Türkiye’nin ana muhalefet lideri ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ılımlı tavrı ve seçimlerdeki başarısızlığı nedeniyle yıllarca alay konusu oldu. Ancak son zamanlarda cesur davranmanın tadını keşfetmiş gibi gözüküyor.
Geçtiğimiz Cuma günü Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) davetsiz bir ziyarette bulunan Kılıçdaroğlu, kurumu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda enflasyon rakamlarıyla oynamakla suçladı. Dahası, randevu talebinin reddedilmesinin ardından içeri alınmayan Kılıçdaroğlu, ülkedeki memurlara ve bürokratlara “doğru olanı yapmaları” konusunda sert bir uyarıda bulundu.
Türkiye ekonomik çalkantılarla, Türk lirasındaki değer kaybıyla ve çift haneli enflasyonla boğuşurken, Kılıçdaroğlu, kurulmasına olanak sağladığı muhalefet ittifakının toplam oyunun Erdoğan ve müttefiklerininkinden daha yüksek olduğunu gösteren anketlerin yarattığı rüzgârı arkasına almış durumda. Dağınık bir görüntü veren bu ittifak, cumhurbaşkanını 2023’te yapılması planlanan, ancak bu tarihten önce de yapılabilecek bir seçimde devirebileceklerine inanıyor.
72 yaşında eski bir bürokrat olan ve on yıldan uzun bir süredir CHP’nin genel başkanlığını üstlenen Kılıçdaroğlu, Financial Times’a verdiği demeçte ”ülkeyi yönetme kapasitesini büyük ölçüde yitirmiş bir hükümetle karşı karşıyayız. Toplumun geniş bir kesimi, iktidarın vadesini doldurduğu görüşünü benimsemiş durumda” diyor.
Ancak Kılıçdaroğlu, milliyetçilerin, Kürtlerin, solcuların, sağcıların, laiklerin ve dindar muhafazakârların oluşturduğu alışılmadık bir ittifakın bariz lideri değil.
Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık koltuğunda oturduğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu babası Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan CHP, uzun yıllardır Türkiye’de laikliğin bayrak taşıyıcısı olarak görülüyor, bu durum da partiyi ülkenin muhafazakâr vatandaşlarıyla çatışma içine sokuyor. Kendisini sosyal demokrat bir parti olarak tanımlayan CHP’nin aynı zamanda ülkedeki milyonlarca Kürt vatandaşı yabancılaştıran güçlü bir milliyetçi damarı da var.
Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) neredeyse yirmi yıllık iktidarı süresince Erdoğan’ın toplum nezdindeki popülaritesini kırmayı başaramayan Kılıçdaroğlu, şu anda Erdoğan’ın iktidardaki hâkimiyetine meydan okuyan ittifakın mimarı haline geldi.
Bu ittifak, 2017 yılında, normalde birbirine rakip olan bir dizi partinin, parlamenter sistemin kaldırılarak yerine cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin getirilmesi için yapılan referandumda “hayır” oyu için kampanya yürütebilmek amacıyla farklılıklarını bir kenara koymasıyla kuruldu.
Her ne kadar referandumu kıl payı kaybetmiş de olsalar, ”hayır” kampanyası, bu partilerin daha geniş çaplı bir işbirliğinde bulunmaları için zemin hazırladı. Bu durum, referandumdan iki yıl sonra muhalefetin ortak adaylarının İstanbul ve Ankara’da yerel seçimleri kazanmasıyla ve Erdoğan ile müttefiklerinin Türkiye’nin en büyük iki şehri üzerindeki 25 yıllık egemenliğini sonlandırmasıyla meyvesini vermiş oldu. O zamandan beri Kılıçdaroğlu, muhalefetteki diğer altı parti arasında arabuluculuk rolünü üstleniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkedeki ideolojik fay hatlarını kullanarak ittifakı bozmaya çalışsa da muhalefet partileri, Türkiye’yi parlamenter sisteme döndürme çağrısının arkasında birleşerek ve ekonomide yaşanan olumsuzluklara odaklanarak bugüne kadar kenetlenmeyi başardı.
