Yeni tip koronavirüsvirüs (Kovid-19) pandemisiyle birlikte acil olmayan poliklinik ve ameliyat randevularının ertelenmesiyle acil servisler bir kez daha vatandaşın sağlık kuruluşlarına erişebilmesinde en önemli klinikler haline geldi.
Acil tıp öğretim üyelerinden uzmanlarına, asistanlarından acil tıp tecrübesine sahip pratisyen hekimlerine, hemşirelerden paramediklere kadar bir çok sağlık çalışanı acil servislerde koronavirüse karşı 7/24 kesintisiz hizmet veriyor.
Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği Eğitim Görevlisi ve Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Kayıpmaz, acillerde sağlık çalışanlarının koronavirüsle mücadelesini Milliyet’e anlattı.
Acil servislerde tüm personelin, kişisel koruyucu ekipman giyerek görev yaptığını belirten Kayıpmaz, ekipmanların sağlık çalışanlarının olmazsa olmazı olduğunu vurguladı. Kayıpmaz, en az 8 saatlik bir vardiya boyunca sağlık çalışanlarının N95 maske ile nefes almaya çalıştığını, gözlerle yüzün bir bölümünü örten koruyucu gözlük takmak zorunda kaldığını, bunun yanı sıra siperlik, önlük veya vücudu tamamen saran tulumları da giymek zorunda kaldıklarını belirterek, koşulların zorluğunu şöyle ifade etti:
"Kişisel koruyucu ekipmanın içinde neler hissedildiğini tarif edecek olursak. Benim gibi saçı olmayan birisi için bu saydığım ekipmanların arka tarafındaki lastik bantları bile yüzünüzü ve başınızı fazlasıyla rahatsız ediyor.
"SAĞLIK PERSONELLERİ KENDİLERİNİ ÖNEMSEMEDEN HASTALARA MÜDAHALE EDİYOR"
Kullanılan ekipmanları sıralamamdaki amaç, sağlık personelinin fedakârca insan sağlığına katkı sunabilmek ve kendilerinin bu virüsle enfekte olup olmadığını önemsemeksizin diğer hastalarımıza ve kendi ailelerine bu hastalığı bulaştırmamak için gösterdiği çabayı gözler önüne sermek. Bu süreçte kimi acil sağlık personeli evinin dışında Sağlık Bakanlığı tarafından tahsis edilen misafirhane, otel gibi yerlerde kalmayı tercih etti, kimi de kendi evinde, kendini en sevdiklerinden izole etti."
Kovid-19’da ilk pozitif vakanın açıklanmasından 5 Nisan’a kadar gelen süreçte vaka sayının 27 bini geçtiğini söyleyen Kayıpmaz, "Bu kadar pozitif vakayı yakalamamızda en büyük etken tabi ki günlük test sayısında 20 bini geçmiş olmamız. Pozitif olduğu tespit edilen vakaların aynı zamanda yakın temaslıları da taranıyor. Pozitif vakalarla yakın teması olmuş kişilerin izolasyonuyla da hastalığın yayılmasının önüne geçilmesi hedefleniyor" dedi.
"HAZİRAN'DA RAHATAMA BEKLİYORUM"
Türkiye’nin sağlık kapasitesinin gücünü de düşününce izolasyon tedbirlerine harfiyen uyulduğu takdirde bu salgını ülke olarak en az hasarla atlatmanın mümkün olduğunu vurgulayan Kayıpmaz, şöyle devam etti:
"Bu bağlamda biyoistatistiksel modellemelere göre önümüzdeki iki haftanın çok kritik olduğunu, hatta en kritik döneme girdiğimizi düşünüyorum. Bir süre daha dişimizi sıkarsak, haziran ayında bir miktar nefes alacağımızı umuyorum. Unutulmamalı ki bu bizim elimizde. Özellikle bu iki hafta olmak üzere nisan ayı içerisinde evde ne kadar sıkılırsak, bunun meyvelerini o kadar erken toplarız."