Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu partisinin “Yıkımdan Çıkışın Yol Haritası” başlıklı toplantısında konuştu. Davutoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:
“Bugün karşı karşıya kaldığımız, bir kriz sarmalının ötesinde topyekûn yıkım süreci olarak tanımladığımız bir çözülme. Hem demokratik hukuk devleti alanında bir çözülme hem de ekonomik politik anlamda bir çözülme ile karşı karşıyayız.
“Onun için ‘Yıkımdan çıkışın yol haritası’ demeye karar verdik. Yıkımla karşı karşıya kaldığımızı ifade ederek her şeyden önce herkesi, başta iktidarı olmak üzere yıkım sürecinden birlikte çıkmanın yollarını araştırmaya davet ediyoruz.
“Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı’nın ne dediğini artık neredeyse kimse merak etmiyor. Geçtiğimiz hafta Merkez Bankası Başkanı banka yöneticileriyle toplandı. Oradan edindiğimiz intiba şu ki; orada ne Merkez Bankası Başkanı bir merkez başkanı dirayetiyle onlara bir yön gösterebildi, ne de bankalar ‘Bundan sonra şöyle bir yol izlenecek’ diye bir kanaate ulaşabildi.
“Hazine ve Maliye Bakanı’nın görevi taziye mesajlarını yayımlamak değil”
“Yaklaşık 15 gündür Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanı’nın varlığı tartışılıyor. Bakanın son 15 günlük tweet’lerine bakın, zorunlu olarak Cumhurbaşkanını retweet ettiği durumlar dışında sadece taziye mesajları var. Hazine ve Maliye Bakanı’nın görevi taziye mesajlarını yayımlamak değil.
“Bakan taziye mesajı yayımlarken Maliye Bakan Yardımcısı, Maliye Bakanlığı’nın ön provası şeklinde tweet serisi yayımlıyor. Bize gelen ve kamuoyunun kabul ettiği bir yaklaşımla da Maliye Bakanı fiilen şu an görevde değil. Görev değişikliği planlanmış ama söylenen o ki görev teklif edilen kişiler teenni ile davranmışlar. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na kendini hazırlayan bakan yardımcısının da özel işleri, şirketleri olduğu için birtakım sıkıntılar yaşanıyor.
“Çin, halkı kademeli şekilde yoksulluktan çıkarma yoluna gitti. Bunlar yoksullaştırarak halkı köleleştirmeye çalışıyorlar”
“Halkı yoksullaştırarak büyüme stratejisi, sömürge anlayışının ürünüdür. Çin modeliyle karşılaştırmasınlar. Çin’in şartları farklı Türkiye’nin farklı. Çin uzun otoriter rejim sonrasında zaten fakirleşmiş halkı kademeli şekilde yoksulluktan çıkarma yoluna gitti. Bunlar ise 12 bin 500 dolara çıkmış milli geliri düşürerek, yoksullaştırarak halkı köleleştirmeye çalışıyorlar. Bunun adı ihanettir.
“Türk lirasını taşıyanların fakirleştiği, dolar taşıyanların zenginleştiği bir ülke ortaya çıktı. Kurtuluş Savaşı vereceksiniz ama ay yıldızın üstünde olduğu lirayı değersiz kılacaksınız.
“Nas hükmünün esası fakiri korumaktır”
“Ucuz kredi bulabilenler enflasyon farkı sebebiyle çok büyük marjlarla mallarını satarken enflasyon altında ezilen yoksul halk oluyor. Nas hükmünün esası fakiri korumaktır. Bugün ise bu düzeyde faiz yoksulu ezerek zenginlerin türemesine yol açan faiz baronlarının düzenini ortaya çıkarıyor.
“Türk fabrikaları kelepir alanlar olarak görülmeye başlanmışsa bu ekonominin adı mandacılıktır”
“BAE hangi sevdayla birden Türkiye ile ilişkileri düzeltmek istedi? Daha kısa süre öncesine kadar 15 Temmuz’un faili olarak görülen BAE’nin şimdi birden Türkiye’ye yatırım yapan dost bir ülke olarak algılanmasının sebebi ne? Bizimkilerin niyeti anlaşılır. Sedat Peker vb. videoları engellemek ve oradan gelecek riskleri kontrol etmek.
“Ama BAE’nin hedefi? Basına da yansıyan şekilde Türk varlıklarının ucuza satın alınmasını sağlayacak yeni bir konjonktür var. Yabancılar için Türk firmaları, Türk fabrikaları ucuza, kelepir kapatılabilecek alanlar olarak görülmeye başlanmışsa bu ekonominin adı mandacılıktır.
“Naci Ağbal gittiği gün 7.27 liraydı dolar. Şu anda 12.6. İç ve dış kamu borcu toplam 250 milyar dolar. Bunun Kur farkının yüklediği ek yük 1,2 trilyon Türk lirası… Toplamda 2,6 trilyonluk ek yük binmiş. Bu 2022 bütçesini aşıyor.
“Bu adaletsizliğe, bu köleleşmeye, bu yoksullaşmaya gösterilen her tepkiyi bir terör faaliyeti gibi gösterme çabası otoriterleşme eğilimidir. Zaten ekonomi bu kadar kötüleşmişse, bu kötüleşmeyi mutlaka daha da fazla otoriterleşme takip eder.
“Aynen 70’li yılların sonrasında 12 Eylül’ün gelmesi gibi. Bugün bir ihtilal, bir darbe olabileceği varsayımıyla söylemiyorum bunu ama darbe olmadan da otoriter rejimi tahkim edersiniz. Bugün yaptıkları içe kapanık, Türk lirasının uluslararası kullanım değerini sıfırlayan, kapalı bir ekonomi. Türkiye’nin sınıf düşmesi anlamına gelen bir tablo.