Davutoğlu’nun konuşmasından satır başları Halk TV’nin internet sitesinde şöyle özetlendi:
Bir süreç yönetimi yapıyorsanız arada çıkacak engelleri, bir takım meydan okumaları öngörmeniz ve onu aşa aşa yol almanız gerekir. Bir anda çok iyimser olmak ya da bir anda çok karamsar olmak doğru değil. Realist olmak lazım. Gerçekçi olmak lazım ama vizyoner olmak lazım. Karamsarların dünyası kapkara bir şeydir. O handikapa girerseniz çıkamazsınız. Ben hayatımın hiçbir zamanında karamsar olmadım. Zor tahammül edilen şeyler yaşadık.
Köklü bir şeyin içinden gelen akımlar bir araya geliyor masa etrafında, dün 10 saate yakın birlikteydik. Karşılıklı çok samimi diyaloglar oldu. Neler yansıdı dışarıya bilemiyorum. Önemli olan burada açık yürekli konuşabilmek. Ne yaptık bir yıl içinde onun muhasebesini yaptık başlangıçta. Herkes zihnindeki her şeyi masaya koydu. Bir yıl önce neredeydik, şu anda neredeyiz, nereye gidiyoruz. Bir yıl bitmiş oldu. Altılı Masa olmasaydı ne olacaktı? Bir tarafta baskılarıyla, medya ambargosuyla, sokak cinayetleriyle, estirdiği terörle bir iktidar var. Diğer tarafta dağınık bir muhalefet tablosu… Bu iyi mi olurdu? Herkesle tek tek uğraşıp bir yerlere mahkûm edecek. Birine ‘CeHaPe zihniyeti’ diyecek, bize ‘hain’ diyecek… Böyle bir tablodan bir umut ışığı doğdu, psikolojik bir iklim değişikliği yarattı bu masa. Bu değişim beni umutlu kılıyor. Dün bile bizim toplantı öncesi beni heyecanla arayanlar ‘Masayı bir arada tutabilecek misiniz?’ diyor. Niye bu kadar telaşlanıyorsunuz? Problem yok değil, olacak ama sıkıntılar aşılmak için vardır.
Bir şey inşa etmeye çalıştım devletin içinde. Temiz siyaset, kurumsallaşma, büyük bir gelenek inşa etmeye çalıştım. Olmadı, çünkü günlük çıkarları olanlar bizi engellediler. Bugün sokak çetesi olanlar bizi engellediler.
Cumhurbaşkanı adayı ne olacak diye soruldu. Adaydan başlanmazdı, başlasaydık cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin tuzağına düşmüş olurduk. Hayır Türkiye’yi bir kişi kurtarmayacak, herkes bunu kafasına koysun.
Geçen sene yayınladığımız temel ilkeler ve hedefler metni var. 10 maddede zemini oluşturduk. Devletin mimari iskeletini parlamenter sistem modeliyle oluşturduk. Bu binaya bir sigorta lazımdı, oraya seçim güvenliğini koyduk. Anayasal reformla hukuki çerçevesini oluşturduk. Kurumsal reformlarla işlevselliği oluşturduk. Şimdi iki metin dün kabul edildi. Ben iki tur yaptım bu sefer, bir değil. Sebep şu, o metinler oluşurken her adımda gidip danıştım.
(Altı liderden birisi cumhurbaşkanı adayı olursa beş lider başkan yardımcısı olacak mı?) Bu konuyu netleştirdik. Kurumsal olarak cumhurbaşkanı ve yardımcılarının bir ortak süreç ile cumhurbaşkanı ve yardımcılarının ağırlıklı olduğu bir yapı olacak. Cumhurbaşkanı içeriden veya dışarıdan olsun genel başkanlar doğrudan karar süreçleri içerisinde imza yetkisine sahip olarak bulunacaklar. Bu büyük bir teminattır.
Sayın Kılıçdaroğlu ile sayın Akşener bir akşam yemeği yedi ne senaryolar üretildi. Kimler, neler söyledi… Ben o sırada ‘Biz bunu çözeriz’ dedim. Çünkü hiçbirimizin meselesi bir kişinin meselesi değil.
(Altılı Masa’yı oluşturan ortak bir cumhurbaşkanı adayıyla Erdoğan’ın karşısına çıkmak): Mutabakat var, kesinlikle var. Dünkü mutabakatta tekrar teyit ederek şunu söyledik. Tek aday çıkaracağız. Ortak politikalar metni çıkarttık, hangi alanda ne yapılacağı var. Sayın Akşener’in ev sahipliğinde yapacağımız toplantıya kadar lansman hazırlıkları tamamlanacak. Ocak sonunda da bu takvim bitmiş olacak. Bizim zihnimizde bir takvim var. İktidar istedi ki bu takvimi öne alalım. 6 ay önce biz bir cumhurbaşkanı adayı tayin etseydik ne olurdu biliyor musunuz? Gelen cumhurbaşkanı kendisinin Erdoğan gibi bir yetki kullanacağını düşünürdü ve mutlaka çatışırdık. Şimdi çatışma çıkmaz. Biz altı kişilik bir takımız, seni kaptan yapıyoruz ama oyunun kuralları belli.
Şu anki Cumhuriyet tarihinin en kötü, en ilkesiz, en öngörülmez koalisyon AK Parti-MHP ve Vatan Partisi koalisyonu.
