‘Acelesi yok’

 

Almanya Başbakanı Angela Merkel, Avrupa Birliği'nden çıkma kararı alan İngiltere ile görüşmelerin soğukkanlılıkla yürütülmesi çağrısında bulundu. İngiltere'nin 'yakın bir ortak' olduğunu söyleyen Merkel, "Görüşmeler profesyonelce, iyi niyetli bir ortamda sürmeli. İngiltere'nin ayrılmak için acele etmesine gerek yok" dedi.

 

Merkel'in bu açıklamasına karşın, birliğin kurucu üyelerinin dışişleri bakanlarının toplantısında, İngiltere'ye bir an önce süreci başlatma ve belirsizliğe mahal vermeme çağrısı geldi.

 

Kedi-fare oyunu

 

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Marc Ayrault, yaptığı açıklamada "Yeni İngiltere Başşbakanı acil bir şekilde tayin edilmeli. İngiltere'nin 50. maddeyi bir an önce devreye sokması ve uzun bir belirsizlik döneminden kaçınması gerekiyor. Britanya'nın Avrupa ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynaması doğru olmaz. Bu saygıyla ilgili bir durum. Belirsizlik, İngiltere'nin de Avrupa Birliği'nin de çıkarlarına değil. Bunun siyasal ve ekonomik sonuçları var." dedi.

 

Açıklama, Almanya'nın başkenti Berlin'in ev sahipliği yaptığı ve Avrupa Birliği'nin kurucu üyeleri Belçika, Fransa, Lüksemburg, İtalya ve Hollanda'nın da katıldığı toplantı öncesinde yapıldı.

 

Asselborn: Referandumlar birliği parçalayabilir

 

Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn ise, "Bence bu referandumlar Avrupa Birliği'ni parçalayabilir. AB üyelerinin daha iyi iletişim kurması gerek. Göçmenler konusunda da daha çok çalışmalıyız" ifadelerini kullandı.

 

İngiltere Ana muhalefetteki İşçi Partisi'nin lideri Jeremy Corbyn de referandumun ardından AB'ye üye ülkelerin birlikten çıkışını düzenleyen Lizbon Antlaşması'nın 50. maddesinin derhal yürürlüğe girmesi gerektiğini söyledi. İngiltere halkının kararına saygı duyulması gerektiğini vurgulayan Corbyn, "Önümüzdeki günler zor geçecek" diyerek AB ile yapılacak müzakerelerde, işlerin ve çalışma koşullarının korunması için ellerinden geleni yapacaklarını söylemişti.

 

İngiltere'nin AB Komiseri ve David Cameron'a yakın bir isim olan Jonathan Hill, referandum sonrası istifa etti. 

 

 Lizbon Antlaşması 50. maddesi

 

AB'ye üye ülkelerin birlikten çıkışını düzenleyen Lizbon Antlaşmasının 50. maddesi şöyle:

 

"1. Her üye devlet, kendi anayasal kurallarına uygun olarak Birlik’ten ayrılmaya karar verebilir.

 

2. Ayrılma kararı alan üye devlet, niyetini Avrupa Birliği Zirvesi’ne bildirir. Birlik, söz konusu devletle, Avrupa Birliği Zirvesi tarafından belirlenen yönlendirici ilkeler ışığında, bu devletin Birlik ile gelecekteki ilişkisinin çerçevesini dikkate alarak, çekilmeye ilişkin kuralları belirleyen bir anlaşmayı müzakere eder ve akdeder. Bu anlaşma, Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma’nın 218. maddesinin 3. paragrafına uygun olarak müzakere edilir. Anlaşma, Birlik adına, Avrupa Parlamentosu’nun muvafakatini aldıktan sonra, nitelikli çoğunlukla hareket eden Konsey tarafından akdedilir.