Yüzde 20’nin üzerine çıkan enflasyonun, bu yıl dolar karşısında yarı yarıya değer kaybeden Türk lirasında yaşanan çöküşle birleşmesi, AKP’nin halktaki karşılığının zayıflamasıyla sonuçlandı. Yapılan bir ankete göre, AKP’nin 2011 seçimlerinde neredeyse yüzde 50’ye ulaşan oy oranı, bugünlerde yüzde 30’a düşmüş durumda.
Halkın Erdoğan’ın ekonomi yönetimine tepkisini sandıktan ortaya koyabilmesi için defalarca erken seçim çağrısında bulunan Kılıçdaroğlu, ”ülkede ciddi bir işsizlik var, hayat pahalılığı had safhada, insanlar geçimini sağlayamıyor” diyor: “İnsanlar bir çıkış yolu arıyor. Bu çıkış yolu da elbette siyasetten geçiyor.”
Ancak analistler, giderek otoriterleşen Erdoğan’ın seçimi kaybederse iktidardan sessiz sedasız ayrılmayacağı konusunda uyarılarda bulunuyor. Yine aynı analistler, bu uyarılarını, 2019’da cumhurbaşkanının hile yapıldığı iddiasında bulunduğu ve muhalefetin adayı Ekrem İmamoğlu’nun zaferinin ardından seçimleri iptal ettirdiği İBB seçiminde yaşananlarla temellendiriyorlar.
Bu tür endişelere gerek olmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, İBB seçiminin tekrarında, halkın Erdoğan’ın seçimleri iptal etme kararına tepkisi sonucunda muhalefetin seçimi açık ara farkla kazandığına işaret ederek, cumhurbaşkanının mağlup olması halinde iktidarı barışçıl bir şekilde bırakmak zorunda kalacağını söylüyor: ”İstanbul bir deneme sürüşüydü. Kuşkusuz ki Erdoğan iktidarı bırakmak istemeyecek, ancak biz onu oturduğu yerden kaldıracağız.”
İktidar seçmeninin de muhalefetin zaferinden korkmasına gerek olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, “ülkeyi kin, öfke ve intikamla yönetmeyeceğiz” diyor.
CHP’nin muhafazakârlar arasındaki itibar düşüklüğünün farkında olan Kılıçdaroğlu, geçen ay partisinin başörtüsü yasağına verdiği destek gibi geçmişteki hatalar için af talebinde bulundu.
Bu tür açılımlara rağmen, Metropoll araştırma şirketi tarafından yakın zamanda yapılan bir anket, çoğunluğu dindar Müslümanlardan oluşan AKP seçmeninin neredeyse yüzde 70’lik bölümünün, CHP’nin sağcı-milliyetçi İYİ Parti’nin ve diğer müttefiklerinin oluşturduğu bir hükümetin kurulma olasılığından endişe duyduğunu gösteriyor.
Aynı zamanda, CHP’nin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la masaya oturarak Türkiye’de bulunan ve sayıları 3,6 milyonu aşan Suriyeli mültecileri iade etme vaadi dâhil olmak üzere bazı kilit politikaları uluslararası alanda da tartışma yaratıyor.
Analistler, bu süreçte muhalefetin kendi kuyusunu kazabileceği konusunda da uyarılarda bulunuyor. CHP içinden bazı kişiler, anketlerin Erdoğan’ın, İmamoğlu veya Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş karşısında seçimleri kaybedeceğini göstermesine rağmen, Kılıçdaroğlu’nun seçimlerde Erdoğan’ın rakibi olabilecek iyi aday olarak kendisini öne atacağından endişe duyuyor.
Cumhurbaşkanlığına aday olma ihtimalini reddetmeyen Kılıçdaroğlu, şimdilik muhalefetin ülkenin ekonomik sorunlarına odaklanması gerektiğini söylüyor: “Mutfakta yangın var. Herkes umutsuzca bir kaçış yolu arıyor.”
Çeviren: Deniz Karakullukcu
Makalenin orijinali:
https://www.ft.com/content/daa4614f-4838-4346-9723-43d7ba43e6a9