(Sembolik bir cumhurbaşkanı mı): Sembolik değil. İstişare edeceğiz diyoruz. Güç kullanmayacak diye bir şey yok ama o gücü kullanırken şahsını, çevresini düşünmeyecek, milleti düşünecek. Bir buçuk yıl emek verdik altı lider. Kendi mahallelerimizle yüzleştik, hesaplaştık. Bütün çileyi çektikten sonra bu iktidarın şahsen yaptıkları baskıyı bilseniz… Olabilecek en kaba davranışları gördük. Çocuklara bir şey yapmak o kadar ağır ki, bunu yaşadı bizim çocuklarımız ve yaşıyorlar hala. Yeni bir şey. Bunu yapanlar çocuklarımızın amca, teyze diye baktığı insanlar.
Oyunun kurallarını koyduk, şu andan itibaren cumhurbaşkanı ismini konuşmanın tam vakti geldi. Dün isim konuşmadık ama süreci konuştuk.
Şu an Meclis’te çoğunluk olmadan cumhurbaşkanı yürüyemez. Yarın Bahçeli-Erdoğan ayrılsın, özellikle bütçe kalemlerinde hiçbir adım atamaz hale gelir. Meşhur uçakların kalkması bile imkânsız hale gelir.
Tarih nehrine akarken, nehrin içinde akıyoruz biz. Nehri anlamak ve yön vermek durumundayız hem de içinde akacağız. Bu kadar milletin bize sunduğu imkânlardan sonra her şeyi gördük. Bu saatten sonra şahsi bir hesabımız olamaz. Her sürecin içinde yaşadım. Bu açıdan bakınca tam da doğru yer burası. Kutuplaştırma ile iktidar olmak çok kolay. Biz bütün bu akımları bir nehre akıtacağız. O nehir Türkiye nehri.
İktidar kutuplaştırmak istiyor, biz birleştirmeye çalışacağız. İktidar çetelerle, mafyatik yapılarla iktidarını sürdürmek istiyor, biz demokratik hukuk devletini inşa edeceğiz. İktidar yolsuzluklarla güç, para biriktirmeye çalışıyor biz temiz siyaseti ihya edeceğiz.
(Sinan Ateş suikastı): Bir kez daha rahmet diliyorum Sinan Ateş’e. Görüşler farklı olabilir ama bu ülkeye kendini adamış. Dün uzun süre bunu değerlendirdik masada. Yani nereye gidiyoruz? Bu konuda tecrübelerimizi paylaştık. Sayın Kılıçdaroğlu sol gelenekten birisi, 70’li yılları düşünün. Sayın Akşener’in ağabeyi ülkücü camianın en önemli öncülerinden birisi. Biz muhafazakâr çizginin bir yerinde etkimiz var. Sayın Karamollaoğlu aynı şekilde. Aynı sıralarda ülkücü bir arkadaşın da devrimci bir arkadaşın da nasıl öldüğünü gördüm ben. Bir sağdan bir soldan diye yaş büyütüp idam yaşadı bu memleket. 28 Şubat’ta gözümün önünde akademik hayatta doktora öğrencisi bir kadının nasıl ağlayarak başörtüsünün çıkarttırıldığını gördüm.
Bizim hedefimiz toplumsal barışı sağlamak. O masadakiler 70’li yıllarda muhtemelen karşı karşıyaydılar. Ülkücü, devrimci, muhafazakâr… Şimdi de ola ki bazı çevreler elimizdeki güç gidiyor diyerek sokak çetelerini harekete geçirir, bırakın karşıt grupları, aynı camia içinde… Bir hafta geçti cinayetin üstünden daha cumhurbaşkanından tek bir kelime yok. Çünkü Bahçeli’nin ne diyeceğini merak ediyor. Sen Bahçeli’nin değil Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanısın. Toprağa düşen Sinan Ateş bu ülkenin evladı. İçişleri Bakanı gecikmeli olsa da konuştu. Adalet Bakanı neden konuşmuyorsun? Ama en önemlisi sayın Bahçeli niye konuşmuyorsun? Asalet yere düşen yiğit bir gencin hakkını aramakla olur. Aileye taziyede niye bulunmuyorsunuz?
Türkiye gittikçe hukuk devleti niteliğini kaybediyor. Selçuk Özdağ’a saldırı yapıldı, öldürülebilirdi. Kafasından yaralandı. Ankara’da katledilen, şehit edilen Sinan Ateş’in hesabı sizden ve Bahçeli’den sorulur.
Sezgin Baran Korkmaz kara para aklayıcısı. Uluslararası çetenin adamı. Kimle resmi var? İçişleri Bakanı ile, sayın Erdoğan ile. Böyle bir resmi gören ‘Burada kara para aklanır’ der.
(HDP’ye hazine ambargosu): Ben AK Parti’nin kapatılma davası sebebiyle siyasete girdim. Bu davalarda en önemli şey tarafın kim olduğu değil. Aynı usullerin her davada geçerli olması. Ben ilkesel olarak parti kapatılmasına hep karşı çıktım bir faydası da yok. Devlet kuran parti kapatıldı 12 Eylül’de. Dün alınan karar da hukuk tekniği açısından doğru değil. Siyasi mücadele siyasi alanda yapılır.
(Başörtüsü sorunu): Başörtü sorununu da konuştuk. Herkesin tutumu belli, buna hukuki teminat verilmeli ama iktidar onu istismar aracı haline dönüştürdü ki psikolojik etkisi, süreç etkisinden daha ağır taşımaya başladı.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklaması kendi inisiyatifiydi. Bizim hoşumuza gitti. Cemevleriyle ilgili inisiyatif doğru bir inisiyatif, sonuçları iyi olmadı, yeterli değil.