Temsilciler Meclisi Adalet Komisyonu Başkanı Jerry Nadler, yaptığı açılış konuşmasında, ABD Başkanı Trump'ın "tek bir belge paylaşımında bulunmadığını ve tanıkları ifade vermemeleri için yönlendirdiğini" söyledi:
"1974 yılındaki azil sürecinde Başkan (Richard) Nixon onlarca kayıt paylaştı. 1998'de Başkan (Bill) Clinton fiziksel olarak kan örneği verdi. Başkan Trump, tam tersine, tek bir belge bile sunmayı reddetti ve her bir tanığı ifade vermemesi için yönlendirdi."
Nadler'in açılış konuşmasının ardından gerçekleşen komisyonun ilk oturumunda dört anayasa hukuku uzmanı, Trump'ın Amerikan Anayasası'nı ihlâl ettiği suçlamalarının anayasal zeminini tartıştı.
Demokratlar'ın tanığı olarak dinlenen üç anayasa hukuku uzmanı, Trump'ın Ukrayna'dan, ABD Başkanlık seçimlerinde rakibi olması ihtimali bulunan Joe Biden'ın soruşturulmasını istemesinin, azledilme gerekçesi olduğunu söyledi. Cumhuriyetçiler'in tanığı hukuk uzmanı ise delillerin yetersiz olduğunu savundu.
Demokratlar'ın tanık olarak ifadeye çağırdığı Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Noah Feldman, Stanford Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Pamela Karlan, North Carolina Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Michael Gerhardt, Trump'ın eylemlerinin, azledilme gerekçeleri olan "gücüyü kötüye kullanma, rüşvet, Kongre'ye karşı gelme ve adaletin tecelli bulmasını engelleme" suçlarına karşılık geldiğini düşündüklerini kaydettiler.
Cumhuriyetçiler'in tanığı, George Washington Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Jonathan Turley ise, Trump'ın davranışlarının doğru olmadığını fakat azil soruşturmasının "baştan savma" olduğunu söyleyerek, mevcut kanıtların Trump'ın "net bir suç işlediğini" göstermediğini savundu.
Azil soruşturmasında ABD Başkanı Trump'a; 400 milyon dolar değerindeki askeri yardımı baskı aracı olarak kullanarak, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'nin, 2020 Başkanlık seçimlerinde Trump'ın muhtemel rakibi Demokrat Joe Biden hakkında soruşturma başlatmasını sağlamaya çalışma iddiaları inceleniyor.
Trump, görevini kötüye kullandığına ilişkin iddiaları reddediyor ve Demokratları kendisine karşı bir "cadı avı" yürütmekle suçluyor.
Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Noah Feldman, Trump'ın eylemlerinin anayasayı yazanların, "Görevde olan bir başkanın, başkanlık seçimi sonucunu kendi lehine değiştirmek amacıyla makamını kötüye kullanmasına" ilişkin endişelerini yansıttığını söyledi.
Feldman, "Kişisel faydası için görevini kötüye kullanan bir başkanı azledemiyorsak, bu artık bir demokraside yaşamadığımız anlamına gelir. Bir kraliyet ya da bir diktatörlük altında yaşıyoruz demektir" dedi.
Stanford Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Pamela Karlan da Trump'ın ABD seçimlerine başka bir ülkenin müdahil olmasını talep ederek görevini kötüye kullandığını söyledi ve "Ülkedeki herkesin bağlı kalacağına yemin ettiği cumhuriyet değerlerinin temelini hedef aldığını" savundu.
North Carolina Hukuk Fakültesi'nden Michael Gerhardt da "Eğer Kongre azil kararı vermezse, o zaman azil süreciyle birlikte, anayasamızın Amerikan topraklarında bir krallığın kurulmasına karşı incelikle hazırlanmış güvenceleri de anlamını yitirmiş olur" dedi.
Gerhardt, "Hiç kimse, başkan bile, Anayasa'dan ve hukuktan üstün değildir" ifadelerini kullandı.
Cumhuriyetçilerin tanığı Jonathan Turley ise azil soruşturmasında eldeki mevcut delilin Trump'ın açık bir şekilde suç işlediğini göstermediğini söyledi.
Ancak Turley, azil soruşturmasının odağını oluşturan Trump ile Zelenski arasında 25 Temmuz'da gerçekleşen telefon görüşmesinin, ABD Başkanı'nın tanımladığı gibi "mükemmel" olmadığını söyledi.
Turley, ABD'nin yapacağı askeri yardımın siyasi bir rakibin soruşturulması için koz olarak kullanılmasının "kanıtlandığı takdirde" azledilme gerekçesi olabileceğini belirtti.