“Şu andan itibaren bu konsey tarihe karıştığını bilsin. Konsey mevkilerin satıldığı yer haline geldi. Yargıçlar sadakate göre atanıyor. Onların yeri şimdi oturdukları yer değil, sanıkların durduğu yerdir.”
Bu sözlerin sahibi Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said geçtiğimiz Cumartesi günü İçişleri Bakanlığı’na gitmiş, kısa süreli bir toplantının ardından “tek adam yönetimine karşı son savunma hattı” olarak görülen Yüksek Yargı Konseyi’ni siyasi olmak ve yolsuzluk yapmakla suçlayarak feshetme kararı alacağını söylemişti.
Said, 25 Temmuz 2021’de ilan ettiği olağanüstü kararlarla parlamentonun çalışmalarını dondurmuş, milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırmış, 22 Eylül’de yeni kararnamelerle yetkilerini genişleterek yürütme organını tamamen kendine bağlamıştı. Şimdi yargıda attığı bu adım ipleri tamamen ele alma hamlesinin son aşaması olarak yorumlanıyor.
Yüksek Yargı Konseyi, ülkede “yargı bağımsızlığını korumayı” amaçlayan bağımsız bir anayasal organ olarak nitelendiriliyor.
Bin Ali’nin devrilmesi sonrası yapılan 2014 Anayasasında yürütme organlarını etkin biçimde denetleyecek Yüksek Yargı Konseyi parlamentoda yıllar alan titiz bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkmıştı.
2016’da bağımsız yargıçların seçilmesiyle faaliyete geçen kurumun en önemli yetkilerinden biri, Anayasa Mahkemesi’nde görev yapacak 12 yargıçtan dördünü seçmesiydi.
Yüksek Yargı Konseyi, Said’in geçtiğimiz sene Ekim ayında kendisini kararname ile başsavcı ilan etmesine itiraz etmiş, kurumun muhalefetinden rahatsız olan Cumhurbaşkanı yargının temizleneceğinin işaretini vermişti.
New York Üniversitesi’nden Tunus uzmanı Monica Marks Middle East Eye’a verdiği demeçte, Yüksek Yargı Konseyi’ni “devrim sonrasındaki demokratik kurumsallaşma yolunda ülkenin önemli başarılarından biri” olarak görüldüğünü söyledi:
“Konsey, yargı üzerindeki diktatoryal kontrolün utanç verici geçmişini tersine çevirmeye çalışmak için kurulmuştu.”
Kays Said bu zamana kadar muhalefetin darbe olarak nitelendirdiği kararlarının yasal gerekçesi olarak anayasanın 80. maddesini kullanıyordu. Konsey’i resmen feshedecek kararnameyi henüz yayımlamadığı için, hangi yasal gerekçeye dayandığı henüz belli değil.
Tunus güvenlik güçleri, Tunus Yüksek Yargı Konseyi’nin (CSM) genel merkezinin girişinde.
Karara direnen meclis ve konsey üyelerinin açıklamalarına göre Said’in bu hamlesinin anayasal veya yasal hiçbir dayanağı yok. Ancak ordu ve polis kararlarını harfiyen uyguladığı için Cumhurbaşkanı fiili bağlayıcılığa sahip.
Pazartesi günü Konsey’in çalışanları işe gittiğinde kurum binasının önünde polis barikatıyla karşılaştı. Kapıyı kilitleme emri veren Kays Said ise aynı gün “yargının işine karışmayacağı” sözünü verdi:
“Tunus’taki ve yurtdışındaki herkesi yargıya karışmayacağıma temin ederim. Hiçbir davaya veya mahkemeye karışmayacağım. Tüm güç bende olsun istemiyorum.”
Salı günü Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Birleşik Krallık, ABD ve AB büyükelçileri, Kays Said’in hareketine ilişkin “derinden endişe duyduklarını” belirten ortak bir bildiri yayımladı.
Açıklamada, “Şeffaf, bağımsız ve etkin bir yargı ve kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü ile temel hak ve özgürlükler temelinde işleyen bir demokrasi için şarttır” denildi.