Ana SayfaVİDEO HABERColani’den “ahlak polisi” konuşması: Öncelik davet olmalı, zorbalık değil

Colani’den “ahlak polisi” konuşması: Öncelik davet olmalı, zorbalık değil

Colani'nin şeriat ile yönetilen ülkelerdeki ahlak ve kamu düzenini korumakla görevli teşkilat olan, halk arasında "ahlak polisi" olarak bilinen "Hisbe" hakkında 28 Nisan 2023'teki konuşması: "Bazen şeriatı küçültüyor ve sadece 'mahkeme kapısında bekleyen cellatlar' ya da 'elinde sopayla pazarlarda dolaşan davetçiler' gibi algılıyoruz. Kamu ahlakını denetleyen bir içişleri biriminin olması gerekir, ancak burada öncelikli olan davet olmalıdır, zorbalık değil."

HTŞ (Heyetu Tahriru’ş-Şam) Lideri Colani, şeriat ile yönetilen ülkelerdeki ahlak ve kamu düzenini korumakla görevli teşkilat olan, halk arasında “ahlak polisi” olarak bilinen “Hisbe” hakkında 28 Nisan 2023’teki konuşması:

“DEAŞ bölgelerindeki yöntemler ne örf ne de şer’i kurallar açısından doğru”

“Kardeşlerim, hisbe konusu biraz hassas bir konu. Bizim kültürel mirasımızda bazı yanlışlar olduğunu düşünüyorum.

Hisbe konusunu düşündüğümüzde, özellikle Suudi Arabistan’da olan şeyleri veya bazı kişilerin DEAŞ bölgelerinde gördüklerinden etkilendiğini görüyoruz. Bana göre bu yöntemler ne örf ne de şer’i kurallar açısından doğru değildir. O dönemlerde hisbe daha çok polislik ya da pazar denetimi gibi görevleri temsil ediyordu. Bu görevler şimdi birçok kuruma dağıtılmış durumda.

Marufu emretmek ve münkerden nehyetmek hala var. Camilerde, gümrük kanunlarında, ticaret düzenlemelerinde ve adalet sisteminde bu anlayış hâlâ mevcut. Ancak mesele daha çok kamu ahlakıyla ilgili, ki bu da hisbenin sadece bir parçasıdır.

Ama biz, Suudi Arabistan deneyimine bakıp, bu işi tamamen bir ‘Emr-i Bilmaruf ve Nehy-i Anilmünker Kurumu’na indirgemeyi doğru bulmamalıyız. Çünkü bu tarz bir uygulamanın olumsuz sonuçları olmuştur, olumlu sonuçlar doğurmamıştır. DEAŞ’ın yöntemleri zaten çok açıktır. Bu nedenle, kardeşlerim, biz birkaç meseleyi dikkate almalıyız:

1. İnsanların örf ve adetleri ile bulunduğumuz bölgenin özellikleri

2. Devletin topluma dayatması gereken şer’i hükümler nelerdir?

Devletin topluma neyin haram olduğunu veya münker olduğunu söyleme hakkı, yalnızca Allah’a aittir. Allah, haramları Kur’an’da açıkça detaylandırmıştır: “De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım.” Haramların detaylandırıldığı ayetler açık ve nettir. Ancak devletin, belirli bir maslahat için mubah olan bir şeyi yasaklama yetkisi vardır. Yani mubah ve helalin düzenlenmesi devlete verilmiş, haram kılma yetkisi ise yalnızca Allah’a aittir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir şeyi haram kıldığında bile (örneğin balı kendine haram kıldığında) Allah onu uyarmış ve bu yetkinin sadece kendisine ait olduğunu belirtmiştir.

Kardeşlerim, toplumdan bir şeyin haram olduğunu veya münker olduğunu dayatırken, bu konuda şer’i ve ilmi açıdan kesin bir delil olması gerekir. Eğer mesele ihtilaflıysa, insanlara genişlik tanınmalıdır. Örneğin, yüz örtüsünün (peçe) farz olup olmadığı tartışmalıdır. Çoğunluğun görüşü, yüz örtüsünün farz olmadığı yönündedir. Şer’i bir hicap, yüzü açık bırakabilir. Devlet, daha sert bir görüşü benimseyebilir ve bunu kendi mensuplarına uygulatabilir. Ancak bunu tüm topluma dayatamaz. Bu noktada, devletin bireylerin Allah ile arasındaki ibadetlere müdahale etmesi sorunlu hale gelir.

İnsanlar, bizi gördüklerinde namaz kılıyor, görmediğimizde ise kılmıyorsa bu bir sorundur

Biz, toplumu münafıklaştırmak istemiyoruz. İnsanlar, bizi gördüklerinde namaz kılıyor, görmediğimizde ise kılmıyorsa bu bir sorundur. Bölgenin örfüne uyum sağlamak önemlidir. Örneğin, Afgan burkasını Suudi Arabistan’a getirin, toplum bunu reddeder. Aynı şekilde, Suudi abayasını Afganistan’a götürün, yine reddedilir.

Bugün hamdolsun, birçok kadın tesettürlü ve camilerimiz dolup taşıyor. Örneğin, geçen Ramazan ayında İdlib’de 4000 kişi itikafa girdi. Camilerde sabah namazı cemaatle doluyor. Bu durumlar bizlere umut veriyor. Şeriat, medyada gösteriş yapmadan, doğal bir şekilde uygulanıyor.

Ancak bazen şeriatı küçültüyor ve sadece “mahkeme kapısında bekleyen cellatlar” ya da “elinde sopayla pazarlarda dolaşan davetçiler” gibi algılıyoruz. Kamu ahlakını denetleyen bir içişleri biriminin olması gerekir, ancak burada öncelikli olan davet olmalıdır, zorbalık değil.

Eğer davette zorbalık ön plana çıkıyorsa, bu, hakikati insanlara ulaştırmadaki acizliğimizi gösterir. İslam, kendisi zaten hak dinidir ve güçlüdür. Eğer önümüze bir engel çıkarsa, o zaman güçle karşılık veririz. Ancak halkla aramızda bir engel yoksa, sadece daveti kullanmalıyız.

Sonuç olarak, içişleri bakanlığı, kamu ahlakına uygun davranışları denetler, restoranlar, eğlence yerleri gibi alanlara yönelik düzenlemeler yapar. Ancak her şey belirli bir çerçevede olmalıdır. Bu konuda kapsamlı bir araştırma, uzun bir çalışma ve büyük deneyimlerden yararlandım. Hisbe meselesinde geçmişte başarısız olan yöntemleri tekrar etmemeliyiz. Bunun yerine, Şam halkına ve özgür bölgelerde yaşayanlara yakışır bir model geliştirmeliyiz.”

- Advertisment -