Çin Halk Cumhuriyeti’nin onlarca yıldır devam eden büyüme sürecini kutlamak için düzenlenen sergileri ziyaret edenleri, ülkenin lideri Şi Cinping’in parıldayan görüntüsü karşılıyor. Komünist Parti’nin tarihini kaleme alanlar, Şi’nin ne zaman emekli olacağına dair tek kelime etmeseler de, onun yükseliş sürecini adeta tapınırcasına işlediler. Partinin 531 sayfalık son resmi tarih anlatısının dörtte birinden fazlası, Şi’nin dokuz yıllık iktidarına ayrılmış durumda.
Yakın tarihte hiçbir Çinli lider, ülkenin tarihine ve kendisinin bu tarih içindeki konumuna Şi’den daha fazla odaklanmamıştı. İktidarında çok kritik bir dönemece giren Şi için geçmişle meşgul olmak, artık siyasi ajandasının tam merkezinde yer alıyor. Yakında Pekin’de toplanacak ÇKP Merkez Komitesi, ÇKP’nin 100 yıllık tarihini resmi olarak yeniden değerlendiren bir “karar” yayımlayacak. Kararın, Şi’nin Mao Zedong’un ve Deng Şiaoping’in yanında partinin çığır açan liderleri arasında gösterilen statüsünü bir kez daha pekiştirmesi bekleniyor.
Merkez Komite’nin kararı (ki bu devlet yetkilileri için pratikte kutsal sayılan bir metindir) her ne kadar görünürde tarihi meselelerle ilgili olsa da, gelecek on yıllar boyunca Çin siyasetini ve toplumunu şekillendirecek.
Partinin geçmişine ilişkin bir mihenk taşı olma niteliği taşıyan ve daha önce benzerini yalnızca iki defa gördüğümüz bu belge, kuşkusuz ki ülke çapında gerçekleşecek yoğun bir beyin yıkama kampanyasının da odak noktasını oluşturacak. Yetkililerin Çin’in modern tarihini ders kitaplarında, filmlerde, televizyon programlarında ve sınıflarda nasıl yansıtacağını da belirleyecek olan belge aynı zamanda komünist davayla ve onun “şehitleri”yle alay eden, hatta bunları sorgulayan herkese karşı daha da ağırlaştırılmış yasalar uygulayacak olan denetçileri ve polis memurlarını da cesaretlendirmiş olacak. Son olarak, ÇKP’nin iktidarının neredeyse mutlak olduğu ülkede yetkililere ve vatandaşlara, her şeyi belirleyen Şi’ye sadakat göstermelerinin beklendiğini hatırlatacak.
Çin tarihi üzerine çalışan Yeni Zelandalı akademisyen Geremie R. Barmé, “bütün bunlar, Çin’de Komünist Parti ve Şi etrafında kurgulanan ve geçmişin dalgasının geleceğe taşındığı yeni bir zaman çizelgesi yaratmakla ilgili” diyor ve “bu gerçekten de geçmişin tarihsel süreçleriyle ilgili değil, ülkenin gelecekteki liderliğiyle ilgili bir karar” diye ekliyor.
Bu karar Şi’yi daha da yüceltecek, gelecek yılın sonlarında yapılacak parti kongresinden önce otoritesini güçlendirecek ve büyük olasılıkla beş yıllık bir süre için daha liderlik koltuğunda oturmasını sağlayacak. Merkez Komite toplantısının Perşembe günü (11 Kasım) sona ermesinden birkaç gün sonra yayımlanması beklenen bu belgenin alacağı övgüler, diğer partilileri Şi’nin sicilini sorgulamaktan caydırmaya yardımcı olacak.
Çin’in on yıllardır gördüğü en güçlü lider olan 68 yaşındaki Şi, yolsuzluğa karşı verdiği mücadeleyle, yoksulluğu azaltma çabalarıyla ve Çin’in gücünü dünyaya gösterme vaatleriyle halkta geniş bir karşılık bulmuştu. Yine de, kongreden önce Şi’nin gücünü zayıflatmaya çalışan bazı partililer, hükümetin Covid-19 pandemisini en başında yanlış yönetmesi veya ABD’yle yaşanan ve ülkeye zarar veren gerilim üzerinden Şi’yi hedef alabilir.
