DEM Parti, dün (22 Mayıs) yapılan Parti Meclisi (PM) toplantı sonuç bildirgesini açıkladı. Bildirge metni şöyle:
Dünya, Ortadoğu ve Türkiye, kapitalist modernitenin yarattığı çoklu krizlerin derinleştiği tarihsel bir dönemden geçmektedir. Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmeye çalışıldığı bu süreçte, bölgesel savaşlar ve çatışmalar artmakta; halklar savaş, şiddet ve sömürü sarmalına sıkıştırılmaktadır. Ukrayna-Rusya savaşıyla güç kazanan, 7 Ekim’de başlayıp Gazze’den Lübnan’a, Suriye’den tüm bölgeye yayılan savaşla birlikte tüm bölge devletleri, yeni savaş ittifakları ve yeni işgal politikaları oluşturmaktadır.
Halkları savaş, şiddet ve sömürü kıskacında tutan bu süreç, aynı zamanda halkların direnişiyle demokratik, toplumcu, sosyalist ve kadın özgürlükçü bir sistemin inşası için tarihsel olanaklar da sunmaktadır. Bu bağlamda, Sayın Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihli “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” yeni bir dönemin kapılarını aralamış; PKK’nin 12. Kongresinde aldığı çalışmalarını sonlandırma kararıyla bu süreç yeni bir evreye taşınmıştır.
Devlet ile Sayın Öcalan ve Kürt Hareketi arasında süren diyalog sadece Kürt sorununun çözümüne değil, Türkiye’de demokratik toplumun inşasına da olanak sunmaktadır. Partimiz, İmralı Heyetimiz inisiyatifinde ve tüm örgüt yapısıyla bu sürecin toplumsallaşması ve kalıcı barışa dönüşmesi için sorumluluk almaktadır.
Barış ve demokratik çözüm süreçleri, tarihsel olanaklar kadar ciddi riskleri de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle partimiz, sürecin Türkiye halklarının lehine gelişmesi ve sonuçlanabilmesi için mücadeleyi büyütme kararlılığındadır.
Parti Meclisi toplantımızda, DEM Parti’nin ideolojik-politik ve örgütsel-pratik hattının yükseltilerek dönemin ve değişimin ruhuna uygun bir mücadele birlikteliğine sahip çıkılması gerektiği vurgusu yapılmış; sürecin karakterini istediğimiz doğrultuda şekillendirme ve bu süreçten halklarımızın yararına büyük kazanımlarla çıkma olanağımızın her zamankinden daha fazla olduğunun altı çizilmiştir.
Buna göre,
1. Partimiz, özgürlük ve eşitlik mücadelesiyle birlikte Türkiye’nin demokratikleşmesinin kurucu öznesi olma sorumluluğunu taşımaktadır. Çatışmaların ve şiddetin sona ermesi sürecinin kalıcı bir barışa evrilmesi Kürt sorununun eşit haklara dayalı demokratik çözümü ile mümkündür. Kürt meselesinin çözümünde, toplumsal yapının ve devletin demokratik dönüşümünde iradi bir güç olan partimiz, ortaya çıkan olanakları halklar ve ezilenler lehine değerlendirmeyi temel görev saymaktadır. Bu sürecin en dinamik bileşenleri gençler, kadınlar ve emekçilerdir.
2. Yarım asrı bulan savaş politikaları, halkları çözümsüzlük ve yoksulluk sarmalında tutmuştur. Sayın Öcalan’ın yaptığı çağrı, barışa ve demokratik çözüme dair yeni bir diyalog zeminini mümkün kılmıştır. Bu süreç, aynı zamanda demokratik mücadele olanaklarını genişletmiştir.
3. Kürt meselesinin demokratik çözümünün, barış talebini toplumsallaştırmanın ve demokratik toplumu inşa etmenin olanaklarının güçlü biçimde ortaya çıktığı bu tarihsel aşamada, siyasal ve toplumsal mücadeleler başta olmak üzere, bütün topluma ciddi sorumlulukların düştüğü açıktır.
4. Barış süreci önemli fırsatlar barındırsa da ciddi riskleri de içermektedir. Sürecin yönü, mücadele ve müzakerelerle şekillenecektir. Bu nedenle ideolojik ve örgütsel mücadeleyi büyütmek ve sürecin Türkiye halkları açısından kazanıma dönüşmesini sağlamak partimizin temel görevidir.
5. Demokratik dönüşüm ancak 85 milyonun yararını esas alan çerçevede ve herkesin kendini içinde bulabileceği ortak bir gelecek tasavvuruyla mümkün olabilir. Bu yol büyük emek, özveri ve mücadele gerektirmektedir. Böylesi zorlu bir dönemden geçtiğimizin farkındalığıyla, dönüştürücü ve özgürleştirici esasa odaklanmak başta partimiz olmak üzere tüm emek ve demokrasi güçlerinin öncelikli sorumluluğu olmalıdır.
6. Sürecin başarısı, halkların içinde bulunduğu aktif ve örgütlü mücadeleyle mümkündür. Diyalog sürecinde halklarımız hem özne hem de kazanımların güvencesi olmalıdır.
