Günümüz dünyasında barış, özgürlük, çoğulculuk, insan hakları ve demokrasi gibi klasik değerler açısından hiç güzel ve umut verici bir gelişme yok gibi. Tersine; nereye baksanız şiddet, terör, aşırı iktidar temerküzü, güçlü “tek adam”lar, keyfîlik, hukuk devletinin zaafı, karanlık cinayetler… İngiltere’de, örneğin, 66 yaşındaki eski Rus casusu Sergey Skripal ‘in ve 33 yaşındaki kızı Yulia Skripal’in, artık Novichok grubundan A-234 diye teşhis edilmiş bulunan bir sınır gazıyla öldürülmesi girişiminin üzerine, şimdi bir de gene sürgündeki Rus muhaliflerinden Nikolay Gluşkov’un Londra’daki evinde ölü bulunması eklendi (bkz The Independent, 17 Mart 2018: “Nikolai Glushkov: Russian exile murdered at home by ‘compression to neck,’ police say”). Polis, Putin karşıtı Boris Berezovsky’ye ve keza Putin karşıtı Aleksandr Litvinenko’ya yakınlığı ile bilinen Gluşkov’un (muhtemelen bir kopek tasmasıyla) “boğazı sıkılarak” öldürüldüğünü açıkladı. İlginç bir ölümler zinciri bu: Rus istihbaratında Putin’le birlikte çalışıp daha sonra muhalefete geçen Litvinenko, 2006’da ve gene Londra’da, çayına karıştırılan polonium ile zehirlenip vücudunun içinde uğradığı alpha ışınları bombardımanı sonucu üç haftada feci şekilde can vermiş; Berezovsky ise 2013’te ve gene İngiltere’de, Berkshire’deki evinde asılı bulunmuştu. Moskova’da ise gerek Dışişleri Bakanlığı, gerekse bizzat Putin, bu yoldaki bütün soru, imâ veya açık ithamları kâh kızıp köpürerek, kâh mütebessim bir alaycılıkla karşılamaya devam ediyor.
Sözünü ettiğimiz güçlü “tek adam”lardan (veya “tek adam” olma heveslilerinden) biri Rusya’nın başındaki Putin ise, diğeri Çin’de ve heveskâr üçüncüsü (kifayetsiz muhteris düzeyinde de olsa) Amerika’da, Beyaz Saray’da. Bu sonuncusu tabii Donald Trump — ve kamuoyu yoklamalarında yuvarlandığı hoşnutsuzluk çukurunun diplerinde, geleneksel Amerikan “kurulu düzen”inin (establishment’ının) daha önce ittifak yapmayı denediği bütün “ara” unsurlarını taker taker şutlayıp, yerlerine kendisine mutlak surette sadık yeniyetme tırmanıcıları getirmeye devam ediyor. Dışişlerinden, örneğin, petrol tröstlerinin temsilcisi, sağcı-muhafazakâr ama militant politikacı değil büyük bir iş adamı olan Rex Tillerson gitti ve yerine Trump’ın en “sadık kul”larından (loyalist), olanca nasırlaşmış küstahlığıyla Mike Pompeo geldi. CIA’nın başında ise Pompeo’nun yerini gene sert sağcı, geçmişi “kara delik”ler ve işkencelerle lekeli Gina Haspel aldı. Şimdi ise, Trump’ın daha önce FBI direktörü James Comey’yi Rusya soruşturmasında kendisine gerekli bağlılığı göstermediği için işten attığı sırada kendi isteğiyle aktif görevden ayrılıp kızağa çekilen FBI eski direktör yardımcısı Andrew McCabe, Trump’ın üstüste attığı nefret tweet’lerinin baskısı altında kalan Adalet Bakanı Jeff Sessions tarafından işten çıkarıldı (BBC, 17 Mart 2018: “FBI's Andrew McCabe sacked by US Attorney General Jeff Sessions”). McCabe’in emekliliğine bir gün kala, yani hemen hiçbir müktesep hakkından yararlanamıyacağı şekilde kapı dışarı edilmesi, Amerikan bürokrasisinde pek rastlanmayan bir prosedür; özel bir intikamcılık ve eziciliği yansıtıyor.
Rusya ve Amerika, Putin ve Trump arasında Çin ve Zi Şinping (Xi Jinping) ise, Çin Komünist Partisi’nin bilinen “parti diktatörlüğü” rejiminin üzerine bir de kendi kişisel diktatörlüğünü inşa etmeyi sürdürüyor (CNN, 17 Mart 2018: “Xi Jinping is making sweeping changes to how China is run”). Önce ÇKP Merkez Komitesi’nde alınan ve güya bir “tasarı” niteliğiyle Çin’in Ulusal Halk Meclisi adını taşıyan göstermelik “parlamento”suna sunulan bir kararla, devlet başkanının görev süresini 5’er yıllık iki dönemle kısıtlayan anayasa hükmü değiştirilmiş ve Zi’nin ömür boyu başkan kalmasının önü açılmıştı. Dün ise Ulusal Halk Meclisi, tabii gene ÇKP’nin önerisiyle, hükümet yapısında bazı radikal değişiklikleri de kabul etti. Bunları bir kısmı, Çin’in “sosyalizm” adı altında girdiği kendine özgü devlet kapitalizmi uygulamasının rasyonelleştirilmesiyle ilgili: çok güçlü bir Çevre Bakanlığı; yeni bir Uluslararası Yardım ve Kalkınma Ajansı; iç ve dış borçlar üzerindeki denetimin sıkılaştırılması; eski Aile Planlaması Bakanlığı’nın kaldırılması… Ama biri var ki, rejim açısından özellikle dikkat çekiyor: olağan mahkemelerin ve yargı yapısının yanında (hattâ üzerinde), neredeyse kadir-i mutlak bir Yolsuzlukla Mücadele Bakanlığı’nın tesisi (resmî adıyla Ulusal Denetim Komisyonu). Bu kadar aşırı yetkili bir kurum karşısında hemen hiçbir denge ve fren mekanizması yok. Dolayısıyla haklı-haksız suçlanacak hemen bütün vatandaşların âciz kalması; son tahlilde UDK’nın, Komünist Partisi’nin toplumun bütün hücrelerine kadar nüfuz eden hegemonyasını büsbütün ağırlaştırmaktan başka bir şeye yaramaması kaçınılmaz gözüküyor.
Demokrasi ve “Çin’e özgü sosyalizm” (ya da “disiplinli Konfüçyusçu ‘demokrasi’”). Zi Şinping Düşüncesi diye Komünist Partisi’nin tüzük ve programına dahi giren proje, gitgide daha fazla, ikincisine yönelik kapsamlı bir tasavvur niteliğine bürünüyor. — Serbestiyet.