Alınacak karardan sonra bu tür eleştirilerin ülkede sapkınlık olarak nitelendirilmeye başlanacağını söylemek mümkün. Bu haftaki toplantı öncesinde, partinin resmi yayın organı People’s Daily’de yayımlanan makaleler, Şi’yi pandemiyi ve diğer krizleri yenen “esas” lider olarak methediyordu. Yine burada yayımlanan görüş yazıları, Şi’yi, Çin’in yükselişinin içeride ekonomik riskler ve dışarıda Amerika Birleşik Devletleri’yle diğer Batılı güçlerin düşmanca tutumu tarafından tehdit edilebileceği böylesine tehlikeli bir dönemde ihtiyaç duyulan inatçı bir lider olarak yüceltiyordu.
Çin’in resmî haber ajansı Şinhua’da kararla ilgili olarak yayımlanan bir makalede ise, “Şüphesiz ki Şi Cinping, tarihin akışına hâkim olan esas figürdür’’ cümlesi geçiyor.
Kararın, modern Çin’in kapsamlı bir betimlemesini sunması ve bu sayede Şi’nin politikalarına tarihin kaderini belirleme sorumluluğunu yükleyerek bunları meşrulaştırmaya yardımcı olması muhtemel.
Modern Çin’in parti belgelerinde ortaya konan tablosuna göre Mao, ülkeye baskılar karşısında öncülük etti, Deng, ülkeye refah getirdi, şimdi ise Şi, Çin milletini yeni bir ulusal güç çağına taşıyor.
Önümüzdeki yıllarda Şi’nin siyasi ajandası, bir “ortak refah programı” yoluyla gelir eşitsizliğini düşürmeye, Çin’in teknoloji ithalatına bağımlılığını azaltmaya ve olası çatışmalara hazırlanmak için orduyu modernize etme sürecini devam ettirmeye odaklanıyor.
Çince bilen ve Şi ile uzun zaman geçirmiş eski Avustralya Başbakanı Kevin Rudd, Şi’nin tarih anlayışının “siyasette, ekonomide ve dış politikada daha fazla parti müdahalesini haklı çıkaran bir ideolojik çerçeve” sunduğunu söylüyor.
Çin Komünist Partisi’nin devrimci mirasını savunmak Şi için kişisel bir arayış. Şi, Çin’in devrimci köklerinden uzaklaştıkça, yetkililerin ve vatandaşların partiye olan inancını kaybetme riskinin arttığına dair korkularını geçmişte de defalarca dile getirmişti.
Dahası Şi, 19. yüzyılda yaşamış Konfüçyüsçü bir aydından alıntı yaparak, “Bir ülkeyi yok etmek için önce tarihini yok etmelisiniz” diyor.
Şi’nin babası Şi Zhongxun, Mao ve Deng döneminde üst düzey bir devlet yetkilisi olarak görev yapmış, sonrasında Mao’nun yaşlı Şi’yi düşman bellemesinin ardından ailesi yıllarca zulüm görmüştü. Şi, birçok çağdaşı gibi devrim karşısında hayal kırıklığına uğramak yerine partiye sadık kaldı ve rejimin hayatta kalması için “komünist” mirası savunmanın şart olduğunu savundu.
Asya Topluluğu’nun başkanlığını yürüten Rudd, “Şi, devrimci Şi Zhongxun’un oğlu olarak devrimin sürüklenip gitmesine izin verilmemesi gerektiğine dair içgüdüsel bir fikre sahip” diyor.
Şi, ayrıca, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün Çin için bir uyarı niteliği taşıdığını sık sık dile getirerek Sovyetlerin, ülkeyi yönetenlerin “tarihsel nihilizmi” (yani komünist davaya olan inancı aşındıran tasfiyeleri, siyasi zulmü ve yanlış adımları) ortadan kaldırmadıkları için çöktüğünü savundu.
Alınacak yeni karar, partideki ülkeyi korumaya yönelik bu gurur duygusunu yansıtacak. Geçen ay gerçekleşen bir hazırlık toplantısına göre, geçmişteki iki tarihi kararın ana “sorunlar” veya “meseleler” ile ilgili olduğu, fakat Şi’nin kararının partinin “büyük başarıları ve tarihi deneyimleri” ile ilgili olacağı söyleniyor.