7. Barış talebinin toplumsallaşması ve demokratik toplumun inşasında devrimci sosyalist güçlerin sorumluluğu büyüktür. Bu süreçte demokrasi cephesinde ortak mücadeleyi güçlendirmek yaşamsaldır.
8. Barış ve demokrasinin ayrılmaz birlikteliğiyle barışın inşası, ülkenin her köşesine, siyasi, toplumsal ve iktisadi alanlara olumlu yansıyacak gelişmelerin temel anahtarıdır. Türkiye halklarının barışa ve demokratik dönüşüme dayanan gerçek potansiyelini açığa çıkarmak için demokratik katılım ve toplumsal haklar bağlamında eşit yurttaşlık ilkelerine dayanan bir toplumsal mutabakata ihtiyaç vardır. Türkiye toplumunun çoğulcu, özgürlükçü ve adalet temelli ortak yaşam ilkeleri de güvence altına alınmalıdır.
9. Bizim için barış, tüm vatandaşların eşit toplumsal haklara sahip olduğu, özgürce yaşayabildiği, farklılıkların zenginlik olarak kabul edildiği Demokratik Türkiye demektir. Demokratik Türkiye, ortak kader ve tarihe sahip olduğumuz Ortadoğu halklarına güçlü bir nefes vermek anlamına gelecektir.
10. Barış mücadelesinin öncü güçlerinden biri partimizdir. Süreci doğru temelde okumak ve açığa çıkan olanakları yerinde ve zamanında kullanmak sürecin seyrini, karakterini ve sonuçlarını belirleyecektir. Söz konusu sorumluluğu yerine getirmek başta partimizin görevidir. Yanı sıra, demokratik, sol ve sosyalist yapıların da söz konusu sorumluluğu mevcuttur. Bu sorumluluğu bugün yerine getirmemek ise süreci devletin insafına bırakmak ve onun istediği gibi şekillendirmesine müsaade etmek anlamına gelecektir.
11. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve barış sürecinin ilerlemesi açısından yeni dönemin tam da merkezinde olan partimiz, iktidarı da muhalefeti de etkileyecek ve tarihsel eşiği öteye taşıyabilecek ciddiyette çalışmalı ve örgütlenme hamlesini sürekli kılmalıdır. Bu temelde zaman, halklarımızın büyük özlemi olan barışın ve demokratik toplumun inşasına odaklanma, örgütsel ve ideolojik mücadeleyi büyütme zamanıdır. Zaman, halklarımız ve ezilenler için 7 gün 24 saat umutla ve coşkuyla çalışma zamanıdır. DEM Parti, bu tarihsel rolü yerine getirme sorumluluğuyla hareket edecektir.
Doğan: “Komisyon Türkiye’nin demokrasi sorunu çözmek için toplanmalı”
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, düzenlediği basın toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP’ye yaptığı yeni anayasa çağrısı ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “16 siyasi parti temsilcisinin olduğu 100 üyeli Milli Birlik Komisyonu kurulması” önerisi hakkında konuştu.
Doğan, komisyon konusuyla ilgili şunları söyledi:
“Komisyonun esası çok önemli. Komisyon Türkiye’nin demokrasi sorununu çözmek için toplanabilir, toplanmalı, geç bile kalmış bir inisiyatif bu. Bugüne kadar bu inisiyatif kullanılmalıydı.
“Bu meselenin esasını diğer bazı tartışmaların gölgesinde yapmak yerine, tüm siyasi partilerin toplandığı veyahut başlangıç aşaması olarak siyasi parti yetkililerinin, grup başkanvekillerinin toplandığı bir buluşma yapılabilir. Meclis Başkanı buna başkanlık yapabilir.”
“Yeni anayasa tartışmalarını siyasi hesapların üstünde tutmak gerekli”
Doğan, Erdoğan’ın yeni anayasa çağrısıyla ilgili olarak da şöyle konuştu:
“Yeni anayasa konusunda DEM Parti’nin fikri yıllardır olduğu gibi çok açık, Türkiye’nin evet yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Kimsenin sanırım itirazı da yoktur. Herkes aynı noktaya dikkat çekiyor.
“Burada da farklı bir yaklaşıma ihtiyaç duyuyoruz. Bu yeni anayasa tartışmalarını başka siyasi hesap ve çıkar tartışmalarının üstünde tutmak gerekiyor.”
“Süreç herkese avantaj sağlamalı”
Doğan, Erdoğan’ın “Silah vesayetinden kurtuldukça, DEM Parti de siyasi mücadelesini çok daha farklı bir şekilde sürdürme fırsatını yakalıyor. Siyaseti çok daha güçlü bir şekilde sürdürebilmesi DEM’e yeni avantajlar sağlayacaktır” sözlerinin sorulması üzerine şunları söyledi:
“Bu süreç herkese avantaj sağlamalı. ‘Silahlar konuşuyor o yüzden sizin yanınızda duramıyoruz’ diyenlere de sesleniyoruz; Buyrun, bugün demokratik bir Türkiye için birlikte mücadele edelim. Bu alanı genişletmek istiyoruz.”