 

3. Antlaşmaların ilgili üye devlete uygulanması, çekilme anlaşmasının yürürlüğe girdiği tarihte, bunun gerçekleşmemesi halinde, Avrupa Birliği Zirvesi oybirliğiyle ve ilgili üye devletle mutabık kalarak süreyi uzatmadığı takdirde, 2. paragrafta belirtilen bildirimden iki yıl sonra sona erer.

 

4. 2 ve 3. paragrafların amaçları doğrultusunda, çekilen üye devletin Avrupa Birliği Zirvesi’ndeki veya Konsey’deki temsilcisi, Avrupa Birliği Zirvesi veya Konsey’de kendisini ilgilendiren görüşmelere ve kararlara katılamaz. Nitelikli çoğunluk, Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma’nın 238. maddesinin 3. paragrafının (b) bendine göre belirlenir.

 

5. Birlik’ten çekilen bir devlet Birliğe yeniden katılmak isterse, talebi 49. maddede belirtilen usule tabi olur."

 

2 – 10 yıl sürecek

 

Birleşik Krallık'ın AB'den resmen ayrılmasının 2 ila 10 yıl sürmesi beklenirken, bu süre içerisinde de İngiltere AB kurallarına tabi olmaya devam edecek. Referandum sonucunun yasal olarak İngiliz hükümeti açısından bağlayıcılığı bulunmuyor ancak İngiltere Başbakanı David Cameron'ın halkın kararını görmezden gelmemesi ve AB'den çıkış prosedürünü hızla başlatması bekleniyor.

 

Cameron’ın kararı Lizbon Antlaşması’nın 50’nci maddesine bağlı olarak AB Konseyi’ne bildirmesi gerekiyor. Süreç bu bildirim yapıldığında başlayacak ve taraflar ayrılığı müzakere edip bir anlaşma sağlayacak. Bu anlaşma sağlandığı andan itibaren ya da bildirimden sonra en geç iki yıl içinde AB anlaşmaları İngiltere için uygulanır olmaktan çıkacak. Bu süreyi uzatma imkanı,  AB ve İngiltere’nin oybirliğiyle mümkün olabilecek.

 

İngiliz vatandaşlarının AB ülkelerine seyahat etmek için vize almaları gerekip gerekmeyeceği ise AB ile varılacak anlaşmaya bağlı olacak. Ülke, birlikten çıkmasına karşın ortak pazarda kalmayı sürdürürse vatandaşları da AB ülkelerinde çalışmaya devam edebilecek. Ancak İngiliz hükümeti AB vatandaşlarına çalışma izni kısıtlaması getirirse kendi vatandaşlarının da AB ülkelerinde çalışmak için vize almaları gerekecek.

 

Muhafazakar Parti hükümeti döneminde 43 yıl önce Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) üye olan Birleşik Krallık, yine bir Muhafazakar Parti hükümeti döneminde birlikten ayrılmış olacak.

 

Geçen yıl yapılan genel seçim öncesinde AB konusunda referanduma gitme sözünü Muhafazakar Parti'nin seçim manifestosuna koyan Başbakan David Cameron, ülkesinin üyelik koşularını değiştirmek için birlik ile yeni bir müzakere süreci başlattı. Müzakereler çerçevesinde AB'den egemenlik, göç ve siyasi birliğin dışında kalma başlıkları altında yeterli tavizleri aldığını savunan Cameron, tarihi 23 Haziran olarak ilan edilen referandumda ülkesinin birlikte kalması için Şubat ayından beri kampanya yürüttü.

 

Partisini ve kabine üyelerini referandum konsunda serbest bırakan Cameron'ın karşısında, Adalet Bakanı Michael Gove ve eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson'ın başını çektiği AB'den ayrılma yanlısı grup yer aldı. Cameron'dan sonra Muhafazakar Parti'nin liderliği için güçlü adaylar arasında yer alan Johnson'ın, referandumdan çıkan ayrılık kararı ve Cameron'un ayrılma kararınının ardından Başbakanlık koltuğuna oturacak en güçlü aday.

 

Kaynak: Al Jazeera, Reuters

- Advertisment -