Parti medyasında karar öncesinde yayımlanan makalelere bakıldığında, kararın partinin 100 yıllık tarihini kahramanca bir fedakârlık ve başarı öyküsü olarak sunacağını görmek mümkün. Kıtlık ve tasfiye gibi travmatik süreçler kabul edilecek ancak detaylandırılmayarak geri plana atılacak.
American University’de yardımcı doçent olarak görev yapan ve Şi ile babasını inceleyen Joseph Torigian, Şi’nin “tarihi Çin Komünist Partisi yönetimine yönelik tehditlere karşı kullanılacak bir araç olarak gördüğünü” söylüyor: “Bunun yanı sıra Şi, birbiriyle rekabet eden tarih anlatılarının tehlikeli olduğunu da gören biri.”
Pek çok Çinli, partinin geçmişinin gururlu bir anlatısını benimseyerek yaşadıkları sürecin hayatlarını iyileştirdiğine inanıyor. 2019’da devrimi anlatan “kırmızı” müzeleri ve anıtları 1,4 milyar kişi ziyaret etti; Şi, seyahatleri sırasında bu tür yerlere gitmeye özen gösteriyor. Benzer şekilde, Şi’nin yedi yıl çalıştığı köy, organize siyasi ziyaretler için adeta bir hac mekânı haline geldi.
Şi, 2016’da “devrimci gelenekler eğitimi küçük yaşlardan itibaren verilmeye başlanmalıdır; komünizm genlerini dolaşıma sokup kalplerimizden geçirelim” demişti.
Şi, tarihi kararını oluştururken, ÇKP tarihinin en güçlü ve resmî olarak en saygı gören iki liderini örnek alıyor. Mao, 1945’te parti üzerindeki otoritesini mutlak hale getiren bir karara imza atmıştı. Öte yandan Deng, 1981’de Mao’nun yol açtığı yıkımı kabul ederken, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak saygın statüsünü koruyan bir karar yayımladı. Her iki karar da siyasi çekişmelere ve belirsizliğe son vermişti.
Almanya’daki Freiburg Üniversitesi’nde modern Çin üzerine çalışan tarihçi Daniel Leese, “Mao ve Deng, parti elitleri arasında ortak bir çerçeve, ortak bir vizyon, geçmiş ve gelecek oluşturuyorlardı” diyor. “İktidar çevrelerindeki insanların geçmiş hakkındaki düşüncelerini uzlaştırmazsanız, onları gelecek hakkında aynı hedefe doğru hareket etmeye ikna etmeniz zorlaşır.”
Bu yıl boyunca, Çinli yetkililer, Şi’nin tarihe ilişkin görüşlerini içeren bir beyin yıkama programından geçiyorlar. Bu kampanyada kullanılan ana metinler, partinin yeni yayımlanacak 531 sayfalık “kısa” tarihinin bir ön izlemesi olarak görünüyor.
Bu tarih anlatısı, Şi’nin yolsuzluğu önleme, yoksulluğu azaltma ve Çin’in teknolojik kabiliyetini geliştirme konusundaki başarılarını methediyor. Metinlere göre, Şi’nin 2019’un sonlarında Çin’de başlayan Covid pandemisine verdiği yanıt, “keskin bir içgörüye ve karar verme yetisine sahip olduğunu” göstermişti.
ÇKP’nin tarihi kullanma yöntemlerini inceleyen Viyana Üniversitesi’nden emekli bir profesör olan Susanne Weigelin-Schwiedrzik, yayımlanacak kararın muhtemelen hem Mao’yu hem de Deng’i öveceğini, ancak Çin’in yükselen bir güç olmasının yalnızca Şi’ye mal edileceğini belirtiyor.
Profesör Weigelin-Schwiedrzik, partinin Şi’yi tasvir etme biçimi hakkında “Şi, geçmişten gelen tüm olumlu şeyleri (Mao ve Deng hakkında olumlu gördüğü özellikleri) emebilen bir sünger gibi ve bütün bunları bir araya getirebiliyor” diyor. Bu anlatıya göre, “Çin tarihinin sonunu temsil eden Şi, aşılamayacak bir düzeyi ifade ediyor.”
Çeviren: Deniz Karakullukcu