir röportaj verdi. Röportaj süresince COVID sürecinin romanını nasıl etkilediğini, bu dönem çalıştığı okulda ne tür dersler açacağını ve bir akşam yemeğini kimlerlere geçirmeyi tercih edeceğini de anlattı.
Bu romanı yazmanız için size ilham veren şey neydi?
Son 40 yıldır veba temalı bir roman yazmayı düşünüyordum. İlk başta aklımdan geçen şey, romanı ortaçağ dönemi Osmanlısında kurgulamaktı. Romandaki temel konular karantina, kadercilik ve Müslümanların karantinayı ciddiye alıp almadığıydı. Daha sonraları 1894’te başlayan üçüncü veba salgınını ve siyasetin giderek otoriter bir havaya büründüğü Rusya ve Polonya’daki karantina ayaklanmalarını okudum. Romanımı 1900’deki üçüncü veba salgını bağlamında kurgulamaya karar verdim. Buradan yola çıkarak eserimi salgın boyunca daha da otoriter bir hale bürünen hükümetlerin bir tür alegorisi olarak düşündüm.
COVID salgını romanınızda belli değişiklikler yapmanıza yol açtı mı?
Doğrusunu söylemek gerekirse zaten veba, karantina ve otoriterlik hakkında bir şeyler yazmaya karar vermiştim. Koronavirüs pandemisi daha başlamadan yaklaşık üç buçuk yıl önce romanım üzerine çalışıyordum ve bu süre boyunca çok okuyup çok araştırma yaptım. Bunca araştırmama trağmen karakterlerimin vebadan benim koronavirüsten korktuğum kadar korkmadığını fark ettim. İşte tam da burada, yarattığım karakterlere korkumu enjekte ettim.
Son zamanlarda hangi kitapları okudunuz?
Şimdi iskambil oynayan kişiler hakkında bir roman yazıyorum. Romandaki olaylar 1942 yılında, İkinci Dünya Savaşı sırasında İstanbul’da geçiyor. Bu yüzden iskambil kartlarının tarihi hakkında belli başlı kitaplar okuyorum.
Aynı anda hem öğretmek hem de yazmak sizi nasıl etkiliyor?
Çok fazla etkiliyor tabii. Okuduğum tüm bu romanları aynı zamanda insanlara öğretiyorum. Son 15 yıldır 40 kadar roman hakkında öğretim gerçekleştirdim. Bu romanları neredeyse ezberledim desem yeridir. Ama her sene romanlara dair yeni şeyler hakkında beni düşünmeye sevk eden zeki öğrenciler oluyor. Öğrencilerin zekası ve coşkusu bana ilham veriyor ve bu da onlardan çok şey öğrenmeme yol açıyor. Edebiyat hakkında herhangi bir önyargıya kapılmaksızın düşünmelerini ve zihinlerinin her şeyi anlayabilecek güçte olduğuna inanmalarını sağlamaya çalışıyorum.
Bu dönem ne öğreteceksiniz?
Old Dominion’dan Beşeri Bilimler Profesörü Bruce Robbins ile Politik Roman adlı bir ders vereceğiz. Fyodor Dostoyevski’nin Cinler’ini, İvan Turgenev’in Babalar ve Oğulları’nı, Herman Melville’in Benito Cereno’sunu, Joseph Conrad’ın Nostromo‘sunu, Italo Calvino’nun Gözlemci‘sini ve Virginia Woolf’un Orlando’sunu ele alacağız. Öğrencilerimizin politik roman türünün sadece ayaklanmalar ve cinayetler ile bombalar ve savaşlardan ibaret olmadığını kavramalarını istiyoruz.
Halihazırda ne üzerine çalışıyorsunuz?
Aynı anda pek çok şey ile meşgulüm: Romanım Masumiyet Müzesi bir dizi olabilir. Şu an başka biri tarafından yazılmış olan senaryoyu kontrol ediyorum. Sanat dergileri için makaleler yazıyor, çeşitli kitapların tanıtımları ile ilgileniyor, birçok röportaj veriyor ve başka bir romanım için araştırma yapıyorum. Gelecek sonbahar Paris’te Collège de France’da bazı dersler vereceğim, bu yüzden şu an olası derslerimi hazırlıyorum.
Bir akşam yemeği partisi düzenlediğinizi varsayalım. Hayatını kaybetmiş ya da hayatta olan hangi üç akademisyen veya yazarı davet ederdiniz?
Politik Roman dersimde ele alacağımız yazarlardan bazılarını davet etmeyi çok isterdim: Calvino, Woolf ve Melville derdim. Bu yazarların, yazdıkları eserler hakkında öğrencilerimin yaptığı yorumlara ilişkin nasıl cevaplar vereceklerini duymayı çok isterdim.
Çeviri: Hasan Ayer
Kaynak: https://news.columbia.edu/news/orhan-pamuks-new-novel-about-plague-ottoman-empire