Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak 27 Şubat’ta yaptığı açıklamada, Alibaba gibi sitelerden satın alınarak ülkeye giren ve gümrük vergisinden muaf olan 22 euro altındaki ürünlere vergi uygulanacağının sinyalini vermişti. O tarihten bu yana sosyal medya kullanıcıları, Çin’den satın aldıkları ürünlerin faturalarını paylaşarak, içinde 3 TL’lik ürün olan paketlerden bile 4,5 TL gümrük sunum ücreti ve 70 kuruş damga vergisi alındığını öne sürüyor.
Söz konusu ek ücretle ilgili hükümet henüz resmi bir açıklama yapmadı. Bunun nedeninin, uygulamanın resmiyette “yeni bir vergi” olarak değil, halihazırda belli durumlar için uygulanan bir prosedüre dayanılarak hayata geçirilmesi olduğu tahmin ediliyor. Gümrük sunum ücreti eskiden sadece “şüpheli” görülen paketlere yapılan incelemelerin karşılığı olarak uygulanıyordu ancak artık 22 euro altındaki tüm ürünlere uygulanması gündemde.
DW Türkçe’ye konuşan vergi uzmanı Dr. Ozan Bingöl, eskiden gümrüğe takılmadan müşteriye gelen ürünlerin “şüpheli paket” gibi işlem gördüğünde 5,2 TL ücrete tabi tutulduğunu anlatıyor. Müşterilerin sosyal medyadaki şikayetleri, hükümetin söz konusu adımı hayata geçirdiğini ortaya koyuyor.
“Tüketici mağdur edilecek”
Açıklanan verilere göre Türkiye'ye 2018'de gümrük vergisinden muaf 60 milyon adet ticari ürün girdi. Ürünlerin değeri 3 milyar euroyu (yaklaşık 20 milyar TL) aştı. Söz konusu adım vergi kaçağını engellemek gerekçesiyle atılsa da kimi uzmanlar bu konuda farklı düşünüyor.
Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ozan Bingöl, tüketiciyi mağdur edecek bu uygulamanın yerine başka önlemlerin hayata geçirilebileceğini düşünüyor. Bingöl’e göre sorunun kaynağında, yüksek değerli ürünlerin düşük değerli gösterilip posta yoluyla ülkeye sokulması ve vergi kaybına yol açılması var. Bu nedenle hükümetin atması gereken adım, bu tür ürünlerin ticaretine aracılık yapan büyük şirketlerle iletişime geçip ürünün gerçek değerinin posta gönderisi üzerinde yer almasını sağlamak. Ancak gündemde böyle bir adım yok.
Uygulamanın mevcut haliyle sadece vatandaşın ürüne olan talebini azaltacağını belirten Bingöl, tüketicilerin mağdur edileceği görüşünde:
“Burada aslında ‘kaçak’ bir durum da yok. Vatandaşın 22 euroya kadar gümrük vergisi muafiyetinden faydalanma hakkı var. Diyelim ki bir kişi 3 farklı siteden yurt dışından kargo yoluyla kendisine ufak tefek bir şeyler aldı. Biri 3 TL, biri 10 TL, diğeri de 15 TL olsun. Aslında aldığı 3 ürüne 28 TL ödemesi gerekirken gümrük sunum ücreti ile birlikte 43,6 TL ödeyecek.”
Hedefte Çin mi var?
Söz konusu uygulamanın ticari ilişkilerde bir gerilime yol açıp açmayacağı da merak konusu. Albayrak’ın sözünü ettiği 60 milyon ürünün 26 milyonu Çin’den geliyor. Albayrak konuyla ilgili yaptığı açıklamada doğrudan Çin’i hedef almıştı. Albayrak, “26 milyon adet posta, bir ülkeden geliyor. O incecik zarflardan neler çıkıyor neler. Gelen ürünlerde vergi yok, yasallık yok. Benim aynı ürünü üreten üreticim vergi veriyor” demişti.
Çin-Türkiye ilişkilerinde son dönemde önemli gerginlikler yaşandı. Uygur Türklerinin Çin yönetimi tarafından sistematik baskıya maruz kaldığı iddiaları üzerine Ankara Pekin’e yönelik eleştirilerini yüksek sesle ifade etmeye başlamıştı. Çinli yetkililer bu çıkışa sert tepki vererek ekonomik ilişkilerin bozulabileceği uyarısında bulunmuştu.
Vergilerin ticaret savaşlarının önde gelen silahlarından biri olduğu bilinse de Türkiye’nin kararının bu anlamda bir işlevi olup olmayacağı konusunda şüpheler var.
“Süreç müzakere ile yönetilmeli”
Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada Çin'den gelen ürünlere karşı vergi ve kota koyma konusunda Dünya Ticaret Örgütü’nün kurallarından çok uzaklaşmamak gerektiğini kaydederek, “Anti-dumping çerçevesinde haklı gerekçeyle her türlü önlem alınabilir ve alınmalıdır. Süreci müzakere ile yürütmek ve karşı tarafın misilleme yapmasına olanak sağlamamak yürütülen politikanın esası olmalıdır” ifadelerini kullanıyor.
Öte yandan Çin’le ticaret açığının 20 milyar doların üzerinde olması önemli bir veri. Aslanoğlu, Türkiye'nin Çin ile verdiği dış ticaret açığını azaltma yolunda girişimde bulunması ve müzakere istemesinin doğru olduğunu belirtiyor:
“Çin'e karşı verdiğimiz dış açığını kısa dönemde ihracat ile kapatmamız çok kolay olmayabilir. Bu nedenle, daha çok doğrudan yatırım talep etmek, Çin'den gelen turist sayısını arttırmak ve Türkiye'yi üretim ve lojistik üssü yapma konusunda Çin'den taleplerimiz olabilir.”
Türkiye ilişkileri riske atabilir mi?
DW Türkçe’ye konuşan Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çağdaş Üngör Sunar ise iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri, “Ekonomik ilişkilerde karşılıklı bir bağımlılıktan ziyade, Çin'in baskın olduğu bir ilişki örüntüsü görüyoruz. Çinli e-ticaret devlerini hedefleyen ek vergilerin, Çin'in Türkiye'den aldığı 1 mal karşılığında ülkemize 9 mal sattığı bu dengesiz yapıyı değiştirmesi maalesef mümkün değil” sözleriyle açıklıyor.
Üngör Sunar, Çin ile Türkiye ilişkilerinin özellikle 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından olumlu seyrettiğini hatırlatıyor. Bunda Çin resmi makamlarının darbe girişimi sonrasında hükümete verdiği destek ve Türkiye'nin Batı ile kötüleşen ilişkilere dış politikada bir alternatif araması önemli bir rol oynadı. Söz konusu destek Türkiye için kritik öneme sahip. Dolayısıyla Çin’le ilişkileri riske atmak istemeyen Ankara’nın Uygur Türkleri konusunda itirazlarını sürdürmesini öngörmek zor. Üngör Sunar’a göre, “Çin projelerinin Ortadoğu’daki sacayaklarından biri olmak isteyen ve Çin'den sermaye çekme beklentisi olan bir Türkiye'nin bu konuyu ısrarlı bir şekilde gündemde tutması mümkün değil.”
Alibaba gibi Çinli e-ticaret şirketlerini hedef alan ek vergi kararının ticari ilişkilere nasıl yansıyacağı henüz bilinmese de Türkiye, Çin’le uzun erimli bir ekonomik gerginliğin taraftarı olmak istemeyebilir. Büyük kısmı Çin’den gelen e-ticaret ürünlerine dönük ek vergilerin şu an için tek bir mağduru var: Ucuz ürün satın almak isteyen tüketici.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe